Eğitim, kişinin düşünebilmesini sağlamak için aklın geliştirilmesidir. Doğru düşünüp, doğru kararlar verebilmek adına başlayan ve biten değil, girişilen ve süreklilik arz eden bir süreçtir. Eğitimde esas olan kişinin düşünce dünyasını genişletmek ve düşünceleri ile doğru çıktılara ulaşabilmesini sağlamaktır. Bu, herhangi bir eğitim sürecinin ana esası ve hedefidir. Eğitim, resmi ve devlet aracılığı ile verilen bir kamu hizmeti olduğu gibi kişinin bu süreci tamamlamasından sonra iş dünyasında da devam eden bir süreçtir.
Her mesleğin ve işin bir eğitim süreci vardır. Çalışanın ilgili işi görebilecek bir eğitim sürecine tabi olması pratik hayatın temel bir gerçekliğidir. Çalışanın, sorumlu olduğu işi, belirlenen idealde ve zamanda yapması temel bir beklentidir. Yanı sıra bir işin ideal seviyede ve zamanda yapılması kadar güvenli yapılması da oldukça önemlidir.
İşin güvenli yapılması hedefi ise karşımıza iş sağlığı ve güvenliği disiplinini çıkartıyor. Multidisipliner (Çok disiplinli) bir alan olan iş sağlığı ve güvenliği alanı içinde yer alan ve ana sacayaklarından birini oluşturan disiplinlerden biri eğitimdir. Her alanda olduğu gibi iş sağlığı ve güvenliği alanının da kendine özgü bir eğitim süreci vardır. Bu anlamda ülkemizde bu konuyu düzenlemek üzere bir yasal mevzuat oluşturulmuştur. İş sağlığı ve güvenliği kapsamında çalışanlara verilecek eğitimlerin usul ve esaslarını düzenlemek amacıyla ‘Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’ çıkarılmıştır. Bu mevzuat, iş dünyasına yönelik belli kurallar belirlemiş ve direktiflerde bulunmuştur. Burada özellikle vurguladığım “süreç” kavramına dikkat edilmesi gerekmektedir. Zira iş sağlığı ve güvenliği alanının en önemli sacayaklarından olan eğitim, pratikte en sorunlu konulardan bir tanesidir.
Evet, işyerinde çalışanların tabi tutulduğu iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri, eğitim kavramının esaslarından olan süreklilik esasından uzak bir zeminde varlık sürdürmektedir. Güvenliğin ürün değil bir süreç olması prensibi, iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin de bir süreç kapsamında değerlendirilmesini gerektirir. Bu süreç, paket bir hizmet değil, işin öz düzenlemesi ile ilgilidir.
Pratik alanda iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin formel (biçimsel) bir yapıda ve muhatabına bir ürün olarak sunulduğu görülmektedir. Bu durum ise hedeflenen ideal sonuçlara bir adım mesabesinde hizmet etmemektedir. İşyerlerinde uygulanmakta olan iş sağlığı ve güvenliği eğitim politikası yanlış bir yaklaşımın ve uygulamanın kurbanı olmaktadır. Bu yanlış yaklaşıma zemin teşkil eden konu ise iş sağlığı ve güvenliği mevzuatının tek dayanak olarak ve yanlış ele alınması ile ilgilidir. Mevzuat, ana ilkeler ile asgari süreleri belirleyen direktifler ve kurallar manzumesidir. Sürecin kapsamlı şekilde ele alınması, sistematize edilmesi ve sürdürülebilir olması için formel yaklaşımdan sıyrılmak gerekir. Burada mevzuatın içerdiği konuları bir bütün olarak düşünmek ve ilgili konuların üst disiplinlerine başvurmak doğru bir yöntem olacaktır. İş sağlığı ve güvenliği mevzuatında yer alan, çalışanların eğitilmesi ile ilgili konular eğitim biliminin ilgili teorileri ve ilkelerinden bağımsız düşünülemez. Düşünüldüğü takdirde büyük ve kapsamlı bir süreç basit ve idealin çok ötesinde paket bir hizmete dönüşür.
Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği anlamında eğitilmesi, başlayan ve asgari bir süre içinde sonlanan bir aktivitenin aksine başlayan ve süreklilik arz eden kapsamlı bir süreçtir. Bu anlamda mevzuatı ve mevzuatın ele aldığı konuların üst disiplinlerini iyi anlamak ve bu üst disiplinlerin ilgili enstrümanlarına başvurmak gerekir.
“Yoksa miş gibi verilen eğitimler iş güvenliği eğitimi olmaz; “miş güvenliği eğimi” olur. Bu da kimseye fayda sağlamaz.”