Yatırımcıların karar alma sürecinde öngörülebilirlik ilkesinin önem taşıdığına değinilen seminerde, Türkiye’ye yabancı yatırımcının gelmemesinin nedeninin makroekonomik öngörülebilirliğin bulunmaması olduğu ifade edildi
Ege Genç İş İnsanları (EGİAD) tarafından ‘M&A’de Yabancı Yatırımcıların Beklentileri: Gerçekler, Yanılgılar ve Fırsatlar’ başlıklı seminer EGİAD Dernek Merkezi’nde gerçekleştirildi. Türkiye’nin önde gelen yatırım bankacılarından Nafiz Kerim Kotan’ın konuşmacı olarak yer aldığı seminere, iş dünyasından temsilciler ve basın mensuplarının katıldı. Seminerde, Türkiye’de M&A ve doğrudan yabancı yatırımların 2025-2026 dönemi görünümü, ABD’deki ekonomik politikaların etkileri ve olası küresel dalgalanmalara dair öngörüler paylaşıldı. Yatırımcıların karar alma sürecinde öngörülebilirlik ilkesinin önem taşıdığına değinilen seminerde, Türkiye’ye yabancı yatırımcının gelmemesinin nedeninin makroekonomik öngörülebilirliğin bulunmaması olduğu ifade edildi.

“M&A süreçleri Türk şirketleri için fırsatlar sunuyor”
EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı M. Kaan Özhelvacı konuşmasında M&A süreçlerinin Türk şirketleri için küresel pazarda büyüme ve rekabet avantajı kazanma noktasında nasıl önemli fırsatlar sunduğuna değinerek, “Firmalar için büyüme, rekabet gücünü artırma ve uluslararası pazarlara açılma açısından stratejik fırsatlar sunan birleşmeler, ortaklıklar ve devralmalar; yani M&A, yalnızca finansal büyüklük değil, aynı zamanda kültürel ve vizyoner bir dönüşüm başlatır. Bu süreçler, şirketlerin sadece büyümelerini değil, aynı zamanda doğru strateji ve vizyonla güçlenmelerini sağlar” dedi.
“Dünyada dengeler değişiyor”
Türkiye’nin stratejik coğrafi konumu, genç ve dinamik nüfusu ile M&A dünyasında büyük bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Özhelvacı, “Fırsatlar büyük, pazar geniş, lojistik avantajlarımız tartışılmaz. Ancak, her fırsat beraberinde bir sorumluluk getiriyor. Yatırımcılar ülkemize umutla bakarken, öngörülebilirlik, hukuk sistemi ve döviz riski gibi unsurlar, karar süreçlerinde belirleyici olmaya devam ediyor. Ekonomik dalgalanmalar, regülasyon belirsizlikleri ve finansmana erişim sorunları elbette süreci zorlaştırabiliyor. Yine de özellikle teknoloji, enerji ve lojistik sektörlerinde halen bir hareketlilik söz konusu. Ve yatırımcılar artık sadece büyüklüğe değil, sürdürülebilirliğe, şeffaflığa, doğru kurumsal altyapıya bakıyor. İşte bu kriterleri karşılayan Türk şirketleri için, uluslararası sermaye hâlâ ulaşılabilir bir hedef. Dünyada dengeler değişiyor. ABD’nin başlattığı ticaret savaşları, küresel tedarik zincirlerini yeniden şekillendirdi. Firmalar, üretim ve ihracat üslerini çeşitlendirmek istiyor. Bu tabloda Türkiye, alternatif bir üretim merkezi, stratejik bir partner olarak öne çıkıyor. Ancak bu fırsatı değerlendirebilmek için doğru konumlanmalı, uluslararası standartlara uygun hareket etmeli ve etkin bir iletişim dili kurmalıyız” diye konuştu.
Kurumsal yapı ve vizyon da önemli vurgusu
M&A süreçlerinin yalnızca finansal rakamlarla ölçülmediğini de belirten Özhelvacı, kurumsal yapı, yönetim kalitesi, vizyoner liderlik ve kültürel uyum gibi unsurların yatırım kararlarını etkileyen en önemli faktörlerden biri olduğuna dikkat çekerek: “Yanlış bir algı da yatırımcı sadece rakamlara bakar algısı. Gerçek şu ki; kurumsal yapı ve liderlik gibi unsurlar, yatırımcı kararlarını en az finansal veriler kadar etkiler” dedi. Özhelvacı, genç iş insanlarının M&A süreçlerine katılımının, sadece finansal değil, aynı zamanda yönetsel ve vizyoner gelişim için fırsatlar sunduğunu vurgulayarak, “Bu süreçler, kurumsallaşma yolculuklarını hızlandırarak, işlerimizi uluslararası boyuta taşıyabilir. Ayrıca, yatırımcıların ve potansiyel ortakların beklentilerini anlama becerisi, bir girişimci için paha biçilemez bir avantaj” diye konuştu.
“Yol gösterici rehberlik sağlamayı amaçlıyoruz”
EGİAD’ın 18. Yönetim Dönemi’ndeki temel hedeflerinden birinin firmaların dış pazarlara açılması ve ihracatlarının artırılması olduğunu belirten Özhelvacı, “Üyelerimiz büyürse, Türkiye büyür. Türkiye büyürse, gençlerimize daha fazla umut, daha fazla istihdam, daha parlak bir gelecek sunabiliriz. EGİAD olarak bu gelişmelerde üyelerimiz için bir vizyon açmak en büyük dileğimiz” dedi. Özhelvacı, seminerin amacının genç iş insanlarını küresel vizyona sahip, stratejik düşünen ve fark yaratan liderler olarak yetiştirmek olduğunu belirterek, şunları ifade etti: “M&A süreçlerini odağımıza almamızın sebebi, genç iş insanlarını küresel fırsatları değerlendirebilecek bir bakış açısıyla yetiştirmek. Bu seminerle, bilgi birikimini artırmayı ve yol gösterici rehberlik sağlamayı amaçlıyoruz. EGİAD’ın 18. Yönetim Dönemi’nde, genç iş insanlarının küresel pazarda daha güçlü bir şekilde varlık göstermeleri için gereken stratejik adımların atılması, büyük bir öncelik taşıyor. Bu tür etkinliklerle, üyelerimizi vizyonlarını genişletmeye ve uluslararası fırsatları en iyi şekilde değerlendirmeye teşvik ediyoruz.”

“Türkiye, risk primini en düşük seviyede tutmalı”
M&A dünyasının önde gelen isimlerinden Nafiz Kerim Kotan ise, ekonomik öngörülümün önemine dikkat çekerek, “Son 10 yıldır Türkiye’de olumsuz anlamda yaşanmayan hiçbir şey kalmadı. Dolayısıyla son dönemde yaşananların, şirket satın alma anlamında yabancıların Türkiye’ye mevcut ilgisini azaltmayacağını düşünüyorum. Çünkü zaten yabancı yatırımcı Türkiye’ye gelirken en az 20 yıllık bir plan çerçevesinde düşünüyor. Hukuk devleti kriterleri açısından Türkiye’den çok daha kötü durumdaki Rusya, senede 160 milyar dolar yabancı sermaye çekiyor. Çünkü yabancı yatırımcının asıl baktığı husus, ülkenin makroekonomik öngörülebilirliği. Dolayısıyla biz Türkiye olarak risk primimizi mümkün olan en düşük seviyede tutmalıyız. Rezerv seviyesindeki ani değişimler, makroekonomik öngörülebilirliği olumsuz etkiliyor” dedi.
Yabancı yatırımcının gelmemesinin 3 sebebi
İhracatçı kur politikasından zarar görse de makroekonomik görünümde bir iyileşme olduğunu belirten Kotan, “Ancak yatırımcı, bu makroekonomik iyileşmede bir tutarlılık, sürdürülebilirlik ve güvenilirlik görmek istiyor. Türkiye ben yeni bir sayfa açıyorum diyor, ama yabancı yatırımcı ‘Ben eski defterleri hatırlıyorum, sen önce onları temizle’ diyor. İyileşen görünüme rağmen yabancı yatırımcının hemen gelmemesinin belli başlı sebepleri var. Birincisi jeopolitik risk algısı; bizim avantaj gibi gördüğümüz jeopolitik avantajlar, yabancı yatırımcı tarafından risk olarak algılanabiliyor. İkincisi, güven zamanlaması; yapısal dönüşüm mesajlarının piyasa tarafından hemen değerlenmesini bekliyoruz, ama yabancı yatırımcının bir hafızası var ve son beş yılı hatırlıyor. Üçüncüsü ise istikrarlı politikaya olan inanç beklentisi” diye konuştu.
“Yatırımcı aldığı risk karşılığında getiri görmek istiyor”
Türkiye’ye yatırımcı ilgisinin niteliği ve niceliğinin değiştiğini söyleyen Kotan, “Türkiye’de hukuk ve adalet tarafında sıkıntı olduğu için yabancı yatırımcı gelmez deniyor, alakası yok. Yabancı yatırımcının azalmasının ya da gelecekse gelmemesinin nedeni makroekonomik öngörülük. Yatırımcılar aldığı risk karşılığında getiri görmek istiyorlar. İkincisi yapısal reformlardaki momentumun zayıflaması. Üçüncüsü jeopolitik pozisyon. Türkiye, ciddi bir bölgesel güç, coğrafi avantajlarını koruyor. Bu bazı yatırımcılar tarafından pozitif olurken zaman zaman artan bölgesel gerginliklerle beraber negatif olarak gözlemlenebiliyor. Türkiye’nin son 1,5 senede sunduğu makro hikaye ile yatırımcıların beklentileri arasında fark var. Ortodoks para politikalarına geçiş, finansal istikrarın tesisi, cari açığın azaltılması, sürdürülebilir büyüme gibi makroekonomik tarafta iyileşme var. Türkiye’de ilgi çeken yeni bir makro hikaye son 1,5 senedir var ama bu hikayenin tutarlılık, sürdürülebilir ve güvenilirlik tarafını da görmek istiyorlar” dedi.