Sevgili okurlarım,
Karşımıza, Sayın Erdoğan ve ona biat etmiş AKP kadroları ile, her zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi denetlemesi dışında tutulan ancak kamu kaynaklarının kullanılmasını temel alan çeşitli isimlerde fonlar çıkmaktadır. Son olarak, daha önce kurulmuş olan Türkiye Varlık Fonundan sonra, 22.11.2023 tarihinde, 7474 sayı ile çıkarılan kanun kapsamında Aile ve Gençlik Fonu gündemimize gelmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan günümüze kadar, hiçbir zaman görülmemiş miktarlarda, kayırma, gasp, talan, avanta alma ile yozlaşmanın, tüm kurumlarda gündeme getirildiği, medyada sıklıkla gözlenmektedir. Mevcut yönetim düzeni, parlamenter demokrasiyi etkisiz ve fonksiyonsuz bırakarak, dünyada hiçbir pratik uygulaması olmayan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini, ülkenin yarısının karşı çıkmasına karşın, muhafazakâr ve mütedeyyin diye kendisini tanımlayan, ancak gizli ajandalarında siyasal islam olan, kesimin oyları ile tesis edebilmiştir.
Kanun kapsamında kurulan Aile ve Gençlik Fonunun 2. maddesinin 1. bendinde, Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı olarak kurulduğu açıklanmakta olup, bu fonun kamu tüzel kişiliğine haiz olduğu ifade edilmektedir. Uluslararası teamül ve uygulamalarda, fonların bu tip bakanlıklara bağlı olması alışılmış uygulama değildir. Ülkemizde Maliye ve Hazine kurumları tek bir bakanlık çatısı altında toplanmıştır. Bu uygulama demokratik ülkelerde, çok farklıdır ve iki ayrı bakanlık altında çalışmaktadır. Çünkü hazine, genelde harcamaları kapsar, maliye ise kaynak toplamak amacıyla vergi ve diğer gelirleri takip ederek güncelleştirir.
Yine aynı maddenin 2. bendinde, fonun yönetim kurulunun 5 tane bakanlığın bakan yardımcılarından teşekkül ettiği ve Hazine ve Maliye bakan yardımcısının başkanlığında çalışacağı belirtilmiştir. Aynı maddenin 3. bendinde ise, fondan kaynak aktarımı yapılacak projeleri belirleme yetkisi, yönetim kuruluna verilmektedir.
Bu projelerin ilke olarak neler olabileceği kanunda amacına uygun olarak yer almamaktadır. Ancak olması kesinlikle kapsam ve oransal olarak gereklidir. Bir diğer taraftan, yönetim kurulu bünyesinde, teknik olarak proje belirleyip tercih yapabilecek teknik eleman ve uzmanlar da yoktur. Yönetim kurulunun hepsi, siyasi kişiliklerdir ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan tarafından atanacaklardır. Bu durumda cumhurbaşkanlığı makamı, denetim dışı kamu kaynaklarını, istediği şekilde kullanabilecektir. Aynı madde içinde, fondan kaynak talep edecek olan projelerin teknik olarak nasıl hazırlanması gerektiği kuralları özellikle yoktur ve belirsiz bırakılmıştır. Yatırım projesinin hazırlama esasları nasıl belirlenecektir, ki bu belli değildir.
Kanunun 3. Maddesinin 1. bendinin (a) paragrafında, fonun kaynakları belirtilirken, petrol kanunu ile maden kanunu kapsamında devlet hakkının %20 tutarındaki miktarın bu fona aktarılacağı belirtilmektedir. Bu madde içinde (b) paragrafında ise, yine Cumhurbaşkanına bu oranı iki misline kadar arttırma konusunda, tam yetki verilmektedir ki bu durumda, oran %40 seviyesine çıkmaktadır. Bu tümüyle yanlıştır ve kamu kontrolündeki önemli miktarın cumhurbaşkanının kendi inisiyatifini kullanmasına açmaktadır.
Yine aynı maddenin (b) paragrafında, fonun kaynaklarından birisinin ise mevcut kurulu fonların gelirlerinden %10 miktarın da bu fona aktarılabileceği ifade edilmektedir. Zaten denetlenmesi mümkün olmayan fonlar, birbiri ile ilişkilendirilerek denetimsiz kullanım miktarları devamlı arttırılmaktadır.
Kanunun 3. Maddesinin 2. bendinin (a) paragrafında, yer alan ifadelerde, fonun muhtemel giderleri sayılırken “hibe“ ve “teminat“ konusu da gündeme getirilmektedir. Burada “hibe“ olarak para verilmesi, başlı başına önemlidir. Çünkü bu fonun aynı zamanda gerçek veya tüzel kişiliklere hibe olarak çeşitli miktarlarda verebileceği anlaşılmaktadır. Kaynağı tamamen kamu gelirleri olan fonun denetlenmeden hibe yapılması söz konusu olmaması lâzımdır. Hele bu hibe tutarlarının kendine has uygulamalarında her gün, farklı örnekler sergileyen tek adamın yapması ise ülkemizi bambaşka bir siyasi boyuta taşımaktadır.
Bir diğer taraftan (ç) paragrafı içinde, diğer operasyonel giderlerin de fonun genel giderleri içinde mütalaa edileceği anlaşılmaktadır. Nedir bu diğer operasyonel giderler? Kanunun amacına uygunluğunu kim ve nasıl denetleyecektir? Bugüne kadar idare makamının aldığı yanlış ve bilgisiz kararları kim denetleyebilmiştir? Yanlış politikalar sonucu ülke tarihin en büyük ekonomik krizine giderken, bunu önleyebilecek bir demokratik mekanizma mevcut olmamıştır. Bu demokratik mekanizmanın adı ise, yürütme, yargı ve yasamanın ayrı ve bağımsız olmasıdır.
Kanunun 4. Maddesinin 1. bendinde, fonun yönetim kurulunun kararı ile kamu kurum ve kuruluşlarına kaynak aktarılabileceği hususu net olarak ifade edilmektedir. Bu konu anlamak mümkün değildir. Kamu kurum ve kuruluşların bütçeleri zaten TBMM bütçe komisyonunda müzakere edilerek genel kurulca kabul edilir. Bu kuruluşlara tekrar ilave kaynak aktarılmasını TBMM nasıl denetleyecektir? Cumhurbaşkanı tarafından yaratılacak fiili bu durum bütçe dengesini görünürde belki bozmayacak ama her kurumun bütçe dışı bir fon kullanma olasılığını yaratacaktır. Bir anlamda onaylanmış bir bütçe dışında ikinci bir bütçe oluşturulmuş olacaktır ve bunun hesabı millet tarafından bilinmeyecektir.
Bu konunun can alıcı ve en önemli maddelerini içeren 3. ve 4. maddelerinin uygulanmasının tamamen cumhurbaşkanı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği kanunun 7. maddesi kapsamında belirtilerek, yine tek adam kararına bağlı olduğunu, teyit etmektedir. Kanımca bu yöntem, yine fakirden alıp zengine vermek uygulamasının bir versiyonu olacaktır.