Satış Departmanımızın başında çok zeki, rakamlara hâkim, hızlı karar alan bir yöneticiydi. Kimse onun stratejik düşünme becerisine laf edemezdi. Ancak onun ekibinde çalışan birçoğumuz, sabah işe gelirken içinden sayıyor, “Umarım bugün gözüme takılmam,” diye dua ediyordu.
Yöneticilik tarzı netti:
Duygu yok, tolerans yok, sadece sonuç var.
Bir gün, deneyimli satış temsilcisi bir arkadaşımız, annesinin rahatsızlığı nedeniyle birkaç gün işe geç kalmıştı. Hâlâ tüm hedeflerini yakalamış, müşterilerle olan ilişkisini aksatmamıştı. Ancak yöneticimiz, bu arkadaşımıza sabah herkesin ortasında sertçe seslendi:
“Senin özel hayatın beni ilgilendirmez. İşe zamanında gelmek zorundasın. Yoksa gereğini yaparım.”
Ofis bir anda sessizliğe büründü. Arkadaşımız başını eğdi, gözleri dolmuştu ama hiçbir şey söylemedi. O günden sonra bu arkadaşımızın motivasyonu düştü. Gülümsemeyi bıraktı. İşini hâlâ düzgün yapıyordu ama artık sadece “yapıyordu”. Birkaç hafta sonra, başka bir firmadan teklif aldığında hiç düşünmeden istifa etti.
Onun ardından, başka çalışanlar da yavaş yavaş ayrılmaya başladı. Yeni gelenler uzun süre kalmıyor, ekipte bir soğukluk hissediliyordu. Bir müddet sonra ben de bir fırsatını bulup başka bir satış bölümüne kapağı attım.
Duygusal Zekânın Yöneticilikteki Önemi
Günümüz iş dünyasında başarılı bir yönetici olmanın sadece teknik bilgi ve becerilerle sınırlı olmadığı artık herkes tarafından kabul edilen bir gerçek. Etkili liderlik; insanları anlayabilme, motive edebilme, çatışmaları yönetebilme ve sağlıklı ilişkiler kurabilme gibi becerileri de içinde barındırır. İşte tam bu noktada, duygusal zekâ (emotional intelligence) devreye girer.
Duygusal Zekâ Nedir?
Duygusal zekâ, bireyin hem kendi duygularını hem de başkalarının duygularını tanıyabilmesi, anlayabilmesi, yönetebilmesi ve bu duygulara uygun tepkiler verebilmesidir. Daniel Goleman’a göre duygusal zekâ, kendini tanıma, kendini yönetme, motivasyon, empati ve sosyal beceriler olmak üzere beş temel bileşenden oluşur.
Duygusal zekâ ve yöneticilik
Bir yönetici, sadece görevleri dağıtan veya performansı izleyen biri değildir; aynı zamanda bir takımın moralini yüksek tutan, çatışmaları yöneten, güven inşa eden ve çalışan bağlılığını sağlayan bir liderdir. Bu noktada duygusal zekâ, yöneticilik görevlerinin merkezine yerleşir. İşte bir yöneticinin neden duygusal zekâya ihtiyaç duyduğuna dair temel nedenler:
- Etkili İletişim Kurabilmek İçin
Duygusal zekâ, bir yöneticinin hem kendi duygularını hem de çalışanlarının duygularını doğru bir şekilde anlamasına olanak tanır. Bu sayede mesajlar daha açık, empatik ve yapıcı bir dille iletilir. Yanlış anlamalar ve iletişim kazaları azalır.
Örnek: Ekibinden gelen eleştirileri kişisel algılamak yerine yapıcı bir şekilde değerlendirebilen bir yönetici, sağlıklı bir iletişim ortamı yaratır. - Çatışmaları Yapıcı Şekilde Yönetebilmek İçin
İş yerinde fikir ayrılıkları doğaldır. Duygusal zekâsı gelişmiş bir yönetici, bu çatışmaları büyümeden fark edebilir, tarafların duygularını anlar ve çözüm odaklı bir yaklaşım sergiler.
Örnek: İki çalışan arasında yaşanan gerginliği göz ardı etmek yerine, tarafları dinleyip ortak bir çözüm geliştiren yönetici, ekibin dengesini korur. - Motivasyonu Yüksek Tutmak İçin
Duygusal zekâ, çalışanların içsel motivasyon kaynaklarını anlamaya ve onları bu doğrultuda desteklemeye yardımcı olur. Yöneticinin duyarlı ve anlayışlı tavrı, çalışan bağlılığını ve performansı artırır.
Örnek: Ödüllendirme veya takdir söz konusu olduğunda, her çalışana aynı şekilde değil, bireysel olarak anlamlı gelen şekilde yaklaşmak daha etkilidir. - Stres ve Baskıyla Sağlıklı Başa Çıkmak İçin
Yöneticiler zaman zaman baskı, kriz ya da belirsizlik altında çalışmak zorunda kalırlar. Duygusal zekâ, bu durumlarda duyguları kontrol altında tutmayı ve mantıklı kararlar almayı sağlar.
Örnek: Kriz anında paniklemek yerine sakin kalan, çalışanlarına güven aşılayan bir lider, süreci daha sağlıklı yönetir. - Güven ve Bağ Kurmak İçin
Çalışanlar, duygularını anlayan, samimi ve dürüst yöneticilere daha fazla güven duyar. Bu güven, ekip ruhunu ve iş birliğini güçlendirir.
Örnek: Hataları cezalandırmak yerine anlamaya çalışan bir yönetici, çalışanların daha açık ve dürüst olmalarını sağlar.
Yazımı şöyle sonlandırmak isterim.
Artık sadece IQ’nun değil, EQ’nun da (duygusal zekâ katsayısının) başarıda belirleyici olduğu biliniyor. Özellikle yönetici pozisyonlarında, duygusal zekâ eksikliği ciddi iletişim sorunlarına, çalışan memnuniyetsizliğine ve yüksek personel sirkülasyonuna yol açabiliyor.
Bu nedenle günümüz yöneticilerinin sadece iş bilgisiyle değil, duygusal farkındalık, empati ve ilişki yönetimi gibi becerilerle de donanmış olması gerekiyor.