Cumartesi, Eylül 27, 2025

Macar ihtilâli: İncelemeye değer bir ayaklanma

Macaristan’da basit bir öğrenci hareketiyle başlayan hareketin zamanla dünyayı etkileyen bir büyük isyana nasıl dönüştüğünü açıklaması açısından hatırlanmaya değer olduğunu düşünerek olayı sizlerle paylaşmak istedim. Yıl 1956. Dünyanın her yerini altını üstüne getirmiş olan savaşın sona ermesinden 11 yıl sonra Macaristan… Ne dünya oturmuş yerine ne de Macaristan. Huzursuz edici bir sükûnet deryasında, öğrencilerin masum isteklerini bir yürüyüşle duyurmak arzusu ilk fokurdamalara neden oluyor.

Üniversite öğrencileri kantinlerdeki yemeklerin daha kaliteli ve ucuz olmasını, ulaşım araçlarında kendilerine daha çok indirim yapılmasını istiyorlar. Ama mevcut statüyü rahatsız eden bir istekleri daha var: Rusçanın ve Rus kültürü derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılması, diğer yabancı dil derslerinin de Rusça ile aynı sürede verilmesi. Bu kadarla da yetinmiyorlar; devlet yönetiminden Stalincilerin kovulmasını ve Sovyet askerî varlığının Macar topraklarını terk etmesini talep ediyorlar. Maalesef bu son iki talep “zurnanın zırt ettiği” yer. Maalesef iktidarı sinir küpüne çeviren ve Sovyetleri son derecede tedirgin eden talepler bunlar. 

Önce yasaklanan yürüyüşe izin veriliyor ve kulaklar çekiliyor: En ufak bir taşkınlık karşısında şiddeti bulur. Hocaları gençlere sıkı, sıkı tembih ediyorlar: Aman taşkınlık yapmayın, slogan atmayın, uslu çocuk olun, toplantı yerine varınca bildirinizi okuyup dağılın. Aslında öğrencilerin istediği de bu. Taleplerini halkın huzurunda yüksek sesle bildirip dağılacaklar. Fakat o ne? Macar halkı böyle bir kıvılcım mı bekliyormuş? Öğrencilere askerî okul öğrencileri ve halk da katılıyor.

Kortej ilerledikçe insan seline dönüşüyor. Pankartlarla beraber Macaristan bayrakları açılıyor ama ne bayrak! Ortasındaki Komünist Macaristan arması kesilerek çıkarılmış bayraklar bunlar. Petöfi Kulübü ya da Petöfi Mahfeli şeklinde çevirebileceğimiz oluşum siyasî talepleri öne çıkarıyor. Çünkü halk bunu istiyor. Halk ilk kez Stalinist baskı karşısında içinde ezildiği korku kabuğundan başını uzatmış bir şeyler yapmak, sesini duyurmak istiyor. Bu istekler AVO’yu yani Macaristan hükümetine bağlı ne asker ne polis bulunmayan berbat teşkilâtın harekete geçirilmesine yetiyor.

Başta Rakoşi diye bir Stalinci var. Kadar, Gerö, ve diğerleri kızgınlık içinde. Bu bir isyandır diyorlar, şiddetle bastırılmazsa sonumuz gelir. Sovyetler de dikkatli. Bu iş sonunda Macaristan’ın hürriyeti, bağımsızlığı ve nihayetinde Varşova Paktı’ndan ayrılmasıyla neticelenirse, diğer demir perde ülkelerine de sirayet eder endişesindeler. Ama hemen müdahil olmaktan da çekiniyorlar. Çünkü halkın istekleri içinde sosyalist rejimden vaz geçmek yok. Onlar sosyalist rejimden değil, Stalincilerden, Ruslardan, Rus ordusundan, Varşova paktından kurtulmak, hür, demokratik ve bağımsız yepyeni bir sosyalist Macaristan kurmak, Rus esiri değil haysiyetli bir toplum olarak hayata devam etmek istiyorlar. Mikoyan ve Suslov tedbirli ama dikkatli. Dur bakalım nereye kadar gidecekler diyorlar. Macar yöneticilerinden bile daha sakinler. Ama başta Rakoşi denilen azgın olmak üzere iktidar karşısındaki halkı ezmek istiyor. Avo’yu salıyor üzerlerine. Asker gönderiyor ama asker halka katılıyor. Pol Maleter adlı kumandan halka katılıyor birlikleriyle ve onu takip eden bir kısım silâhlı güç Avo’ya karşı silâhlı yeni bir destek grubu oluşturuyor. Halk ayakta. Bu kez silâhlı ve ölmeye hazır. Ülkenin diğer kentlerine de sirayet ediyor ayaklanma.

Macaristan’ın birçok yerinde yangın var. Kimi çabuk bastırılıyor, kimi kendini kurtardığını sanacak kadar başarılı oluyor. Kısa bir süre de olsa Macaristan hür ve bağımsız kalıyor… Ama sadece birkaç gün. O zaman radyolardan yalvarıyorlar. “Ne olur bizi tanıyın. Please Mr. Nehru, please!”. O dönemde Nehru, tarafsız ülke Hindistan’ın başkanı. Kimseden izin almasına gerek yok. Yeni Macar devletini bir tanısa her şey farklı olacak. Neden Nehru? Çünkü ABD-SSCB dünyayı paylaşma hususunda Yalta’da anlaşmışlar. “İt iti ısırmıyor”. Rus da bunu çok iyi biliyor ve bekliyor. Nihayet halkın büyük desteğiyle başa geçen İmre Nagy’e rağmen eski Stalinciler zaten yerinde zor duran Sovyet ordusunu davet ediyorlar. 1956 gazetelerini okuyanlar, radyoları dinleyenler isyanın ne kadar kanlı bastırıldığını bilirler. Şahsen benim kulaklarımda radyoda “Szabatsag”(1) diye haykıran, “Please Mr. Nehru” diye yalvaran ve bir silâh sesi akabinde sesi kesilen bayan spikerin yalvarışı kulaklarımda hâlâ çınlıyor. Çünkü radyoda canlı dinlerken çok iyi Macarca bilen babam anında tercüme ediyordu.

Bu olayı hatırlamamın ve paylaşmamım nedeni gerçekten sevdiğim, tarih boyunca mazlum olmuş Macar milletine buradan selâm göndermek değildir. Macar ihtilâlini, öncesini ve sonrasını bir belgesel şeklinde anlatan, inceleyen, dersler çıkarıp sunan yazarın eserini (2) okuma imkânı bulursanız, günümüzde yaşamakta olduğumuz allak bullak edilmiş dünyamızın her yerindeki birçok karmaşayı daha iyi kavramakta yol gösterici olacağı inancındayım. Tanrı hiçbir halkın yabancı çizmesi altında cefa çekmesine izin vermesin.


Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Fazıl Bülent Kocamemi

Diğer Yazarlar