Her yıl dünya liderlerini ABD’nin New York kentinde bir araya getiren Birleşmiş Milletler görüşmelerinin 79’uncusu 22 Eylül’de başlayan yüksek düzeyli hafta’ da, ‘Geleceğin Zirvesi’ toplantıları ile devam ediyor. 79. dönemde üye ülkelere birçok görev düştüğünü ifade eden genel sekreter Antonio Guterres, toplantıların çözümlerin üretildiği yer olduğunu ve de çok fazla husus için çözüm gerektiğini vurguladı.
BM 78. Genel Kurul Başkanı Dennis Francis halefi oturum başkanına tokmağını devrederek Kurulun 78. dönemini kapattı. Haziran’da BM 79. Genel Kurul Başkanlığına seçilen Kamerun’un adayı Philemon Yang ise yemin ederek görevi devraldı.
En temel önceliğinin sürdürülebilir ekonomik büyüme olacağını ifade eden Yang, bir başka önceliğinin ise barış ve güvenlik olacağını dile getirdi. Silahlar yerine çatışmaları engellemeye odaklanmak gerektiğini belirterek, BM Genel Kurulunun çatışmaları çözmek için çabalarını yoğunlaştırmasını isteyeceğini söyledi. İnsan haklarının korunmasına da ağırlık vereceğini ifade ederek uluslararası hukuk çerçevelerinin güçlendirilmesi için çalışacağını bildirdi.
Dilekler faslında sözü edilenler ile tatbikatın neticelerinin gerçeklerinin ne derece örtüştüğü ile ilgili süreçler alıcı gözüyle incelendiğinde ortada geriye dönülemeyecek ya da telafisi güç tecrübelerden gayri bir hakikat kalır. O vakit bilhassa çok üyeli idarelerde dikkatlerin ve arayışların bilhassa kuruluş amaçları ile ilgili nizamından başlanması evladır.
Geçen yirminci asrın başlarında(1920), Birinci Dünya Savaşının galip devletleri tarafından kurulan Milletler Cemiyeti, başlangıcında tasarı sistematiğindeki yapısal sorunlar, karar verme mekanizmasının yersizliği ve en önemlisi kuruluş amacına aykırı olarak manda sisteminin ortaya konulması ile başarısız oldu.
İkinci Dünya Savaşı galip çıkan devletler liderliğinde bu kez Birleşmiş Milletler Teşkilatını kurarlarken 20. yüzyılın ilk yarısında yaşanan savaşların ve barışa yönelik tehditlerin tekrarını önlemek ve uluslararası barış ve güvenliği korumak amacı gütmüşlerdir. Veto hakkına sahip Güvenlik Konseyi Daimi Üyeleri olan beş devlet İkinci Dünya Savaşının galip devletlerdir.
Soğuk Savaş dönemi sonrasında hareketlenen çok yönlü uluslar arası münasebetlerin gelişmelere bağlı olarak önceki dönemlere göre daha karmaşık ve belirsiz bir akışa sürüklendiği süreçlerde dünya kamuoyunda Birleşmiş Milletler Teşkilatının imajı muhtelif sebeplere bağlı olarak yeterince etkili olamadığı yönünde değişmeye başlamıştır. Bu noktaya gelinmesinde süreç kadar iki hususun değişen şartlar ışığında tartışılması önem arzetmektedir;
Birleşmiş Milletler kuruluşunda veto hakkına sahip ülkelerden Sovyetler Birliğinin tasfiyesi(1991), Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, Birleşik Kırallık, Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti gibi güvenlik konseyinde veto yetkisine sahip beş(5) üyenin aynı zamanda dünyanın en çok silah üreten ve pazarlayan ülkeler olmalarıdır. Görünen o dur ki, daimi üyeliklere tanınan ‘veto’ imtiyazı da Birleşmiş Milletler Teşkilatını öncesindeki Milletler Cemiyeti(Cemiyet-i Akvam) ile benzer akibete doğru sürükleme riski taşımaktadır.