Perşembe, Aralık 5, 2024

“Sürdürülebilir hayvancılık için multidisipliner araştırmalara ihtiyaç var”

yöresel hayvancılık

Doğal kaynakların gelecek nesillere aktarılmasına katkıda bulunan sürdürülebilirlik hem çevresel hem de ekonomik dengelerin korunmasında büyük önem taşıyor. İnsan faaliyetlerinin doğaya olan olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik bu yaklaşım, aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadelede de kritik rol oynuyor. Bu kapsamda ‘Geleceği Beslemek’ misyonuyla sağlıklı çiftlik hayvanları yetiştirilmesine yönelik çalışmalar sürdüren Trouw Nutrition Türkiye, beş yıl aradan sonra yeniden düzenlediği Ruminant Akademi’de ‘Sürdürülebilirlik’ ve ‘İklim Değişikliğinin Hayvancılık Üzerindeki Etkileri’ başlıkları altında birçok oturum gerçekleştirdi. Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Ak’ın moderatörlüğünde hayata geçirilen programın açılış konuşmasını yapan Trouw Nutrition Türkiye Ülke Müdürü Gonca Altıntaş, sürdürülebilir tarım ve hayvancılık için yeni yaklaşımlara ve multidisipliner araştırmalara ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

Ekonomik, ekolojik ve sosyal açılardan çok boyutlu bir kavram olan sürdürülebilirliğin, sektör için de kritik öneme sahip olduğunu ifade eden Altıntaş, “Dünyamızın yolculuğu üzerine yapılan araştırmalar, önümüzdeki yıllarda savaşlar, göçler, artan nüfus ve gıda kaynaklarındaki yetersizlikler gibi ciddi küresel sorunlarla karşı karşıya kalacağımızı gösteriyor. İklim değişikliği ve kuraklık gibi çevresel tehditler bir yandan maliyetleri artırırken diğer yandan da tarımsal alanların azalması ve su kaynaklarının tükenmesi gibi problemleri beraberinde getiriyor” dedi.


“Küresel gıda üretimi 2050’ye kadar %50 artırılmalı”

Dünya nüfusunun 2050’de 9,8 milyara ulaşmasının beklendiğini hatırlatan Altıntaş, “Dünya nüfusu bu seviyelere ulaştığında, biyolojik yakıtlar için kullanılan mahsuller ve beslenme gereksinimlerini karşılayan tarımsal üretimin yüzde 70 oranında artırılması gerektiği öngörülüyor. Ayrıca, kişi başına düşen tarım arazisinin 2 dekardan 1,6 dekara düşmesi bekleniyor. Bu koşullarda, sağlıklı gıdaya ulaşmak için 2050 yılına kadar gıda üretiminin yüzde 50 oranında artırılmasına ihtiyaç duyulacağı tahmin ediliyor. Artan nüfusun su talebinin de yüzde 30 oranında artacağı göz önüne alındığında, bu konuda ciddi araştırmalar ve planlamaların yapılması kaçınılmaz hale geliyor. İklim değişikliğinin hayvancılık faaliyetlerinde maliyetleri artırmasına dair yapılan başka bir değerlendirme; özellikle yem ham maddesi üretiminin ciddi şekilde etkileneceğini ve bu durumun son ürüne yansıyacağını gözler önüne seriyor. Örneğin, sığır eti fiyatlarının iklim değişikliği olmadan 2050 yılına kadar yüzde 33 artması beklenirken, iklim değişikliğiyle birlikte bu artışın yüzde 60’a çıkacağı tahmin ediliyor” diye konuştu.


“Tarımsal alanların giderek azalıyor”

İklim değişikliğinin Türkiye üzerindeki etkilerine de değinen Altıntaş; “Türkiye’de kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı şu anda yıllık bin 300 metreküp seviyesinde. İklim şartları değişmediği takdirde ülkemiz ciddi bir su sıkıntısı ile karşı karşıya kalacak. Çünkü 2018’de 81,9 milyon olan Türkiye nüfusunun 2050 yılında 95,7 milyon olması bekleniyor. Nüfusun bu oranda artması, 2050 yılında kişi başına düşen su miktarının bin 200 metreküp civarına inmesi anlamına geliyor. Başka bir deyişle, iklim değişikliği ve hızlı nüfus artışı dikkate alındığında, Türkiye’nin 2050 yılında su fakiri bir ülke olacağı öngörülüyor. Tüm bu riskleri masaya yatırarak mevcut tabloya baktığımızda, geleneksel tarım yöntemlerinin yetersiz kalması nedeniyle tarımsal alanların giderek azaldığını görüyoruz. Hayvancılık sektörü şu anda dünyanın en büyük doğal kaynak kullanıcısı konumunda. Tarımsal arazilerin yüzde 80’i otlatma veya hayvansal yem üretimi için ve küresel su kullanımının yüzde 8’i özellikle yem bitkilerinin sulanması için ayrılmış durumda. Sonuç olarak, sürdürülebilir tarım ve hayvancılık için yeni yaklaşımlara ve multidisipliner araştırmalara ihtiyaç duyduğumuz bir gerçek. Bu süreçte, sektörümüzün tüm paydaşlarının iş birliği içinde gıda güvenliğini sağlamak ve ekonomik kayıpları azaltmak adına gerekli adımları atması büyük önem taşıyor” diyerek sözlerini tamamladı.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM