Pazar, Nisan 27, 2025

Kuraklıkla başa çıkmanın 6 yolu

Buğday Derneği, iklim değişikliği ile birlikte artan sıcaklıkların buharlaşmayı hızlandırırken, aynı zamanda yağış rejimlerini de değiştirdiğine dikkat çekti

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, artan sıcaklıklar, iklim krizi ile değişen yağış rejimleri, hızla tükenen su varlıkları ve iklim krizinin en görünür etkilerinden biri olan kuraklık hakkında bir açıklama yayımladı. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden gelen haberlerde de ciddi bir su kriziyle karşı karşıya olunduğunu vurgulayan Buğday Derneği, kuraklık ve su krizinin gıda üretimini de krize sürüklediğini belirtti. 

Kuraklığın tarımsal üretim üzerindeki etkilerini en aza indirmek için acil, kapsayıcı ve uzun vadeli önlemlere ihtiyaç olduğunu söyleyen Buğday Derneği, kuraklık ve ona bağlı olarak artan gıda kriziyle başa çıkmaya yönelik adımları 6 maddeyle şöyle sıraladı: “Su yönetiminde sürdürülebilir ve kapsayıcı planlamalar yapmak, iklim ve doğa dostu tarım uygulamalarına geçiş yapmak, tarladan sofraya gıda israfını azaltmak, suyu kirletmeden kullanmak, kuraklık ve tarımsal üretim konusunda farkındalığın artması ve iklim krizine uyumlu tarımsal üretim için disiplinlerarası ve kapsayıcı bilimsel çalışmalar yapmak.”


Sürdürülebilir yaklaşımlar benimsenmeli

Buğday Derneği, kuraklıkla mücadelede geçici çözümler yerine uzun vadeli, bütüncül ve sürdürülebilir yaklaşımlar benimsenmeli açıklamasında bulundu. Ziraat Mühendisi Mine Pakkaner, tarımsal kuraklık izleme ve erken uyarı sistemlerinin kurulmasının önemine dikkat çekti. Bu sistemlerin belediyeler ve ziraat odalarıyla iş birliği içinde oluşturulabileceğini ve hem kuraklık ile artan erozyonu önleyecek hem de hızla suyu çekecek ve toprakta tutacak şekilde bölgenin koşullarına uygun ağaçlandırma çalışmalarının yapılması gerektiğini belirtti. Tarımsal üretim planlamalarının çiftçiden bağımsız şekilde yapılmasının sahada karşılık bulmadığını belirten Pakkaner, gerçekçi ve uygulanabilir planlamalar için çiftçilerin sürece katılımının sağlanması gerektiğine dikkat çekti. 


“Organik maddeden zengin topraklar, suyu fazla tutar”

İklim krizine karşı dirençli tarım sistemleri oluşturabilmek için toprak sağlığını koruyan, suyu verimli kullanan doğa dostu yöntemlere geçişin şart olduğunu ifade eden Buğday Derneği, “Organik madde açısından zengin topraklar, suyu daha fazla tutar; bu da kurak dönemlerde bitkilerin suya erişimini kolaylaştırır. Kompost kullanımı, malç uygulamaları, örtü bitkileri ve minimum toprak işleme gibi toprağı besleyen ve koruyan agroekolojik uygulamalar yaygınlaştırılmalı. Bu yöntemler yalnızca toprağın su tutma kapasitesini artırmakla kalmaz, aynı zamanda erozyonu azaltır, biyoçeşitliliği destekler ve çiftçilerin üretimde dış girdilere bağımlılığını azaltır” ifadelerini kullandı. Agroekolojik uygulamalara geçiş ve iklim krizine hazırlık için çiftçilerin gerekli bilgiye ulaşması gerektiğinin altını çizen Buğday Derneği, bölgesel eğitim programları, çiftçiden çiftçiye deneyim aktarımları ile su tasarrufu ve toprak sağlığını koruyacak uygulamalara ve iklim krizinin olası etkilerine dair bilgi ve deneyim paylaşımının artırılmasına vurgu yaptı. Ayrıca üreticilerin dayanıklılığını artırmak için kooperatifleşme ve topluluk destekli tarım modelleri gibi dayanışma temelli üretim biçimleri desteklenmesi gerektiğini de belirtti. 


Gıda tedarik zincirleri desteklenmeli

İsraf edilen her yiyeceğin, aynı zamanda suyun da israf edilmesi anlamına geldiğini ifade eden Buğday Derneği, israfı önlemenin etkili yollarından birinin, kısa ve yerel gıda tedarik zincirlerinin desteklenmesi olduğunu söyledi. 

Buğday Derneği açıklamasında, tarımsal üretimde yaygın olarak kullanılan kimyasal gübreler, pestisitler ve diğer sentetik girdiler yer altı ve yer üstü su varlıklarına karışarak bu suları geri dönüşü imkânsız şekilde kirlettiğini belirtti. Ayrıca evde ve endüstriyel üretimde kullanılan deterjanlar, temizlik ürünleri ve çeşitli kimyasalların da suya karışmasının, hem ekosistemleri hem de insan sağlığını tehdit ettiğine vurgu yaptı. Dernek, suyu sadece verimli kullanmanın değil, onu kirletmeden kullanmanın da kuraklık ve iklim krizi ile mücadelede önemli bir rol oynadığını ifade etti.


Kuraklıkla mücadelede ilk adım farkındalık

Kuraklıkla mücadelede ilk adım, toplumda tarım ve gıda sistemlerine dair farkındalık yaratmak olduğu hakkında konuşan Mine Pakkaner, “İnsanlar, bayatlamış bir ekmeği ya da içilmeyen bir kahveyi çöpe attıklarında, bununla birlikte aslında kaç litre suyu da çöpe attığını bilmeli. Eğer bu farkındalık artırılabilirse, insanlar yerel ve mevsiminde üretilen, daha az su tüketilen ürünleri tercih eder. Gıda israfını azaltır, çıkan atığı toprağa geri kazandırmak üzere kompost yapmayı öğrenir ve doğa dostu alışkanlıklar edinir” dedi. Bu farkındalığı artırmak için eğitim kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının devreye girmesi gerektiğini belirten Pakkaner, “Okullarda bu konular üzerine çalışmalar yapılabilir. Sivil toplum kuruluşları kuraklıkla ilgili eğitimler düzenleyebilir, farkındalık kampanyaları yürütebilir. Yerel üretici ağları güçlendirilmeli. Vatandaş, iklim dostu tüketici olmaya yönlendirilmeli. Toprağı, suyu ve biyoçeşitliliği koruyan; doğa dostu yerel ve düşük bütçeli tarım çözümlerinin yaygınlaştırılması için sivil toplum kuruluşlarının üniversitelerle ve üretici örgütleriyle birlikte çalışması çok önemli. Aynı zamanda sahada deneyimli, bağımsız çalışan ziraat mühendisleriyle kurulacak iş birliklerinden de önemli sonuçlar çıkacağına inanıyorum” diye ifade etti.

Dernek, kuraklıkla mücadelede üniversitelere ve tarımsal araştırma kurumlarına önemli sorumluluklar düştüğüne vurgu yaptı. Yerel tohumların değişen iklim koşullarına adaptasyonu üzerine çiftçileri de katılımcı kılan bilimsel çalışmalar yapılması gerektiğini belirten Pakkaner, bu çalışmaların uzun soluklu ve disiplinler arası bir anlayışla yürütülmesi gerektiğinin altını çizdi. Pakkaner, ziraat mühendisleri odaları, ziraat odaları ve tarım ilçe müdürlükleri gibi yerel yapılarla iş birliği yapılmasının önemine dikkat çekti.


Yağış rejimlerinde değişiklik bekleniyor

Bu yıl henüz kış mevsimi sona ermeden kuraklık konusu gündeme gelmeye başladığını belirten Buğday Derneği, Türkiye’de kişi başına düşen su miktarının bin 500 metreküp iken 2030 yılında bu sayının bin 100 metreküpe, 2040’larda ise 700 metreküpe düşeceğinin öngörüldüğünü ifade etti. Dernek, iklim değişikliği ile birlikte artan sıcaklıkların buharlaşmayı hızlandırırken aynı zamanda yağış rejimlerini de değiştirdiğine dikkat çekti. %100 Ekolojik Pazar üreticilerinden organik tarım çiftçisi Ahmet Okan, don olaylarından etkilenmenin bölgesel olarak da farklılık gösterdiğini, her tarladaki kaybın aynı olmadığını ifade etti. En son 40 yıl önce benzer bir don olayının yaşandığını söyleyen Okan, bu yıl başta limon ve narenciye olmak üzere şeftali, kiraz, eriklerde de ciddi kayıplar yaşandığını belirtti.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM