Çarşamba, Eylül 18, 2024

Politizasyon kimler için?

Sivil toplum kuruluşları (STK) gönüllü hizmet için bir araya gelen insanların örgütlendiği kuruluşlardır. Ancak Türkiye’de yasa ve yönetmeliklerin baskıcı olması STK’ların bir kısmının siyasallaşmasına yol açtı. Siyasal iktidarların polis gücünü kendilerinden yana olmayanlar üzerinde kullanması da bu tür örgütlenmeyi hızlandırdı.

1970’lerde gençler bir dergi çatısı altında örgütleniyorlardı. Türk Solu, Aydınlık gibi gazete / dergiler bunlara örnektir. İstifa ettikten sonra Bülent Ecevit de Özgür İnsan Dergisi etrafında Deniz Baykal, Turhan Güneş, Haluk Ülman, Ahmet Naki Yücekök gibi değerleri bir araya getirmişti. Kendileriyle çalışma olanağı bulduğum için kendimi şanslı hissederim.

2000’lere doğru parti kurmak kolaylaştığı için deneyimli kişiler parti kurarak siyasal alanda yer almak istediler. Nisan 2024 İtibariyle 139 siyasal parti ülkemizde etkin durumdaydı.

Gençlerin bir kısmı örgütlenmede sorun yaşıyor. Bunun nedenlerinden birisi de gençlerin politize olamamasıdır. Örgütlenme tekniği olarak bakarsak, ideoloji, bilgi birikimi olmadan bir araya gelen hiçbir grubun tutarlı olarak gelişemeyeceğini bilmek gerek. Burada iki konu öne çıkar: Birincisi, parti yöneticilerinin gençlerin örgütlenmesinden kaygı duyması.

İyi çalışan gençlik grubu on yıl içinde partide söz sahibi duruma gelir. Bu da mevcut yöneticilerin hiç beğenmediği bir durumdur. İkincisi ise, gençlere sabırlı biçimde araştırma, öğrenme, ülke sorunlarına çözüm arama hedefi verilmiyor. Bu nedenle de “partiye geleyim, gün gelir koltuk kaparım, belediyede iş bulum” düşüncesinde olan gençler daha yoğunluklu olarak partilerde yer alıyor.

Bu yüzden “demokrat” olduğunu iddia eden, partide 4 dönem, 5 dönem milletvekili olanlar var. “Lider” partilerinde de durum aynı. Gençler yok, deneyimli “yaş almışlar” var.

2020’lere gelindiğinde örgütlenme sosyal medya meşhurlarının, fenomenlerinin çevresinde yoğunlaşıyor. İşin ilginç yanı bir fenomenin 5 milyon, 10 milyon takipçisi var. Bu kişilerin örgütlenmesinin altından da “mafya” veya “yasa dışı bahis” kokusu çıkıyor. Çıkıyor ama bu kişiler medyada, televizyonlarda, haberlerde “aklanıyor”.

Zorla örgütlenmelerin bir kısmı tarikatlarda yapılıyor. Kahramanmaraş depreminde resmi yelek giyen bazı tarikat görevlilerinin enkaz altından çıkardığı depremzedeye su içirmeden önce “bilmemkim benim şeyhimdir” diye yemin ettirdiklerini paylaşılan videolarda izledik.

Görünen o ki, 1980’lerden sonra farklı biçimde oluşan “ülkü ocakları” mensuplarının örgütlenmesi hala canlılığını sürdürüyor. Sinan Ateş cinayeti en son gündem olan eylemlerden birisi.

Tarikatlar, örgütlenmeyi iktidarın kanadı altında yaparak devletin içinde yer tutmaya çalışıyor. Bunun getirdiği dayanışmayı devletteki atamalarda görüyoruz.

Özetle eğitimli gruplarda siyasallaşma yavaş iken, eğitilmemiş, mesleksiz gruplarda gelişmesi hızlı, aynı zamanda kaba kuvvet kullanmaktan çekinmeyen yapıda.

Konuyu biraz daha açarsak, politizasyon, siyasallaşma muhalefet partileri için aşılası gereken bir sorun. Muhalefet partilerinin gençlere cazip gelebilecek bazı yaklaşımlara ihtiyacı var. Bir gerçek var ki, 1970’lerin bakış açısı ile, 2020’lerin gençliğini anlamak ve onlarla iletişim kurmak kolay değil. 1970’lerden doğru gelenlerin bir kısmının yıllar içinde evrilerek 2020’nin gençleriyle iletişim kuracak durumda olduğuna inanıyorum.

1919’daki Kurtuluş Savaşını bugün savunmak için o dönemi ve özellikle Atatürk’Ün söylemlerini iyi anlamak gerekiyorsa, bugün de yarın için öğreneceğimiz çok şey var.

İskender Odabaşoğlu

Diğer Yazarlar