Cuma, Ocak 3, 2025

Türk futbolunun mimarı: Levantenler

SEZA NUR ALPDÜNDAR

Futbol, tarih boyunca hemen hemen tüm medeniyetlerde benzer biçimlerde boy gösterdi. 19. yüzyılda İngiltere’de ortaya çıkan günümüz futbolu, İngiliz tüccarlar tarafından tüm dünyaya yayılarak kitleselleşti. Osmanlı İmparatorluğu’na da İngiliz tüccarlar ile taşınan futbol, ilk kez 1875 yılında Selanik’te, 1877 yılında da İzmir Bornova’da oynandı. Anadolu topraklarındaki ilk futbol kulübü olan Bournabat Football Club, 1874 yılında İzmir’deki İngiliz Levanten aileleri tarafından kurularak, futbolun tüm ülkeye yayılmasına öncülük etti. Levantenlerin Türk futbolunun mimarı olduğunu dile getiren İzmir Bakırçay Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü Uygulamalı Sosyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Talimciler, Levantenlerin futbolun İzmir’den tüm ülkeye yayılmasına öncülük ettiğini belirtti. 


Türkiye’de ilk futbol İzmir’de oynandı

Futbolun tüm dünyada olduğu gibi yaşadığımız ülkede de kentlerin oyunu olarak ortaya çıktığını dile getiren Prof. Dr. Talimciler, “19. yüzyılla beraber ortaya çıkan, kuralları belirlenmiş, netleşmiş olarak oynanan modern futbol İngiltere’de doğdu. İngilizler ticaret yaptığı ülkelere futbolun yayılmasını sağladı. Futbol, Osmanlı İmparatorluğu’na da ticaretle geldi. Osmanlı İmparatorluğu’nda futbolun başladığı yer önce Selanik, sonra İzmir sonra İstanbul oldu. Ülkemiz sınırları içerisinde artık Selanik olmadığı için Anadolu coğrafyasında modern futbolun ilk oynandığı yer İzmir” diye konuştu. 


İlk futbol kulübü Bornova’da kuruldu

Azınlık ve Levanten futbol kulüplerinin Türk futbol tarihinde önemli bir yeri olduğunu belirten Prof. Dr. Talimciler, “Futbol, Whitall, Giraud, La Fontaine gibi İzmir’in önde gelen Levanten ailelerinin ticari bağlantıları ile bu topraklara geldi. İzmir’de futbolu ilk oynayanlar da Bornova ve Buca’da ikamet eden Levanten ailelere mensup olan gençlerdi” dedi. 

Prof. Dr. Ahmet Talimciler, azınlık ve Levanten spor kulüplerinin faaliyetlerinin Cumhuriyet’in kuruluşuyla ve sonrasında nüfus mübadelesiyle beraber sona erdiğini aktardı

Türkiye’deki ilk futbol kulübünün İzmir’de Levantenler tarafından kurulduğunu dile getiren Prof. Dr. Talimciler, “Bournabat Football Club, bugünkü adıyla Bornova Spor Kulübü, bu topraklardaki ilk futbol kulübü. Nizamnamesi 1874 yılında İzmir’de ortaya çıkarıldı. Levantenlerin ardından 19. yüzyılın sonlarında İzmir Rumları da Panionios, Apollon ve Pelops Evangelidis takımlarını kurarak sahalarda boy göstermeye başladı. Bu kulüpler içerisinde en ünlüsü 1898’de kurulan Panionios oldu. Ermeniler de bu dönem İzmir’de, Vartanyan ve Apetyan futbol kulüplerini kurarak sahalara çıktı” ifadelerinde bulundu.


Türk futbolunun en eski derbisi: FC Smyrna- FC Constantinople 

Bournabatlı (FC Smyrna) futbolcuların kentte maç yapacak rakip bulamadıklarını belirten Prof. Dr. Talimciler, futbolcuların Punta (Alsancak) Çayırı’nda çoğunlukla limana gelen gemilerdeki futbol takımlarıyla mücadele ettiğini söyledi. Bournabatlı futbolcuların 1889’da Sultan 2. Abdülhamid ve Kraliçe Viktorya’nın dostlukları şerefine, İstanbul’daki Levantenlerin takımı olan FC Constantinople ile maç yaptığını aktaran Prof. Dr. Talimciler, “Türk futbol tarihinin en eski rekabeti 14 Ocak 1889’da Papazın Çayırı’nda oynandı. FC Constantinople maçı 3-0 kazandı” dedi.

Türk futbol tarihinin en eski rekabeti Bournabat Football Club (FC Smyrna) ile FC Constantinople arasında 14 Ocak 1889’da Papazın Çayırı’nda oynandı. FC Constantinople maçı 3-0 kazandı.

“Futbol, İstanbul’da kitleselleşti”

Futbolun kitleselleştiği ve daha hızlı karşılık bulduğu yerin İstanbul olduğunu söyleyen Prof. Dr. Talimciler, “İstanbul daha büyük nüfusa sahip olduğu için kentteki Rumlar, Ermeniler, Yahudiler başta olmak üzere azınlık grupları ve orada ikamet eden İngiliz, Fransız, İtalyan ve farklı milletlere mensup insanlar takımlar kurdu. Bu takımlar İstanbul Ligi Organizasyonu’nu oluşturdu. Onların mücadelesine katılan ilk Türk takımı ‘Türk olmayanlarla mücadele etmek’ mottosuyla kurulan Galatasaray Spor Kulübü oldu. Galatasaray Spor Kulübü’nün arkasından Fenerbahçe Spor Kulübü kuruldu ve bu iki takım birbirleriyle mücadele ettikleri gibi ülke içerisindeki yabancı takımlarla aynı ortamda futbol oynamaya başladı” diye konuştu. 


“Türkler futbol oynamak için takma isim kullandı”

Anadolu topraklarında Türklerin ve Müslümanların futbol oynamasının ilk başlarda hoş karşılanan bir durum olmadığını dile getiren Prof. Dr. Talimciler, “Çünkü Müslüman bir erkeğin şort giymesi hoş karşılanmıyordu. Bu nedenle o dönem futbol oynayan Türkler isim değiştirerek ya da takma isimler alarak oynadı. Bu noktada Fuat Hüsnü Kayacan ilk Türk futbolcusu olarak öne çıktı. Bahriye nazırının oğlu olan Kayacan, ‘Bobby’ takma adıyla İngiliz ve Rumların kurduğu Cadi-Keuy FC kulübünde futbol oynamaya başladı. İkinci Abdülhamit döneminde Türkler, farklı etnik kökenden arkadaşlarıyla beraber 1901 yılında Black Stockings Football Club’ı (Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü) kurdu. İlk Türk futbol kulübü olan Black Stockings takımında oynayanlar arasında halktan olanlar sürgüne gönderildi. Kayacan ise yoluna devam etti” ifadelerinde bulundu.  


İkinci Meşrutiyet futbol için önemli bir dönüm noktası

İkinci Meşrutiyet döneminin futbol için önemli bir dönüm noktası olduğunu dile getiren Prof. Dr. Talimciler, “İkinci Meşrutiyet ile beraber ülkede yaşanan özgürleşme süreci, spor kulüplerinin açılmasını ve resmilik kazanmasını sağladı. O dönemde azınlık kulüpleri ve ‘İmogene’ gibi çok sayıda yabancı kulüpler kuruldu. Bir taraftan İstanbul’da yaşayan Rumlar tarafından Elpis Football Club gibi çeşitli kulüpler kurulurken, karşılarına onlar ile mücadele edecek Türk ve Müslüman kulüpleri kuruldu. O dönemde, azınlık ve Türklerin oynadıkları karşılaşmalarda maçlar çok enteresan geçerdi. Bir tarafta Türk-Müslüman kulüpleri maça müftüleri alıp giderlerdi. Öbür tarafta Hristiyan Metropoliti maçlarda takımlarını kutsardı. O dönemde oyunlar futbol maçının ötesinde anlama büründü. Özellikle 1914’te kurulan Altay ile Rum kulüpleri arasındaki mücadeleler oldukça çekişmeli geçti” diye konuştu. 

Altay’ın Pakser, Amerikan Koleji, Panionios gibi takımlarla maç yaptığını dile getiren Prof. Dr. Talimciler, İzmir’de Türk takımlarının yer aldığı ilk lig mücadelesinin 1915-16 yıllarında düzenlendiğini belirterek, “İki devreli lig usulü olarak oynanan organizasyona Altay ve Karşıyaka’nın yanı sıra Midilli ve Trablusgarp takımları da katıldı. Müsabakalar Panionios stadıyla, İzmirspor sahası olarak bilinen Talebe Çayırı’nda oynandı ve ligin sonunda Altay namağlup olarak şampiyon oldu” dedi.


Levantenler Altay’ın yönetim kadrosunda yer aldı

Altay’ın Celal Bayar, Şükrü Saracoğlu, Şerif Remzi Reyent, Mehmet Necati gibi isimlerin öncülüğünde İttihat Terakki tarafından azınlık takımlarıyla mücadele için kurulduğunu belirten Prof. Dr. Talimciler, takımın bir süre sonra İzmir’deki Levantenleri bünyesinde toplayan bir kulübe dönüştüğünü anlattı.  Cumhuriyet’in ilanından sonra azınlık ve Levanten kulüplerinin azaldığını dile getiren Prof. Dr. Talimciler, Levantenlerin nüfusu azaldığı için kulüplerinin ortadan kalktığını, Levanten oyuncuların da çoğunlukla Altay’a geçtiğini belirtti. 

Altay’ın geçmiş yönetim kadrosunda Levanten kökenli insanlar olduğunu dile getiren Prof. Dr. Talimciler, “Göztepe, Karşıyaka, Altınordu gibi diğer İzmir kulüplerinin yönetim kadrosunda Levantenleri görmezsiniz. Ancak Altay’ın içerisinde uzun yıllar Edwin Clark gibi çeşitli isimler takım kaptanlığı yaptı. Altay bu açıdan İzmir ölçeğinde diğer iki önemli rakibinden ayrılıyor. Alsancak’ta kurulan Altay, bulunduğu yer itibariyle azınlıkları kendi bünyesine alıyor” diye konuştu. 


Azınlıklar, Türk futboluna damga vurdu

Geçmiş dönemlerde Türk futbolunda önemli azınlık futbolcular olduğunu dile getiren Prof. Dr. Talimciler, “Rum Kökenli Niko Kovi, Beşiktaş ve milli takımda oynadı. Garo Hamamcıoğlu Sarıyer’in, milli takımda oynayan Koço Kasapoğlu da İstanbulspor’un unutulmaz isimlerinden. Lefter Küçükandonyadis Türk Milli Takımı’nın en önemli isimlerinden biri. Göztepe’nin ve Türk futbolunun unutulmaz ismi İngiliz Nevzat olarak adlandırılan rahmetli Nevzat Güzelırmak, İki Yakanın Dostluğu isimli panelde Türk futbol tarihinin en önemli isminin Lefter Küçükandonyadis olduğunu söylemişti. Eskiden milli takımda 50 kere forma giyen ödüllendirilirdi. Güzelırmak ‘Sırf, Lefter’den daha fazla forma giysin diye takım arkadaşım Ali Artuner’in yerine Turgay Şerin’i milli takıma çağırdılar’ demişti. Lefter her ne kadar Türk milli takımın ve Türk futbolunun unutulmaz adamı olsa da sonuç itibariyle pek çok insanın kafasında bir Rum’du. Levantenler ve azınlıklar bu ülkenin harcında önemli katkıları olan insanlar. Sanatından sporuna, pek çok alanda bu insanların etkilerini görürsünüz. Azınlıklar ve Levantenler azaldıkça aslında kültürel çeşitliliğimizden de kaybettik. Levantenlerin genç nüfusu gitmeyi tercih etti, yaşlılar kaldı. Nüfus itibariyle azaldıkça ve yaşlandıkça görünürlükleri de ortadan kalktı. Bu hayatın bütün alanlarında olduğu gibi spor alanına da yansıdı. Levanten spor kulübü kurulmasının mümkünlüğü azaldı” ifadelerinde bulundu.  


“Azınlık spor kulüpleri Cumhuriyet’in kuruluşuyla sona erdi”

İzmir’in parlak tarihsel geçmişini Kurtuluş Savaşı’ndan hemen önce kaybettiğini aktaran Prof. Dr. Talimciler, “İzmir yangınından önce zaten önemli bir azınlık ve Levanten kesimi kentten gitti. Gitmeyenler mübadeleyle beraber gitmek zorunda kaldı. Yani bir dönem ‘Levant’ın yıldızı’ olan, Doğu’nun en müthiş kenti İzmir, Cumhuriyet’in ilanından sonra bambaşka bir hale büründü” diye konuştu.

Azınlık spor kulüplerinin faaliyetlerinin Cumhuriyet’in kuruluşuyla ve sonrasında nüfus mübadelesiyle beraber sona erdiğini aktaran Prof. Dr. Talimciler, “Levantenlerin de faaliyetlerinin azalması yine aynı dönemlere denk geldi çünkü nüfus azaldı. Nüfustaki azalışla beraber kulüpler de giderek kayboldu. Ya bu faaliyetler başkalarıyla beraber devam edebilirdi ya da yavaş yavaş unutulurdu. O noktada zaten Altay’ın adı öne çıktı. 1950’li yıllara kadar Altay’ın yönetim kurulunda ve futbolcuları arasında Levantenler vardı. Ama 1970’li yıllar sonrasında hiç kimse kalmadı. Bunun arka planını anlamak için Türkiye’nin geçirdiği dönüşümleri de anlamak lazım. Önce nüfus mübadelesiyle azınlıklar gitti. Sonra varlık vergisiyle ülkedeki özellikle Yahudi asıllı bir kısım gitti. 1955’te yaşanan 6-7 Eylül olaylarıyla bir kısım göç etti. 1960’ların ortasında özellikle Kıbrıs’ta yaşananlar sonrasında da ülkedeki azınlığın bir kısmı daha gitti. Yani söz konusu Ermeni, Yahudi, Rum nüfusu adım adım ülkede azalmaya başladı. Bazı Rum ve Ermeni kökenli vatandaşlar isimlerini ve kökenlerini gizleyerek varlıklarını devam ettirdi. Ülkede azınlıkların faaliyetlerinin bitişi, ülkedeki siyasal konjonktür ile doğrudan bağlantılı” ifadelerinde bulundu. 

Anadolu topraklarında futbolun oynandığı ilk andan Cumhuriyet’in kurulmasına kadar geçen süre içerisinde Türk ve Levanten takımları arasında gerçekleşen mücadelelerin ülkenin futbol kültürünün gelişmesine katkı koyduğunu aktaran Prof. Dr. Talimciler, “Ayrıca futbolu tanımamızı, bu ülkede futbolun belli bir yerlere gelmesini sağladı” dedi.

Yarın=> Levanten nüfusu futbol takımı kurmaya yetmiyor

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM