Pazar, Eylül 8, 2024

Tanrıkulu provokasyonu…

Her düşünceye saygı ile yaklaşıyoruz, eleştirilerimizi yine bir saygı üslubuyla yapıyoruz. Parti liderleri birbirine, halka, çalışana da genelde öyle yaklaşıyor.

Buna uymayan var mı, tabii ki var… Özellikle en baştaki kişi önüne gelene bağırır, çağırır, sürtük, çürük derse ortam gittikçe gerilir, kamplaşma, ayrışma olur. İnsanların psikolojisi bozulur. Kadın cinayetlerinden başlayarak, yollarda birbirini geçen araçlarla çatışmalar, sokaklarda kavgalar alır yürür. Küfürün bini bir para olur. Öne çıkmak isteyenler bilgisiyle değil, aykırı söz ve eylemleriyle ön plana çıkmaya çalışır.

Birçok dönem milletvekilliği yapmış, parti üst kademelerinde çalışmış, liderlerin yanında olmuş kişiler bunu yaptığı zaman, o kişiler adına üzülüyorum. Televizyon kanallarının birisinden diğerine gidip bilgiç bir eda ile partisini ve liderini ekranda eleştirmek bir yana karalayanlar var. Bu kişiler önceden AKP’li idi, şimdi CHP’li.
9 Eylül İzmir’in kurtuluş gününde, Türkiye’nin kurtuluş gününde CHP Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun ifadeleri garip biçimde bir etki yaptı.

TV100’deki programa katılan Tanrıkulu AİHM karalarından örnekle Türk Silahlı Kuvvetlerinin köyleri bombaladığını, köylüleri öldürdüğünü söylüyor.
Her türlü söze saygıyla yaklaşırım, ancak Türk Silahlı Kuvvetlerini karalamaya dönük bir yaklaşımı bugüne dek kabul etmedim, etmem de. TSK’nın etkisizleştirilmesi, giderek yok edilmesi stratejisi Batılı bazı ülkelerin planıdır. Her türlü insan, yazar, çizer, araştırmacı, sanayici, siyasetçi bunun için kullanılmıştır, kullanılmaktadır. Bu kişiler çıkarını, geleceğini bu ülkede değil yabancı ülkenin maşalığında görmektedir.

Kişilerin verdiği kararların bir kısmı yanlış olabilir, ancak devlet kurumlarının ortadan kaldırılmasını gerektirmez. Türk devletinin ortadan kaldırılmasını isteyenlerin söylemlerinin bollaştığı bir dönemdeyiz.
Bu kişilerin CHP aidiyeti ile ilişkilendirerek aylarca, yıllarca yandaş medyada CHP’nin, sosyal demokrat anlayışının yıpratılması Türkiye’de demokrasinin işlerliğini sıkıntıya sokacaktır.

2000’li yıllarda yanımda çalışan bir ODTÜ mezunu mühendis, Hollanda’ya halasına ziyarete gitti, bir süre sonra döndü. Döndüğünde “Hollanda makamları bana orada oturum almam için iltica teklifi yaptılar” dedi ve ekledi: Başvuru mektubu basılı halde verildi. Mektupta Türkiye Cumhuriyeti’ni kötüleyen ifadeler vardı. Kabul etmedim. Memleketime döndüm”.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kötülemekle kendilerini yabancılara sevdirmeye çalışanlar şunu unutmasın: köklerinizi inkâr ederseniz başka ülkelerin maşası değil uşağı olursunuz. Onlar da sizi bir kâğıt mendil gibi kullanır ve atar.
Ekonomik yönden perişan durumda kalan halk iktidara tepki gösteriyor. Birdenbire ekonomiyi gündemden düşürecek, iktidara nefes aldıracak bir açıklama yapmak görevini üstlenmek neden?

9 Eylül İzmir’in değil, Türkiye’nin kurtuluş gününün simgesi. İzmir’in dağlarında açan çiçekleri işbirlikçilere ezdirmeyeceğimizi herkesin yeniden öğrenmesi gerekecekse, yine görecekler.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

İskender Odabaşoğlu

Diğer Yazarlar