Perşembe, Aralık 25, 2025

İzmir’in ciddi boyuttaki su krizi masada

İzmir’deki su krizi maalesef çok uzun yıllardan bu yana bilinççsiz tüketim yanında kuraklık ve iklim krizi ile birlikte had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, İzmir’in içme suyu gereksinimini karşılayan barajlardan en hacimlisi olan Tahtalı Barajı yüzde 1 seviyesinin altına inmiş durumda. Çünkü aylardır yağmur yok. Nadiren yağan sınırlı yağmur da sıcak havada buharlaşıyor.

Ancak günümüzdeki gerilimi düşürecek notları da düşeyim… İstatistiklere göre İzmir’in yağmuru büyük ölçüde aldığı zaman periyodu 15 Aralık-15 Mart arasındaki üç aylık dönem. Yani barajlar bu üç ayda doluyor,  diğer dokuz ayda da biriken su tüketiliyor. Eğer bu üç aylık periyotta beklenen yağmur düşerse sorun yok.  Fakat şu da bir gerilim: Ya beklenen yağmurlar yağmazsa?… İşte bu yüzden deniz suyu konuşuluyor artık. 

Tabiî bir yandan da temiz su kaynaklarının korunması ve suyun verimli kullanılması   tasarruf için de önlemler almak gerekiyor. 

Su Konseyi ve Gri Su 

İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu’nun (İEKKK) yılın son toplantısında da “su” önemli başlıklardan biriydi. Kentin su geleceğine ilişkin önemli açıklamalarda bulunan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, temiz su kaynaklarının korunması ve suyun verimli kullanımı için kapsamlı adımlar atacaklarını duyurdu. Başkan Tugay, kentin tüm paydaşlarını bir araya getirecek Su Konseyi’nin kurulacağını belirterek, su yönetiminde ortak akıl ve katılımcı bir model hedeflediklerini ifade etti. Ayrıca suyun yeniden kullanımını esas alan gri su projesi sayesinde İzmir’de kullanılan suyun yaklaşık yüzde 30’unun geri kazanılabileceğini açıkladı.

Tugay, hem yeni su kaynaklarının oluşturulması hem de suyun verimli kullanılması amacıyla, kentin her kesiminden temsilcinin katılımıyla Su Konseyi kurulacağını müjdeledi. Başkan Tugay ayrıca, suyun yeniden kullanımını sağlayacak gri su dönüşümüne ilişkin yürütülen çalışmaları da aktararak, ilk etapta uygulamanın İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait tesislerde hayata geçirileceğini ifade etti.

Planlı, akılcı ve kararlı bir anlayışla çalışılması gerektiğini vurgulayan Tugay, gri su dönüşümüne ilişkin değerlendirmelerde bulunarak su yönetiminde ortak aklın önemine dikkat çekti ve  şunları söyledi:

“İzmir’de ne kadar taraf varsa bir araya gelelim, su konusunda konuşalım, plan yapalım ve uygulayalım. Bu noktada sanayicilerimiz çok önemli. Özellikle suyun yeniden kullanımı konusunda en yüksek potansiyel sanayi alanında bulunuyor. Sanayinin bu sürece mutlaka katılması gerekiyor. Kendi tesislerimizde ve belediyemize ait binalarda hızlı bir gri su dönüşümü için çalışmalar yürütüyoruz. Lavabo ve duşlardan gelen suların sterilize edilerek yeniden kullanılmasını sağlayacak sistemler üzerinde çalışıyoruz. Birkaç ay içinde büyük ölçekli binalarımızın önemli bir bölümünde bu dönüşümü hayata geçireceğiz. Aynı zamanda kurum bünyesinde bir deneyim ve uygulama odağı oluşturacağız. Bu ekip, öncelikle belediyenin diğer tesisleri, ardından kamu kurumları ve nihayetinde tüm kent için gri su dönüşümüne yönelik çalışmalar yürütecek. En kolay, en hızlı, en pratik, en doğru ve en ekonomik yöntemleri belirleyeceğiz. Geri kazanılan bu sular; peyzaj sulamasında, rezervuar kullanımında, kent temizliğinde ve yangın söndürmede değerlendirilebilecek. Yürütülecek hızlı ve kapsamlı çalışmalar sayesinde İzmir’de kullanılan suyun yaklaşık yüzde 30’unu gri su dönüşümü ile elde edebileceğiz.”

Havzadan Su Aktarımı

Temiz su kaynaklarının korunması ve artırılması için yoğun bir çalışma yürüttüklerini belirten Başkan Tugay, yeraltı su rezervlerinin tamamının haritalandırılması ve etkin bir takip mekanizmasının kurulmasının en öncelikli başlıklardan biri olduğunu vurguladı. İzmir dışından kente su taşınmasına yönelik projelerin daha erken bir takvime çekilmesi için çaba göstereceklerini ifade eden Başkan Tugay, kamuoyunda zaman zaman gündeme gelen tartışmalara da şöyle açıklık getirdi;

“Bazen ‘İzmir’in suyu Manisa’dan geliyor’ şeklinde konuşmalar yapılıyor. Oysa İstanbul’un suyu nereden geliyor diye sorgulanıyor mu? İstanbul’un suyu Batı Karadeniz’den geliyor, yaklaşık 10 şehirden sağlanıyor. Ankara’nın suyu da yine Batı Karadeniz’den geliyor. Bu durum, ‘havza aktarımı’ olarak tanımlanan bir uygulamadır. Bizler bir havza içindeysek, o havzanın bir bölümünden başka bir bölümüne su aktarımı yapılması mecburen olacaktır.” 

Deniz Suyu da Gündemde

Son aylarda suyun tablosu karşısında artık İzmir’in su krizine karşı çare üretmesi konuşulurken deniz suyu da gündeme geliyor. Oysa deniz suyunun içme suyuna dönüşmesi o kadar kolay ve çabuk bir çözüm değil. Ciddi bir yatırım gerektiriyor ve haliyle buradan gelecek su da çok pahalı olacak. Bu arada geride kalan hafta sonu bir etkinlik sonrasında gazete muhabirlerinin sorusu üzerine İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay da deniz suyunu telaffuz ederek konuya ilişkin şu cümleleri kurdu:

“Uzun vadede mutlaka deniz suyuna geçilecek. Deniz suyu arıtma için başvuru yaptık. Bakanlıkla görüşmeler devam ediyor. En az bir belki üç tane endüstriyel tesis yapılacak. Onlar biraz daha orta ve uzun vadede olacak.”

Su Hayattır 

Su krizine ilişkin bütün kurum ve kuruluşların,  İzmirlilerin de mutlaka başvurması gereken önlemler var. Artık küçük ölçekteki tarımsal üretimde,  bahçelerde de damlama yöntemine geçilmeli. Hortumla bahçe sulamaya, araç sulamaya son verilmeli. İşyeri ve konutlarda su kullanımı idareli yapılmalı. Yeni bina tasarımlarında yağmur suyu birikimine yer verilmeli. Bunlar ilk aklıma gelenler,  daha da çoğaltılabilir. Gri su yaklaşımı da bu bağlamda çok önemli. Havza yaklaşımı da rahatlatıcı. Aksi halde,  gerekli önlemler süratle alınmazsa bu kuraklık,  bu iklim kriziyle İzmir gelecekte çok pahalı bir denizden elde edilen içme suyu kullanımıyla karşı karşıya kalabilir. Ki, bu da ekonominin bu kadar yurttaş hayatını olumsuz etkilediği koşullarda ayrı bir kriz demektir. 

Bir son söz: Su hayattır ve temel insan hakkıdır.

Muzaffer Ayhan Kara

Diğer Yazarlar