Yüzölçümünün yüzde 90’ınından fazlası deprem kuşağında yer alan Türkiye’de bina stokunun çok büyük bir bölümü betonarme yapılardan oluşuyor. Ülkemizdeki büyük depremlerden sonra yapılan hasar tespit çalışmalarında yıkılan binaların büyük çoğunluğunda korozyon problemi göze çarpıyor. Türkiye’de yaygın bir şekilde kullanılan betonarme yapılarda demirin paslanması en korkulan durum olarak dikkat çekiyor. Paslanmış demir sonucunda binaları çürütmeye başlayan korozyonu önlemenin en etkili yolu, binalar yapılırken su yalıtımını ihmal etmemekten geçiyor.
“Korozyon deprem olmadan da binayı yıkabilir”
Depremlerde binaların taşıyıcı sistemlerinin hasar almasının en önemli nedenlerinden birinin su yalıtımı eksikliği olduğuna vurgu yapan İZODER Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Emrullah Eruslu, şunları söyledi: “Su yalıtımı olmayan binalarda yağmur, kar, yeraltı suları, zeminde yer alan nem, mutfak, banyo, tuvalet gibi ıslak hacimlerdeki su kaçakları, binanın inşa edildiği zeminde bulunan basınçlı veya basınçsız yeraltı suları nedeniyle binalar sürekli olarak suya maruz kalabiliyor. Yaşamın kaynağı su, demirle buluştuğunda korozyona neden olur. Paslanan demirler betonun taşıma gücünü azaltır. Bu da binanın depreme karşı dayanıklılığını ciddi ölçüde düşürür. Yani bir bina ilk yapıldığında sağlam olabilir ama su yalıtımı yoksa yıllar içinde paslanarak çürüyebilir. Bu durum, deprem olmasa bile binanın yıkılmasına kadar varabilecek üzücü sonuçlar doğurabilir.”
“Yasa var ancak denetimler yetersiz”
Binalarda Su Yalıtımı Yönetmeliği’nin 1 Haziran 2018 tarihi itibariyle yürürlüğe girmesinin güvenli yapılaşma noktasında önemli bir eşik olduğunu belirten Eruslu, “2018 yılı itibariyle su yalıtımı zorunlu bir uygulama olarak hayatımıza girdi. Ancak sahadaki uygulamalarda ciddi denetim eksiklikleri söz konusu. Yasa var ama uygulama ve denetim mekanizmaları yetersiz. Yalıtım uygulamalarının enerji verimliliği yanında bir bütün olarak yapıları dış etkenlere karşı koruduğunu ve ömrünü uzattığını unutmamalıyız. Su yalıtımı, ısı yalıtımı, ses yalıtımı ve yangın yalıtımı, binalarımızda karşılaştığımız pek çok sorunu önleyen olmazsa olmaz uygulamalardır” diye konuştu.

“Güvenli yapılaşmada su yalıtımı temel ihtiyaç”
Depremle yaşamayı öğrenmek zorunda olan bir ülke olarak sadece kriz anlarında değil her zaman yapı güvenliği konusuna yatırım yapılması gerektiğini belirten Emrullah Eruslu, açıklamalarını şu sözlerle sürdürdü: “Su yalıtımı, güvenli yapılaşmanın ayrılmaz bir parçası. Bir binanın temeli sessizce çürüyorsa, biz bu binayı güvenli sayamayız. Özellikle deprem riski yüksek bölgelerde yaşayanların, binalarındaki su yalıtımı durumunu sorgulamaları ve uzman kontrolü yaptırmaları büyük önem taşıyor.”
İZODER, yalıtım bilincini artırma konusunda kararlı
“Standartlara uygun doğru yapılaşma ile binalarımızın depremlerde yıkılmasını engelleyebiliriz” diyen İZODER Başkanı Emrullah Eruslu, açıklamalarını şu sözlerle bitirdi: “Depremin önlenemez bir doğa olayı olduğunu unutmamak gerekiyor. Ancak yıkılmayacak güçlü binalar inşa edebiliriz. Depremlerde yaşanan can ve mal kayıpları yanlış yerde, standartlara uygun olmayan şekilde yapılan denetimsiz binalardan kaynaklanıyor. İZODER olarak olası depremlere karşı yapılarda alınması gereken tedbirler noktasında ilgili kurumlar ve vatandaşlarımızla yapılması gerekenler konusunda tüm desteğimizle yönlendirmelerimizi yapıyoruz.”