Dünya Savaşları sonrası düzenlemeler, uluslararası münasebetleri savaşların çıktığı Avrupa’dan başlayarak, zamanın ruhuna uygun güncelleştirmeler ile yapıldı. Küreselleşmeye doğru, ideolojik kontrol mekanizmaları eşliğinde Avrupa Kömür ve Çelik Birliğinden ileriye, merkezden çevreye doğru uzanacak açılımlardı.
Açıkçası savaşlarda yıkıma uğrayan Avrupa, Küreselleşme sürecinde ABD şemsiyesinde uzun yıllar imkanlardan fayda sağlamanın her türlü mazhariyetine sahip idi. Ancak Avrupa Birliğine evrilen bu süreçte çok şeyler karşılıklı şekilde değişiyordu. Nihayet 2.Trump dönemi ile hızlandı, AB’nin 2025 İlkbahar Ekonomik Raporu’na göre, yüzde 20 gümrük vergisi sonucu ABD’ye yönelik ihracatın yavaşlaması, bölgenin GSYH’sini 2025-2075 arası her bir yıl sadece yüzde 0,2 aşağı çekerken ABD’deki olumsuz etki 2025’te GSYH’nin yüzde 0,6’sı, sonraki iki yılda yüzde 1 gibi daha yüksek bir oranda olacak.
Raporun iddiası, ABD’ye yönelik ihracatın yediği darbenin iki kanaldan büyük ölçüde telafi edileceği yönünde. Birincisi, AB ihracatçılarının, ABD üreticilerinin hem girdilerinin pahalanması hem de başka ülkelerin misillemede bulunmasıyla rekabet güçlerinin zayıflaması sonucu pazar payları artacak. İkincisi, Çin’e daha ağır gümrük vergileri uygulanması sayesinde bazı AB şirketleri onların ihracat payını kapacak. Ancak rapor 19 Mayıs’ta yayımlandıktan sonra Trump’ın ani beyanıyla oranın yüzde 50’ye çıkarılması hesapları karıştırdı, Brüksel’de bir panik yaşanmasına yol açtı.
ABD Başkanı önce 2 Haziran’dan geçerli olmak üzere yüzde 50’lik bir gümrük vergisi uygulayacağını açıkladı. Pazar günü AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in, “Niyetimiz ciddi, işi hızlandırmaya hazırız, yeter ki biraz zaman tanı” yollu telefonundan sonra Trump insafa geldi ve 9 Temmuz’a kadar mühlet tanıdığını açıkladı.
Trump’ın gümrük vergilerinin ayrımsız tüm ülkeleri kapsaması, AB’deki aşırı sağcı müttefiklerini etkiliyor. Hemen hemen tüm ülkelerde aşırı sağ yüzde 20’nin üzerinde oy oranlarıyla söz sahibi konumunda. Kapitalist küreselleşmenin getirdiği gelir ve servet eşitsizliklerinin yarattığı rahatsızlık; sosyal devletin zayıflaması; AB kurumlarının özellikle Komisyonu’nun ulusal egemenliği zayıflatarak bir elitler, teknokratlar sultasına yol açtığı okuması üzerinde gelişen tepki yanında; göçmen, mülteci karşıtlığı, bunun yer yer İslam karşıtlığına dönüşmesi; aşırı sağın yükseliş dinamikleri olarak okunabilir. Sosyal Demokrat akımın Neoliberalizm etkilenmesi de dahildir.
Tüm bu tartışmalar; küresel rekabette ABD ve Çin’e ayak uyduramayan, 27 üyeli bir yapıda ortak kararlar almakta ve kaynaklarını birleştirmekte zorlanan, kapitalizm içerisinde yeşil dönüşüm stratejisiyle farklılık yaratmaya çalışırken Trump’ın fosil yakıtları desteklemesi sonucu bocalayan Avrupa kapitalizminin yapısal sorunlarını aşmakta daha da zorlanacağının belirtileri sayılabilir.