Perşembenin gelişi, çarşambadan belli olur deyişine uyan bir kalıba dökülürcesine, daha önceden hiç bahsedilmemiş algısı yaratılan gümrük vergileri ve tarifeler konusu, ABD yönetimince yürürlüğe 2 Nisan’da girdi. Geçtiğimiz günler içerisinde eğip bükülerek, tek taraflı bir pazarlığın konusu görüntüsü verilen süreç içinde bulunuluyor.
En son akıllı telefonlar, bilgisayarlar, çipler ve diğer elektronik ürünleri Trump’ın karşılıklı gümrük vergilerinden muaf tutulacak.
O halde mazisi hayli gerilere uzanan hedefe matuf yaptırımlar ile yeni ortaya çıkmış oranların selektif uygulamalara dönüşmesi halinde gümrük vergileri de ülke ekonomilerine dair genellemeler olmak yerine sektör bazında ayrıcalıklar uygulanıp, yaptırımlar benzeri sınırlandırılmış sektör ve ürünlere yönelik olabilir. Bush, Obama, Trump1, Biden dönemleri süresince, 2024 başı itibarı ile yaptırımlar 14 bini geçmiş durumdadır. ABD’nin ekonomik yaptırımlarının yanı sıra ek gümrük tarifelerini ve dolar cinsinden uluslararası ödemeler sistemini bir tehdit aracı olarak kullanması, ülkelerin para birimlerine doğrudan finansal saldırılarda bulunması(TC örneği), topyekün küresel ekonomik sisteme, çok taraflı teşkilatlara ve mekanizmalar duyulan güveni belirsizleştirdi.
Gelişmelerin sebep olabileceği kaotik neticelerden çıkarılabilecek orta ve uzun vadeli tablo bir tarafa, kısa vadede ABD, dünya çapında finans piyasalarındaki çalkantıyı reddederek, ticaret savaşının nihayetinde ABD’nin ekonomik talihini iyileştireceği konusunda ısrarlıdır.
Avrupalılar’a göre ise Brexit gibi Trump tarifelerinin de yerleşik düzene çekiç darbesi etkisi yarattığı ancak ABD’nin küresel ticaretin dayanak noktası olma konumu ile Trump hareketinin çok daha geniş etkiye sahip olduğu anlamına geldiğidir. Belirsizliklerin ortasında Trump’ın geri adımları, Avrupalı iyimserlerin, İngiltere’nin ayrılmasından sonra AB’nin dağılmadığı görüşleri de bulunuyor. Daha da önemlisi ekonomistler serbest ticaretin yükselişinin geri döndürülemez olabileceğini, faydalarının fazlasıyla güçlü olduğunu, dünyanın geri kalanının mevcudu muhafaza kabilinden sistemi devam ettirebilmenin bir yolunun bulunabileceği umudundalar.
Diğer taraftan ise Ukrayna Özel Operasyonu sonrası, dünyanın geleceğinden bahsedilirken Avrupa’nın adının anılmadığı, ABD, Çin ve Rusya arasındaki bir al-ver sistemine dönmüş yeni dünyada AB üyesi ülkelerin güvenlik algısının da farklılaştığı net olarak görünüyor. İngiltere’nin Brexit duruşu, Almanya’nın askeri-siyasi patronaja soğukluğu, Fransa’nın yalnız çıkışları, Polonya ve Baltık ülkeleri güvenlik konumları, İskandinavya’nın sessizliği bir bütünlük hissini sağlayamıyor.
ABD, AB’nin bugüne kadar yapmış olduğu bir genel davranış biçimini her şeyden önce böyle gelmiş böyle gitmez modunda kendini korumak adına dahilde ve dış ilişkilerinde yaygın ve çok yönlü olarak değiştirme çabasında. Örneğin mercek altına alınan yarı iletkenler ve tüm elektronik tedarik zincirinin, ABD’nde üretilmesiyle, başka ülkeler ve bilhassa hasmane ticaret yapan Çin gibi rehin alma riskine karşı durmakta kararlıdır. Bu politikanın en önemli kaldıracı ülkeyi her zamankinden daha büyük, daha iyi ve daha güçlü olacak olan Amerika’yı yeniden büyük yapacağız söylemidir.