Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları ile Deniz Ticaret Odaları Müşterek Konsey Toplantısı, TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğinde, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve konsey üyelerinin katılımıyla gerçekleştirildi.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, dünyada ticaret savaşlarının ve korumacılığın yayıldığını belirterek, ekonomide zor günler yaşandığını söyledi. Küresel büyüme ile ticaretin eski ivmesini kaybettiği ve ülke ekonomisinin bu gelişmelerden olumsuz etkilendiğine işaret eden Hisarcıklıoğlu, “Bizler enseyi karartmıyor, mücadeleden de vazgeçmiyoruz. İş dünyası olarak her şartta üretmeye, istihdam sağlamaya, ihracat yapmaya kararlıyız. Bugünkü gibi, devletimizi hep yanımızda görmeyi arzu ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki özel sektör güçlü olursa, Türkiye güçlü olur” diye konuştu.

“KOBİ’lere pozitif bir ayrımcılık sağlamalıyız”
Hisarcıklıoğlu, KOBİ’lerin krediye erişimde sorun yaşadığını vurgulayarak, kredi büyümesine getirilen kısıtlamaların ve yüksek faiz oranlarının, piyasada ödemeleri aksattığını ve alışverişi azalttığını aktardı. Tüm bu sorunların, ekonomi büyümesini yavaşlattığına dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, “Bu sıkıntıları aşmak üzere, KOBİ’lere yönelik pozitif bir ayrımcılık sağlamalıyız. Aylık kredi büyüme sınırı dışında tutmalıyız. KOBİ kredi hacmini, reel olarak büyütecek, adımlar atmalıyız. KOBİ dediğimiz işletmeler, istihdamın dörtte üçünü, toplam özel sektör satış hacminin yarısını ve ihracatın yüzde 40’ını sırtlıyor. Dolayısıyla burada atılacak her olumlu adım, zincirleme biçimde tüm ekonomiye nefes aldıracaktır” ifadelerini kullandı.
Tarımsal üretimdeki gelişmelerin, kaygı verici boyuta ulaştığının altını çizen Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti: “Bir tarafta iklim değişikliği, kuraklık ve su sıkıntısı, diğer tarafta kırsal nüfusun azalması ve elbette üretim ve lojistik maliyetlerindeki artışlar. Tüm bunlar, gıda enflasyonu, hayat pahalılığı, sanayi ve ihracatta yüksek girdi maliyeti demek. Bu alanlarda çözümler aramalı, tarımı tekrar nasıl cazip hale getirebileceğimizi tartışmalıyız. Tarımda ve sanayide su verimliliğini ön planda tutmalı, tarımsal üretim desenimizi buna uygun şekilde yeniden düzenlemeliyiz.”

Yılmaz: IMF’e göre 16’ncı büyük ekonomi haline geliyoruz
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ise konuşmasında, “Enflasyonumuzdaki düşüş, finansal piyasalarımızdaki, güven ortamındaki güçlenmeyle beklentilerde de daha iyi bir noktaya gelerek, finansal piyasalarda genel olarak maliyetlerin düştüğü bir döneme doğru gidiyoruz” dedi. Yılmaz, dünya ekonomisinin 2003-2024 döneminde yıllık ortalama yüzde 3,5 büyürken, Türkiye’nin yıllık ortalama 5,4 büyüdüğünü söyledi. Türkiye’nin 2002’de dünyada 21’inci büyük ekonomi olduğunu, 2024’te ise 17’nci sıraya yükseldiğini aktararak, “IMF’nin tahminlerinin gerçekleşmesi halinde bu yılın sonu itibariyle 16’ncı büyük ekonomi haline geliyoruz” diye konuştu.
Yılmaz, Türkiye’nin ekonomik büyüklüğünün, bu yıl ilk defa 1,5 trilyon doları aştığını belirterek, kişi başına gelirin de bu yıl 17 bin doları geçmesini beklediklerini ifade etti. Türkiye ekonomisinin, 21 çeyrektir kesintisiz büyüdüğünü vurgulayan Yılmaz, “3’üncü çeyrekte özellikle sanayi sektörümüzün gösterdiği yüzde 6,5’lik büyüme performansı hepimizi çok memnun etti. İnşaat dâhil, hizmetler sektörü yüzde 4,6 büyürken maalesef bu yıl şanssız, talihsiz bir dönem yaşadık tarımda. Hem don hem kuraklık. Aynı yıl ikisini de yaşadık. Dolayısıyla tarımda 12,7’lik bir küçülme gözüküyor. Tarımdaki bu küçülme hem büyüme hedeflerimizi aşağı çekti hem de enflasyon hedeflerimizi bir miktar olumsuz etkiledi” değerlendirmesinde bulundu.
“Atıl iş gücünü de azaltmamız lazım”
Son Orta Vadeli Program’da (OVP) atıl işgücü konusuna özel bir bölüm ayırdıklarına işaret eden Yılmaz, şöyle devam etti: “İşsizliği düşürüyoruz, güzel ama atıl iş gücünü de azaltmamız lazım. Bu noktada da Strateji Bütçe Başkanlığımız başta olmak üzere Çalışma Bakanlığımız birlikte önemli bir çerçeve oluşturmuş durumdayız. Atıl iş gücünü de azaltmak istiyoruz. Ne demek atıl iş gücünü azaltmak? Daha fazla insanımızı işgücü piyasalarına kazandırmak istiyoruz. Daha az süreli çalışanların, daha fazla süreli çalışmasını yine özendirmek istiyoruz. Üretim kültürünü, çalışma kültürünü güçlendirmek istiyoruz. İlkokullardan, okullardan başlayıp her ortama varıncaya kadar üretimin, emeğin, çalışmanın kıymetini toplumumuzda güçlendirmemiz lazım.”
