Cuma, Ekim 18, 2024

İktidar Muhalefet Elele Filistin Davası Milli Mesele -IV

Vatan yaratmak için bir diğer bağımsız ülkenin topraklarını işgal etmek insanlık suçudur


Sevgili okurlarım,

Kendisi bu üniversiteye 500 kişi ile beraber müracaat ederek şansını denemek ister. Çok zor sınavı vererek bu üniversiteye kabul edilir ki aynı zamanda okuldan burs olarak ayda 4 lira da almaktadır. İmtihanı kazanmasına katkı sağlayan DR. GAD ismini hiçbir zaman unutmadığını ve onu anarken gözlerinin dolduğuna şahit oldum.

Filistin kurtuluş örgütünün içinde yer alan EL FETİH örgütünün kurucu liderlerinden olan, EBU İYAD’ın gençlik döneminden, bazı kesitler vermek söz konusu olursa, ilk militanlık konusunun nasıl başladığı da gün yüzüne çıkmaktadır.

EBYU İYAD’ın eğitim gördüğü okulun müdürü, RAŞİT EL DABBAGH ve MUHAMMET EL HAVARİ’nin kurmuş oldukları NECATİ direniş örgütü, o dönemlerde, tamamen Yahudilerin HAGANAH teşkilatının Arap versiyonu olarak faaliyet göstermektedir. İşte ilk militanlık hayatı bu örgütün “ İZCİ “ bölümüne kayıt olması ile başlamıştır. Bu dönem içinde gelişen bazı istenmeyen olaylar çerçevesinde Yahudi çocukların kendisine saldırmaları gibi basit ama rencide edici konular, talebe olan EBU İYAD ve arkadaşlarında ilk defa Yahudilere karşı nefret duymak söz konusu olmuştur. O dönemlerden bahsederken gözlerinin hafif nemlendiğini de bugün gibi hatırlarım.

Necatiler örgütünün, kurulup faaliyete geçmesinden sonra çok ciddi silah temin etme probleminin gündemi işgal ettiği anlaşılmaktadır. Filistin direnişinde, birçok farklı olayların zaman şeridinde gerçekleştiği görülmektedir. Filistin davasına gönül vermiş olan gençlerin, kimileri fedai örgütlerinde fiilen yer almakta, kimileri ise, bireysel eylemler yapmaktadırlar. Belli bir organizasyon kurulamamış, aynı zamanda da direnişin ne olması gerektiği ile milliyetçi kavramlar, Filistin kamuoyuna benimsetilememiştir.

Filistin örgütleri, büyük bir silah sıkıntısı içindeydi. EBU İYAD’ın da o dönemde, içinde yer aldığı Necatiler örgütünün yöneticileri, üyelerine sadece tahta tüfekle eğitim yaptırabiliyorlardı. Burada üzerinde durulması gerekli olan en önemli hususun da Necatiler örgütüne, bazı eski İngiliz subaylarının eğitim yaptırarak, ilaveten teori ve pratik dersleri vermiş olmasıdır. İngiliz istihbaratı içindeki özel eğitim görmüş emekli subaylar Filistinlilere eğitim verirken aynı zamanda Yahudilerin de silah temin etmelerine göz yummaktadır. Bu İngiltere’nin çift yönlü zıt bir politika uygulamasına en güzel bir örnektir. Araplar ile Yahudilerin arasına girerek ortaya bir çatışma platformu yaratmak genel anlamda planlanmıştır.

Olayların gelişimine dönemsel olarak bakıldığında, Arapların da kendilerini göstermek ve Filistinlilere yalandan, sahte olarak, hoş görünebilmek amacıyla bazı eylemler yaptıkları gözden kaçmamalıdır. HAGANAH Yahudi ordusuna karşılık birçok Filistin direniş örgütü vardır. Burada bir hatırlatma gereği söz konusudur ki, kelime anlamıyla HAGANAH savunma demektir. Oysa bu örgüt savunma yerine devamlı saldırı halinde olmaktadır. Tamamen paramiliter bir örgüt mahiyetinde olup, 15 Haziran 1920 tarihinde ZE’EV JABOTİNSKY ile ELİYAHU GOLOMB tarafından kurulmuştur. Bu Yahudi örgütünün 1907 yılında kurulan BAR – GİORA, onun akabinde 1909 yılında kurulmuş HASHOMER ( muhafız birliği ) örgütlerinin bir devamı mahiyetinde olduğu anlaşılmaktadır.

CEMAL EL HÜSSEYNİ, isimli yönetici, o dönemde var olan Filistin örgütlerinden FÜTÜVVET’in perde arkasındaki şeflerinden birisidir. Onun Yafa’dan ayrılışından kısa süre sonra fütüvvet örgütüyle NECATİ’lerin birleşmesi için Arap ligi faaliyete geçerek, Filistin’e, MÜSLÜMAN KARDEŞLER örgütünden olan MAHMUD LEBİB isimli Mısırlı subayı özel görevle göndermişlerdir. Bu istihbarat subayına verilen görev ise, Filistin direniş örgütlerinin birleştirilerek bir çatı altında toplanmasıdır.

Zor bir çalışma olmasına rağmen, MAHMUD LEBİB bu örgütlerin birleştirme işlemini zahiren sağlamıştır. Biçimsel olarak birleşen bu iki örgüt sonunda “ GENÇLİK ÖRGÜTÜ “ adını almıştır. Bu birleşme aşamasında, Necatilerin lideri olan MUHAMMET EL HAVARİ ilke olarak bile bu birleşmeyi tasvip etmediği için, her türlü eylemden tamamen çekilmiştir. Çok kuvvetli bir milliyetçi olan EL HAVARİ, aynı zamanda, eşsiz bir konuşmacı, iyi bir yönetici olmasına rağmen bu birleşmenin gerçekleşmemesinde etkin olamadığı görülmektedir.

Tamamen suni olarak bir araya getirilen, iki örgüt militanlarının organizasyonunda, gerekli hiyerarşik bir yapı içeriğinde, emir komuta bütünlüğü olmadığı için militanlar arasında kargaşa kendini göstermiştir. Arap liginin bu davranışının Filistin direnişini zayıflatmak amacını güttüğü anlaşılmaktadır.

Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) Kurulması
Arap ülkelerimde yaşayan Filistinlilerin, hiç iyi şartlarda hayatlarını devam ettirdiklerini söylemek mümkün değildir. Bu yaşayanlar bile çok zorlamalar ile Arap ülkelerindeki mülteci kamplarına yerleştirilmişlerdir. Ancak, Filistinlilerin eğitimli, liyakatli, elit kesimi ise bazı Arap ülkelerinde ve özellikle onlara ayrıcalıklı davranan bir ülke olan, Kuveyt’te kendilerine yer edinmişlerdir.

Kuveyt’te yaşayan bu elit zümre içinde yer alan YASER ARAFAT bayındırlık bakanlığında üst düzey mühendis olarak görevdeydi, FARUK KADDUMİ ise, sağlık bakanlığında genel müdür pozisyonundaydı. HALİT EL HASAN ile ABDÜLMUHSİN EL KATTAN yüksek devlet memuru olarak çalışmaktadırlar. Bir diğer taraftan da EBU CİHAT kod adı ile tanınan HALİL EL VEZİR ile EBU İYAD lise öğretmenleridirler. İşte bu nedenle, FKÖ organizasyonunun KUVEYT’de kurulması hiçbir zaman tesadüf değildir. Bu kişilerin, diğer Arap ülkelerinden verilmiş pasaportları olmasına rağmen yine seyahat kısıtlamaları olduğu unutulmamalıdır.

Filistinlilerin kafa yapısı ile fikirleri kapsamında, çeşitli Arap siyasal partilerine dağılmış olmaları direniş hareketinin başarıya ulaşması açısından çok önemlidir. Müslüman kardeşler, Komünistler, Arap milliyetçileri, Basçılar gibi farklı siyasal düşünce, dünya görüşü ve yaklaşımların pratikte güncel olması, Filistinlilerin kafalarını karıştırmaktadır. İşte bu fikir ve kavram kargaşası altında MİLLİYETÇİ bir kuruluşun ortaya çıkıp hayatını idame ettirmesinin güçlüğü dikkate alınmalıdır. Bir diğer taraftan da doktriner yaklaşımla, muhtelif yayınlar bazında, Filistin milliyetçiliğin anlamı ve ne olması gerektiği üzerine teorik çalışmaların yapılmadığı, direniş kapsamında, netice almanın zorluk katsayısını daha arttırmaktadır.

İlk ulusal Filistin kongresi, 28 Mayıs 1964 günü toplanmıştır. EBU İYAD ve arkadaşları kendi aralarında toplanarak öncelikle bu kongreye katılmama kararı almışlardır. Ancak sonra kendi aralarında tekrar müzakere ederek, böyle bir kongrede kendi düşünce ve fikirlerinin de ifade edilmesi gerektiğine karar vermişlerdir. Bu kongrede, EBU CİHAT, MUHAMMET EL NACCAR, ve KEMAL ADVAN toplantıya katılıp, öncelikle, silahlı direnişin başlamasını önermişlerdir. Amaçları ise, EL FETİH için, gerilla savaşının yolunu açmak ve bunu kamuoyuna benimsetmektir. Fakat kongrede birçok farklı fikirler gündeme gelmesi sonucu bu hususta sonuç alıcı bir karar verilemediği görülmektedir.

Kuveyt’te yerleşmiş olan bu Filistinli direnişin lider kadrosunu oluşturacak kişilerin, kendi aralarında birleşerek çok gizli toplantılar yapmaları dikkat çekicidir. Nihayet 10 Ekim 1969 günü, Kuveyt’teki basit ve dikkat çekmeyecek bir evde EL FETİH örgütü kurulmak için geniş bir toplantı yapılmıştır.

EL FETİH’in işte bu ilk hareketi 1961 yılından sonra olmuştur. Kuveyt’te 40 civarında Filistin gizli örgütlerinin bir araya gelerek el fetih bünyesine katılmıştır. Örgüte üye girişlerinin gün geçtikçe artarak devam etmesi ise yöneticilerine olan güven ile doğru orantılıdır. Aynı yıl içinde BİRLEŞİK ARAP CUMHURİYETİ’nin dağılması da gündeme gelen önemli olaylardan birisidir. El Fetih kurucuları, 1959 yılı içinde kamuoyunun geniş kesimlerini kendi görüşleri doğrultusuna çekmeyi hedeflemediler. Ana amaçları silahlı eylemi başlatacak yığın hareketi gerçekleştirmek olarak anlaşılmaktadır. O dönemde, Katar ve Suudi Arabistan’da bir örgüt yöneten YUSUF EL NACCAR, KEMAL ADVAN ile EBU MAZEN isimlerinin EL FETİH’E katılmasıdır.

EBU İYAD’IN anlatımlarından bu toplantının düşünülenden fazla başarılı geçtiği anlaşılmaktadır.
      Bu toplantıda;
      – Direniş Hareketinin yapısı
      – Kuruluş özellikleri
      – Direniş Hareketinin Stratejisi
      – Direniş Hareketinin taktik dinamikleri
      – Direniş Hareketinin ihtiyaç duyacağı mali unsurlar
      – Direniş Hareketinin lojistik desteği
      – Direniş Hareketinin finansman kaynaklarının temin edilmesi
      gibi konular, uzun süre tartışılarak yazılı olarak belirlenmiştir.

Kurulma aşamasında olan bu direniş örgütünün, bir eylem planı ve pratiği olmadığı için, toplantıya iştirak edenler daha ziyade teorik yaklaşımlar ile ortak bir düşünce ve akıl oluşturamamışlardır. Önceki yöneticiler eleştirilmiş ancak sonuç elde edilememiştir. Geçmiş dönemlerde, Filistin daha ziyade büyük ailelerden gelen kişilerle yönetilmiştir. HÜSEYNİLER ve NAŞAŞİBİLER gibi.

Filistin Kurtuluş Örgütü, ( FKÖ ) kuruluş aşamasında hiçbir hükümetten mali ve lojistik destek almamışdır. Gerilla savaşı, yani gayri nizami harp bir metot olup bunun pratiğe geçirilmesi için gerekli olan, silah, eğitim, donanım gibi unsurların hiçbirisinin bulunmaması, başlı başına önemlidir. Piyasadan temin edilen vasıfsız, modeli eski, silahlar ile ciddi bir direniş başlatılamayacağı yadsınamaz bir gerçektir.

1919, 1921, 1928, 1933, 1936, 1938 ayaklanmaları halk tarafından kendiliğinden başlamış ancak, istenilen halk yararına bir sonuç alınamamıştır. Merkezi örgütlenmemiş ve devamlı yönetim tarafından idare edilmedikçe, böyle bir hareketin ve kalkışmanın, başarılı olması söz konusu değildir.

Ülkemizden de benzer bir örnek vermek söz konusu olursa, GEZİ OLAYLARI tamamen halkın ve gençlerin kendi inisiyatifinde gelişmiş, fakat belli bir yönetim altında gerçekleşmediği için arzu edilen siyasi neticeler alınamamış, buna karşın ERDOĞAN’IN baskıcı tutumu halk üzerinde daha da artmıştır. Hayali, tamamen nefret dolu söylevler ve teyit edilmemiş deliller içinde Erdoğan, bu gezi olayları ile sorumlu tuttuğu Osman Kavala beraberinde, diğer gazeteci, sivil bazı isimleri, Anayasa Mahkemesinin kararlarını çiğneyerek cezaevinde tutmaktadır. İşte totaliter mantığın gelebildiği son nokta budur. Bu gelişen olayları ve siyasi davranışları, ona oy veren kesimin idrak etmesi ise ülkenin geleceğine konan ipoteğin kaldırılması açısından çok önemlidir.


Tayfun Gözüm

Diğer Yazarlar