Sahte diploma ve e-imza sahtekarlığı olayı gündeme bomba gibi düştü mü? Ne bombası? Olay kimseyi şaşırtmadı. Sahte diploma haberleri 10 yıldır var. Hatırladığım kadarıyla Tübitak’ta çalışanların diplomalarının sahte olup olmadığını kontrol için görevlendirilen kişinin diploması da sahte çıkmıştı. O zamanlar her türlü sahtekarlıklar FETÖ’ye bağlanıyordu.
Anadolu Ajansı’nın 7 Temmuz 2015’te verdiği bir haberin başlığı şöyle: TÜBİTAK’ta “sahte diploma” davası başladı. Habere göre: “Eski TÜBİTAK Başkan Yardımcısı ve kuruma bağlı Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi (BİLGEM) Başkanı Hasan Palaz’ın da arasında bulunduğu 6 kişinin, sahte lisans diploması veren kişiyi “uzman” olarak işe başlatıp, “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarını işledikleri iddiasıyla yargılanmalarına başlandı.”
Sanık Cevdet Aydın savunma yapıyor, Kocaelili olduğunu “Kocaelili olan o dönemki bakan ile bir ortamda bir araya geldiğimizde, beni Kocaeli’de uygun bir işe yerleştirmesini istedim. Bir müddet sonra beni TÜBİTAK BİLGEM’den aradılar. Bazı evrakları temin edersem, görüşmeye gelmemi söylediler. Evrakları teslim eder etmez, 1 hafta 10 gün sonra işe başladım” diye konuşuyor. Sanık evrakları bir kahvede yan masada konuşulanlardan duyduğunu ve o kişiden diplomayı temin ettiğini anlatıyor.
Devletin kurumu a.a.’nın haberinde önemli vurgular var: Tübitak Başkan yardımcısı talimatı var. İşi teknoloji araştırmak olan merkez konuyu es geçiyor. Arada bir de milletvekili var.
2015’te bir Tübitak haberi daha var. Noter onaylı bir lisans diploması sahte çıkıyor. Noter haberim yok diyor ancak sahteci hapse atılıyor.
Bu tür haberler halkın bilinçaltına işlendi. Daha sonra üst yönetimden birileri hakkında haber çıkınca “olay yani sahtecilik” umursanmaz oldu. Örneğin “Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Gençlik ve Spor Bakanı Yardımcısı, Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, eski AKP milletvekili ve eski güreşçi” yargılandı, suçlu bulundu. Hükmün açıklanması ertelendi. Sanık 5 yıl içinde benzer veya daha ağır bir suç işlemez ise dosya kapanacak. Süre bu yıl sonunda bitiyor. Ancak “komik” bir not aktarayım. Bu kişi TBMM sitesinde üniversite mezunu olarak gösteriliyor, banka evrakında lise mezunu, gerçekte ise orta okul mezunu.
Hal böyle olunca, eğitimin ne olursa olsun sahte bir evrakla istenilen yere atanabiliyorsan, bu görev için gerekli olan süreler bile dikkate alınmıyorsa, inşaat işçisinden, yani ameleden doktor, halı temizleyicisinden psikolog, uyuşturucu kaçakçısından narkotik polisi olabilir. Neden olmasın?
Değerli okurlarım,
Eğitimi olmadığı halde doktor, psikolog, polis, mühendis gibi davranabilen kişilerde büyük bir rol yeteneğinin olduğunu söylemeliyim. Aynı zamanda bu kişilerin yaptığı mesleki uygulamalarda herhangi bir uyumsuzluk fark etmeyen halkımıza da hoşgörülü yaklaşımı için teşekkür etmeliyiz.
Televizyonda film izlerken bu senaryoları görüyoruz. Ancak gerçek yaşamda sağlık sorunu için gittiğimiz doktorun verdiği ilaçla yaşamımızın tehlikeye girebileceğini unutmamalıyız. Bu durumu dikkate almadan sahte doktor, yani tıp diploması alan kişinin eylemlerini “kasten adam öldürmek” olarak kabul etmek gerekmez mi?
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının sahte diploma dağıtan çeteyi ortaya çıkarması önemli bir olay. Geçen yıl sonundan beri süregelen bu soruşturmaya katkıda bulunan herkese teşekkür ediyorum. Şurası bir gerçek ki, her türlü sahteciliği olağan karşılayan bir toplum görünümümüzden süratle kurtulmalıyız. Sahteciliğe direnen kurumlarımıza destek vermeliyiz.
TV Programlarında bir yorum dikkatimi çektim: Yorumcular “bu dikey değil yatay bir örgütlenmedir” deyip durdular. Birkaç yandaş televizyonda bu söylemi duyunca açıkçası pirelendim. Dikey olunca “suç örgütü kurmak”, yatay olunca “adi dolandırıcılık” vakası. Birincisinde ceza çok, ikincisinde yok sayılır. Ülkenin tüm kurumlarına girip istenilen sahteciliği yapmak bu kadar basit ele alınabilir mi? Hep birlikte bu olayı takip edelim.