Cuma, Eylül 20, 2024

3 dernek gidişat için tek ses

Hazır giyim ve ayakkabı üreticileri ile markalar, ham madde ve yarı mamul ithalatında uygulanan ek vergi oranlarının düşürülmesini istiyor


Yüksek girdi maliyetleri nedeniyle fiyat tutturmakta zorlanan ve ihracatın yanı sıra iç pazarda da satışları daralmaya başlayan hazır giyim ve ayakkabı üreticileri ile markalar, çözüm önerilerini tartışmak için bir araya geldi. Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) Başkanı Sinan Öncel ile Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği (TASD) Başkanı Berke İçten ve Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Ramazan Kaya’nın katıldığı üçlü toplantıda, gidişata ‘dur’ demek ve ibreyi yeniden yukarıya çevirmek için ham madde ve yarı mamul ithalatında uygulanan ek vergi oranlarının acilen düşürülmesi istendi.


“Perakende satışları temmuzda sert fren yaptı”

Toplantı sonrası başkanlar sektörleriyle ilgili değerlendirmelerde bulundular. BMD Başkanı Sinan Öncel, “BMD, 211 üyesi ve çatısı altındaki 514 marka ile gıda dışı perakende sektörünün en önemli sivil toplum kuruluşu konumunda bulunuyor. Her ay düzenli anketlerle hem üyelerimizin hem de sektörün nabzını tutuyoruz. Son anketi 279 markamızın katılımıyla gerçekleştirdik. Temmuz ayında markalarımızın yüzde 66’sının adet satışı hazirana göre geriledi. Aynı dönemde cirosunun daraldığını beyan eden markalarımızın oranı ise yüzde 35. Yani hazirandan temmuza geçişte her üç firmadan ikisinin adet satışında, birinin de cirosunda daralma dikkat çekiyor. Üye markalarımızın yarıdan fazlasını oluşturan hazır giyim ve ayakkabı kategorilerinde ortalamanın da üzerinde bir gerileme var. Özetle söylemek gerekirse perakende satışları temmuzda sert fren yaptı. Temmuzdan temmuza yıllık değişime baktığımızda ise markaların yüzde 58’inde adet satışlarının düştüğünü görüyoruz. Temmuz 2023’e göre ciro artışının resmi enflasyonun altında kaldığını beyan eden markalarımızın oranı yüzde 66’ya ulaşmış bulunuyor. Bu tablo söz konusu markaların cirolarındaki artışın giderleri karşılayamadığı anlamına geliyor” dedi.


Son bir yılda kiralarda dolar bazında yüzde 32,11 artış

Markalar için işçiliğin yanı sıra kira ve ortak alan giderleriyle ham maddenin en önemli maliyet kalemlerini oluşturduğunu belirten Öncel, “10 uzama yılı sona eren kontratlarda 4-5 kat kira artış talepleriyle karşılaşıyoruz. Son bir yılda kiralarda dolar bazında yüzde 32,11 artı. Ciro kirasının uygulandığı mağaza için rayiç bedel üzerinden uyarlama davası açılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü fahiş kira artış talepleri ve ham madde ithalatında uygulanan yüksek vergiler başta olmak üzere tüm maliyet artışları er veya geç fiyatlara yansıyor ve enflasyonla mücadeleyi olumsuz etkiliyor. İki yıl öncesine kadar perakende cirolarının yüzde 10’u turist alışverişinden geliyordu. Türkiye Avrupa’daki birçok ülkeden daha pahalı konuma geldiği için turist alışverişinin ortalama cirolardaki payı yüzde 4 düzeyine inmiş bulunuyor.  Sabit giderlerdeki artış trendinin devam ettiği bir dönemde satışlardaki gerileme tüm sektörü tedirgin ediyor. Sektördeki hasar daha fazla büyümeden ham madde ithalatındaki yüksek gümrük vergileri ve ciro kirası içeren kontratlar konusunda mevzuatın güncellenmesi gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu. 



İhracat ilk 6 ayda değer olarak yüzde 13,8 geriledi

Yaklaşık 6 milyar dolarlık bir hacme ulaşan ayakkabı endüstrisinin son iki yıla kadar net ihracatçı olduğunu ifade eden TASD Başkanı Berke İçten ise “2021’i 512 milyon, 2022’yi 338 milyon dolar artıda kapattık. Ancak yüksek maliyet artışlarına paralel olarak sektör yurt dışında pazar kaybederken ithalat adeta patladı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2023’ü 1 milyar 270 milyon dolarlık ihracat ve 1 milyar 400 milyon dolarlık ithalatla tamamladık. Dış ticaret dengemizdeki bozulma bu yıl hızlanarak devam ediyor. Ocak-Haziran döneminde 137 milyon çift ayakkabı ihracatı karşılığında 630 milyon dolar gelir elde edebildik. İhracatımız söz konusu dönemde adet bazında yüzde 20,3, değer olarak yüzde 13,8 geriledi. İthalatımız ise 6 aylık dönemde yaklaşık yüzde 22 artışla 817 milyon dolara yükseldi. 2023’ün tamamında 130 milyon dolar olan cari açığımız bu yılın ilk 6 ayında 190 milyon dolara ulaştı” ifadelerinde bulundu.

İhracattaki dramatik düşüşe karşılık ithalatın patlamasının temelinde sektörün rekabetçiliğini kaybetmesinin yattığını ifade eden İçten, “Girdi maliyetleri ile kur arasındaki makas giderek açıldığı için fiyat tutturamıyor, Asya’daki rakiplerimize göre çok pahalı kalıyoruz. Örneğin bir çift spor ayakkabı için kullanılacak malzemeyi hesapladığımızda Çin ile Türkiye arasında 3,9 dolarlık fiyat farkı oluşuyor. İşçilik ve diğer maliyet kalemlerini eklediğimizde fark çok daha açılıyor. Mevcut koşullarda işçilik maliyetlerini düşürme imkânı yok. Dolayısıyla en azından ham madde ve yan sanayi tedarikinde ayakkabı üreticisinin eli rahatlatılmalı, ithalatta yüzde 100’ü aşan vergiler makul seviyelere indirilmeli” dedi.


Yıllık 200 milyon çifte yakın ‘çakma ayakkabı’ üretimi

Ayakkabı sektörünün yıllık 70-80 milyon dolarlık ham madde ve yan sanayi ithalatı var. 6 milyar dolarlık ticaret hacminin olduğu sektörde bu miktarın normal olduğunu değerlendiriyoruz. Dolayısıyla yan sanayicilerin ithalat vergilerin artırılması yönündeki taleplerine katılmıyoruz. Yan sanayiye getirilecek ek vergilerin bitmiş ürün fiyatını artırmaktan başka bir işe yaramayacağını değerlendiriyoruz. Mevcut kapasitemizle Türkiye’nin ithal ettiği ayakkabıların büyük bölümünü biz üretebiliriz. Bu nedenle küresel markaların ülkemizde üretim yapabilecekleri zemin oluşturulmalı. Söz konusu markalara Türkiye’de sattıkları ürünün belli bir oranını, örneğin yüzde 30-40’ını ülkemizde üretme şartı getirilmeli. Türkiye’de yıllık 200 milyon çifte yakın ‘çakma ayakkabı’ üretiliyor. Vergi ve SGK primi ödemesi başta olmak üzere yasal hiçbir mevzuata tabi olmayan bu firmalar, sektörde haksız rekabete yol açıyorlar. Ülkemizin ve sektörümüzün yurt dışındaki imajını da olumsuz etkileyen ‘çakma ayakkabı’ya karşı Ticaret Bakanlığ’nın başlattığı mücadeleyi daha etkin bir şekilde sürdürmesini bekliyoruz.


“Belirli noktalarda birlikte hareket etmeliyiz”

Türk hazır giyim sektörünün, küresel piyasalardaki zorluklar ve ülkenin ekonomik koşulları nedeniyle üretimden ihracata kayıplar verdiğini dile getiren TGSD Başkanı Ramazan Kaya, “Ancak sahip olduğumuz tecrübe ve güçlü altyapı sayesinde bu zorlu dönemi geride bırakma konusunda kararlıyız. Yeniden toparlanıp yükselişe geçmek için stratejik adımlar atmalıyız. Özellikle daha yüksek katma değerli üretime yönelmemiz büyük önem taşıyor. Maliyet rekabetinin olmadığı alanlara odaklanarak, esnek, yenilikçi ve sürdürülebilir üretim modellerini benimsemeliyiz. Öte yandan, kamunun destekleyici politikalar geliştirmesinin toparlanma sürecini hızlandıracağına inanıyoruz. Bu kapsamda kamudan öncelikli beklentilerimiz arasında bölgesel asgari ücret uygulamasına geçilmesi, asgari ücret desteği verilmesi, sektörün 4-5 yıllık dönüşüm sürecini finanse edebilmesi için uygun koşullarda orta vadeli krediler sağlanması, ihracatta özel kur uygulamasına geçilmesi, sektörümüzü etkileyen ithalatta yüksek koruma önlemlerinin kademeli olarak azaltılması ve kaldırılması ile iş gücü maliyetleri üzerindeki SGK yüklerinin azaltılması yer alıyor. Hazır giyim sektörü olarak perakende ve ayakkabı sektörü ile ortak sıkıntılarımız bulunuyor. Kira giderleri, işçilik maliyetleri, sahte ürün gibi zorlukları aşmak ve sektörlerimizin sürdürülebilirliğini sağlamak için belirli noktalarda birlikte hareket etmeliyiz. Bu güç birliği yalnızca sektörlerimize değil ülke ekonomimize de değer katar” dedi.

Ortak talepler sıralandı
BMD, TASD ve TGSD başkanlarının buluşmasında ilgili kurumlardan ortak beklenti ve talepler şöyle sıralandı: “Türkiye’de dünya ortalamasının çok üstünde seyreden girdi maliyetleri nedeniyle özellikle emek yoğun sektörlerin rekabetçiliği zarar gördü. Hasar daha fazla büyümeden ibreyi tersine çevirebilmemiz için ham madde ve yarı mamul ithalatında uygulanan ek vergi oranları acilen düşürülmeli. Yan sanayici için gerekirse farklı bir teşvik mekanizması geliştirilmeli. Ayakkabı başta olmak üzere birçok sektörde pazar payını artıran sahte ve kayıt dışı üretimde ödenmeyen vergi ve primler nedeniyle devlet her yıl milyarlarca TL’lik zarara uğruyor. Kayıtlı çalışan üreticiye, markalara ve Türkiye’nin yurt dışındaki imajına da zarar veren sahte ve kayıt dışı üretimle mücadele daha kararlı bir şekilde yürütülmeli. Satışların düşmesine paralel olarak finansman ihtiyacı artan ya da bu zor koşullara rağmen yatırım yapmayı planlayan, teknolojisini yenilemek isteyen firmalar için uzun vadeli ve düşük faizli finansman imkânları geliştirilmeli. Fahiş kira artışları er ya da geç ürün fiyatına yansıdığı için enflasyonla mücadeleye zarar vermenin yanında ticari hayatı da sekteye uğratıyor. Dolayısıyla tüm ticari ve sanayi gayrimenkullerde kira artışı ile ilgili düzenleme gözden geçirilmeli.”
İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM