Pazar, Nisan 28, 2024

“Her kesim payına düşeni alacak”

Son 6 senede yıllık enflasyonun çift hanelerde olduğuna dikkat çeken Yorgancılar: “Acı reçete belirlemeye başladı. Bizleri zorlu bir mücadele bekliyor”


İş dünyasının gündeminin konuşulduğu Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) mart ayı meclis toplantısı gerçekleştirildi. Sanayiciler olarak yoğun bir mart ayını geride bıraktıklarını söyleyen EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, enflasyonla mücadeleye vurgu yaptı. 2017 yılından bu yana yıllık enflasyonun çift hanelerde olduğuna dikkat çeken Yorgancılar, “3 yıl önceki performansımıza geri dönmeye çalışıyoruz. Bu şartlarda bunu başarmak çok da kolay görünmüyor. Enflasyonu düşürme kararlılığında acı reçete yavaş yavaş belirmeye başladı. Bizleri zorlu bir mücadele bekliyor. Seçim sonrasına ilişkin de yapılan açıklamalar bu yönde. Her kesim payına düşeni alacak gibi. Kamunun da aynı fedakarlığı göstermesini, tasarruf tedbirlerine sıkı sıkıya uyulmasını özellikle belirtmek isterim” diye konuştu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini 500 baz puan artırarak yüzde 50’ye yükseltmesinin seçim öncesinde TCMB’nin kararlılığını göstermesi açısından önemli olduğunu belirten Yorgancılar, “Kurdaki baskı, rezervlerdeki azalış, enflasyonun hala yüksek gelmesi gibi ana etkenler bu sürpriz karara merkez bankasını zorlamış gibi görünüyor” dedi.


“Enflasyonu düşürecek adımları desteklemekten başka şansımız yok”

Sanayicinin maliyetlerini artıran, karlılığını düşüren ve kredi maliyetlerini yükselten bu karara normal şartlarda karşı çıkacaklarını vurgulayan Yorgancılar, “Ancak ne yazık ki şu an yüzde 67 enflasyonu düşürecek adımları desteklemekten başka bir şansımız yok. Elbette ki Merkez Bankası’nın faiz silahı önemli olmakla birlikte tek başına yeterli değil. Gıda enflasyonunda yüzde 71 ile dünyada en ön sıralardayız. Enflasyonu bu denli yükselten bu durum, tarım politikalarının ivedilikle iyileştirilmesini de zorunlu kılmakta” diye konuştu.


Güçlü sanayi için devlete 5 öneri

Yorgancılar, Bakanlar ile gerçekleştirdikleri toplantılarda sanayicinin ara eleman sıkıntısı, mesleki eğitim teşviki, Eğitim-Üretim Şurası’nın gerekliliği, kamuda istidam sıkıntısı, İzmir’de büyük çaplı sanayi alanı bulunamaması ve Atık İhtisas OSB özelinde yer arayışlarına değindiklerini açıkladı. Daha güçlü bir sanayi için de Sanayi ve Teknoloji Bakanı’na 5 öneri sıraladıkları anlatan Yorgancılar, şöyle sıraladı: “Dünyadaki dönüşümü ve sanayimizin ihtiyacını karşılayacak yeni bir eğitim sistemi. Ekonomide istikrar, öngörülebilirlik ve güvenin tesisi. Yerli ve yabancı yatırımcıların Türkiye’yi tercih edeceği bir yatırım ortamı. Güçlü bir hukuk devleti. Yeşil ve dijital dönüşüm seferberliği.”


“İzmir’in gerçek potansiyeli ortaya çıkarılmalı”

Yerel seçimler öncesi İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adaylarıyla da toplantılar yaptıklarını hatırlatan Yorgancılar, “Yerelde kalkınma adına, İzmir’in ve sanayimizin ihtiyaçlarının doğru analiz edilerek gerçek potansiyelinin ortaya çıkarılması gerektiğini, artık dünyada ülkelerin değil şehirlerin yarıştığını vurguladım. İzmir’in depreme karşı dirençli bir kent olmasından, altyapı eksikliklerine, trafik sorunundan, kentsel dönüşüme, sanayi alanları yaratılmasından, marka şehir olmasına kadar birçok konuda somut adımlara ihtiyaç olduğunu ifade ettim” kelimelerine yer verdi.


Temel problem; kayıt dışı ekonomi

EBSO Meclis Başkanı H. İbrahim Gökçüoğlu ise Türkiye’de yaşanan ekonomik sıkıntıların kök sebebinin kayıt dışı ekonominin GSYİH içindeki payının yaklaşık yüzde 26,5 seviyelerinde seyretmesi olarak değerlendirdi. Bu durumun Türkiye açısından halen önemli sorun alanlarından birisi olmaya devam ettiğini aktaran Gökçüoğlu, “Kayıt dışı ekonominin azaltılması, ekonomik istikrar, adaletli gelir dağılımı ve istihdam gibi birçok makroekonomik unsurun iyileşmesini olumlu yönde etkileyecek. Ekonomide verimlilik düzeyi ve rekabet gücünün yükselmesi ile de refah seviyesin artmasına katkıda bulunacak. O nedenle, siyasi iradenin kararlılığından, gümrükler, sıkı piyasa denetimleri ile cezaların caydırıcı ve uygulanabilir olmasına kadar bir dizi adım acilen atılmalı” diye konuştu.

Türkiye’de SGK gelir-gider dengesinin ciddi oranda bozulduğunun altını çizen Gökçüoğlu, “EYT uygulaması bu açığı daha da artırmışken, şimdi de ‘tamamlayıcı emeklilik’ söylemi konuşulmaya başlandı. SGK bütçe açığı arttıkça, ülkemizin iç borç, dış borç ve faiz yükü devamlı artıyor. Normal dünya standardında ‘4 çalışan-1 emekli’ kriteri geçerli iken, şu an ülkemizde ‘1,6 çalışan–1 emekli’ gerçeği söz konusu” dedi.


“Toplumsal özeleştiri şart”

Toplumsal özeleştiri yapmanın şart olduğunu söyleyen Gökçüoğlu, “Bunu siyasetten beklemek eşyanın tabiatına aykırı, bu görev iş alemi başta olmak üzere, STK ve kurumlara düşüyor. Netice olarak bu mevcut durum sürdürülebilir bir durum değil. Toplumun her katmanı bu özeleştiri sürecinden geçmeli ve doğru yolu bulmalı” ifadelerine yer verdi.

Çalışabilir nüfusun bir yandan erken emekli yapıldığını, diğer yandan da çalışma saatlerinin 40 saate düşürülmesinin konuşulduğunu vurgulayan Gökçüoğlu, “Gelişmiş batı ülkelerinde pilot uygulaması başlanan haftada 4 gün-40 saat çalışma kriterleri örnek gösterilerek, ülkemiz için de çalışma saatlerinin haftalık 40 saat olması gerektiği yönünde konuşmalar Çalışma Bakanı’nın da bulunduğu çeşitli toplantılarda yavaş yavaş gündeme oturtulmaya çalışılıyor” şeklinde dile getirdi.


“Popülizm uğruna kötü uygulamalardan sakınılmalı”

Kişi başı milli gelirlerini 45-50 bin dolar seviyelerine yükselten gelişmiş ülkelerin çalışma günlerini 4 güne, çalışma saatlerini ise 40 saate indirmelerinin normal olduğunun altını çizen Gökçüoğlu, “Buna karşılık bizim sermaye birikimimiz, teknolojik gelişmemiz düşük. Petrol, doğalgaz zenginliği olmadığı, kişi başı milli gelirimiz tüketim ağırlıklı 9-10 bin dolar seviyelerinde iken batı ülkelerinin çalışma koşullarını eşit olarak sağlanmasını örnek gösteriyoruz. Ayrıca, işgücü verimliliğimiz de oldukça düşük seviyede” dedi.

Sanayi kesiminin 1992’de çıkarılan erken emeklilik yasası ile yara aldığını belirten Gökçüoğlu, “Geçen yıl çıkarılan EYT ile hem maddi en önemlisi deneyimli işgücü kaybı ile şimdi de çalışma saatlerini kısaltma hazırlıkları ile karşı karşıya. Popülizm uğruna daha kötü neticelere gidecek bir uygulama olmaması gerekiyor. Tüm paydaşların kamu, işveren, işçi sendikaları gibi kurumların katılacağı, ülkemizin gerçekleri çerçevesinde bir konsensüs sağlanarak, bu konular gündemden kaldırılmalı” diye konuştu.

“Fitch raporu adil değil”
Türkiye’nin kredi notunu 12 yılın ardından ‘B’den ‘B+’ seviyesine yükselten ve kredi not görünümünü pozitife çıkaran Fitch Ratings raporuna da değinen Yorgancılar, “Açıklamada; makroekonomik ve dış kırılganlıkları azaltmada para politikası sıkılaştırmasının beklenenden daha fazla önden yüklenmesi de dahil olmak üzere, Haziran 2023’teki değişimden bu yana uygulanan politikaların dayanıklılığına ve etkinliğine olan güvenin artmasından kaynaklandığı bildirildi. Ancak yine de, yatırım yapılabilir seviyenin hala 4 kademe altında olmamız ise çok adil değil. Çünkü Bahreyn, Benin, Uganda, Ruanda gibi ülkelerle aynı kategorideyiz” yorumunda bulundu.
KAYNAKEBSO
İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM