Cumartesi, Ekim 11, 2025

Aksiyon

Geçen yazımızda tarihi, coğrafyayı esas alarak siyasi gelişmeler ile güç hakimiyetinin sergilendiği jeopolitik üzerinde en az iki asırdır oynanan büyük oyunların bugünleri şekillendirdiğini işlemeye çalıştık. 

Gerçekten de bu kez bizim nesilleri etkileyen Soğuk Savaş dönemini içine alacak şekilde siyasi, ideolojik, askeri, ticari, iktisadi, kültürel, pek çok alanda ve dünya genelinde tesiri olan ve sosyolojik hadise ve kültürleşmenin sürdürülebilirliği çabaları ile dolu gelişmelere bakalım.

Bu gibi gelişmeler yeni olmamakla birlikte daha önceleri de var olan, zaman ve mekana göre değişen, öyle geçen asırlarda ticaret kervanları, denizler aşırı filolar, sınıfsal ilişkiler, savaşlar, göçler kabilinden öteye ve üzerinde bir değişken ‘aksiyoner irade’ olarak nitelenebilir. 

İkinci Dünya Savaşında esnasında Almanların, Birleşik Devletler ile ticari münasebetleri dikkat çekicidir. Oysa finalinde, Nasyonal Sosyalizme karşı ortak ittifak ABD-SSCB, çok geçmeden Sovyetler’in tüm dünyayı titrettiği ‘komünizm’ korkusu şeklinde meyvasını verecekti. Bölünmüş Avrupa’da insanlar yıllarca tedirgin yaşarken, Proleter Diktatör! Joseph Stalin’in(Cugaşvili), Kremlin’de politbüro üyesi konukları ile Amerikan kovboy filmleri seyretmesinin hoşlandığı hobisi olduğu bilinir. Dış Ticaret Bakanı Anastas Mikoyan’ın besin üretim metodlarını incelemek(1936), en büyük iki güç(SSCB-ABD) arasındaki ticareti geliştirmek(1959) için yaptığı ABD ziyaretlerinde hamburger zincirleri hakkında incelemelerde bulunduğu da. Bunları anılarında yazan SSCB’in 3. lideri Nikita Kruschev’in NewYork(1960) BM kürsüsünde ayakkabıyı kürsüye vurarak konuşması gibi örnekler bir hayli ironiktir. 

Modern toplumda tarihin algılanışı da değişmiştir. Geleneksel(tarım) toplumlarında zaman döngüsel  (mevsimler, dini ritüeller, bayramlar) ilerlemeye, üretime yönelik örgütlenmiş iken; kent hayatında zaman daima parçalanmış ve doğrusaldır. Paketlenmiş şimdiler, yaşanıp tüketilen anlar, reklam ve haber sağanağına maruz kalan kitleler için geçmiş hızla unutularak gelecek yarın hiç bir zaman düşünülememektedir.  

En son pandemi döneminde ortaya çıkarak uluslararası sahnede istisnasız irili ufaklı bütün ülkelerin devletleri ve halklarının hip hop düzen-sizliğinde görülmemiş belirsizlik anarşisidir.

Kapitalizm gelenekten kopartarak, önce işçi olarak teslim aldığı modern insanı şimdi tüketici yaparak yalnızlaştırmayı, sisteme bağımlı kılmayı amaçlamaktadır. Otomobilden televizyona, cep telefonundan bilgisayara, sosyal medyadan yarın yapay zekaya.. Gösteri sisteminin seçtiği bütün mallar, ‘yalnız kalabalıkların’ izolasyon koşullarını sürekli güçlendirmek üzere sistemin kullandığı silahlardır. 

Gösterinin(show) pazarladığı ‘nesne/sahte ihtiyaç’ tüketici hanelerine girer girmez bayağılaşırken sistemi değiştirme potansiyeline sahip bulunan çalışan sınıfın bizzat kendisi de ‘temsile’ dönüştüğü için ‘nesne’ haline gelmekte ve özne olup tarihin akışını değiştirememektedir. Üvertürün yukarıdaki figürleri arasında 19.asrın Aristokrasisinin dahi yer aldığına dair anektod: Abdülaziz’in Paris gezisi(1867) sırasında, Kraliçe Eugenie’nin Keçecizade Fuat Paşa’nın, ‘dünyada elde edilemeyecek kadın yoktur’ iddiasına dair girdiği ‘çok şeye sahip olana dahi her şeyin daha fazlası teklif edilebilir’ ile başlayan ‘pazarlık’ polemiği misalidir.

21. Asrın ikinci çeyreğine girerken en az iki yüz yıldır kapitalimin koçbaşı olduğu türlü finansal kriz dinamikleri ile kemikleşmiş dünyada, Avro-Atlantik inandırıcılığın aşındığı, bu kez sahneye konan yeni bir umuda yolculuktur. Asya ekonomilerinin büyüme motoru olan Çin artık karmaşık bir ‘nimet ve yük’ haline geliyor. Çin’in dev ihracat kapasitesi, ABD’nde gümrük vergileri ile sınırlandırılırken ucuz Çin malları giderek daha fazla Asya pazarına yöneliyor. Bu durum tüketiciler! için cazip fiyatlar anlamına gelse de bölgedeki üreticiler açısından iş kayıpları ve iflaslara yol açıyor.

Oysa Asya da hayli uzun zamandır HongKong, Singapur, Macao, Kore, Japonya ile filizlenen ve en az 30-35 senedir kurulan ekonomik dengelerde, Avrupa ve Amerikayı takibeden iklim vardır. Burada mekan, tıpkı zaman gibi show toplumuna hizmet eder. Kentler, iş merkezleri, otoyollar, apartmanlar, parklar, meydanlar ve caddeler üretim-tüketim-kontrol mekanizmasına göre düzenlenmişlerdir. Tekdüze ve İşlevsel..Tapınakların yerini alışveriş merkezleri, gökdelenler, otoparklar almıştır. İnsanı özgürleştirmesi gereken kültürün-sanatın-felsefenin gücü yadsınır, bastırılır, etkisizleştirilip tüketim mezesi haline getirilir.

Geçen yüzyılın parlayan yıldızı hangi kaynaklardan düzenlendiği tartışılan ‘kurallar’ ve ‘demokrasiler’in yerlerine, alternatifin; kuralların artık sürdürülebilir ve daha geniş çerçevede(daha küresel)yeni güç dengeleri üzerinden tartışılabilir olabileceği var sayılabilir. Biden dönemi demodeliği, Trump dönem-leri işlevselliği bu yolda görünebilir işaret fişekleridir.

Demir Uzun

Diğer Yazarlar