Küresel piyasalardaki jeopolitik ve makroekonomik belirsizliklere karşın Türk çimento sektörü, güçlü ihracat performansı, üretim kapasitesi ve sağladığı istihdamla ülke ekonomisine değer katmaya devam ediyor. INTERCEM Konferansı’nın açılışında konuşan Çimento, Cam, Seramik ve Toprak Ürünleri İhracatçıları Birliği (ÇCSİB) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Abdulhamit Akçay, sektörün yılın ilk sekiz ayında ihracatta yakaladığı yüzde 22’lik artışa dikkat çekti. Akçay, bu başarıya rağmen sektörün kârlılıkla ilgili ciddi sorunlar yaşadığını belirterek, “TL maliyetlerimizin enflasyon oranında veya bunun da üzerinde artması, diğer tarafta ise zayıf dolar kuru, özellikle bizim gibi ihracatçı endüstrileri olumsuz etkiliyor. Sektör olarak en büyük beklentimiz kurun serbest piyasa koşullarında belirlenmesi. Aksi durum sürdürülebilir değil” açıklamasında bulundu.
“Jeopolitik gelişmeler Türkiye’nin önemini artırıyor”
Akçay, küresel zorluklara rağmen Türk çimento sektörünün uluslararası pazarlarda elde ettiği başarıya dikkat çekerek, “Türkiye, dünya çimento ihracatında lider ülkelerden biri. Akdeniz bölgesinden yapılan ihracatın yarısından fazlasını, dünya genelindeki ihracatın ise yüzde 10’unu tek başımıza gerçekleştiriyoruz. ABD’nin ithalatındaki payımız yüzde 30 seviyesinde. Bu yılın ilk sekiz ayında da ABD’ye ihracatımızı tonaj bazında yüzde 13 artırdık. Üstelik bunu, ABD’nin ithalatı düşerken başardık. Bunun ardında tarifelerdeki değişiklikler, jeopolitik kaygılar ve Türkiye’nin güvenilir tedarikçi konumu var. Afrika’da, özellikle Batı Afrika’da artan talep ve Mısır’daki iç talep artışı gibi geleneksel tedarikçilerin yaşadığı sorunlar Türkiye’yi yeniden güçlü bir oyuncu haline getirdi. Yüksek kapasitemiz sayesinde spot bazda ciddi satışlar gerçekleştirdik. Avrupa’da ise enflasyonun kontrol altına alınması ve özellikle İtalya’daki restorasyon projeleri sektörümüze ivme kazandırırken İngiltere, Yunanistan, Sırbistan ve Romanya’da da büyüme kaydettik. Bunun yanında savaş sonrası yeniden yapılanmaya başlayan Suriye pazarı, Türkiye’yi merkeze alan Zengezur Koridoru ve Irak-Türkiye kalkınma yolu projesi gibi stratejik ticaret yolları, Türkiye’nin bölgedeki önemini daha da artırıyor. Kısacası, dünya genelinde belirsizlikler sürerken Türk çimento sektörü; kapasitesi, güçlü lojistik altyapısı, güvenilirliği, rekabetçiliği ve kesintisiz hizmet performansıyla öne çıkmaya devam ediyor” diye konuştu.
“Kur, serbest piyasa koşullarına göre belirlenmeli”
Akçay, 2024 yılında 1,1 milyar dolar olan Türk çimento endüstrisinin ihracat tutarını 2025 yıl sonu itibarıyla yüzde 18’in üzerinde artışla 1,3 milyar dolara; tonaj bazında ise yüzde 20’den fazla artışla 19,1 milyon tondan 23 milyon tona ulaştırmayı hedeflediklerini belirtti. Yılın ilk sekiz ayında ihracatta tonaj bazında yakaladıkları yüzde 22’lik artışın yıl sonu hedeflerine ulaşacaklarının bir göstergesi olduğunu vurgulayan Akçay şöyle devam etti; “Bu başarıya rağmen en önemli sorunlarımızdan biri kârlılık. TL maliyetlerimiz enflasyon oranında, hatta kimi zaman üzerinde artarken diğer tarafta zayıf dolar kuru, bizim gibi ihracatçı sektörleri olumsuz etkiliyor. En büyük beklentimiz, kurun serbest piyasa koşullarında belirlenmesi. Aksi halde bu tablo sürdürülebilir değil.”
“2026 yılı için iyimseriz, yüzde 10’luk büyüme bekliyoruz”
Dünya ve Türk çimento sektörü için 2026 yılına dair öngörülerini de paylaşan Akçay, “Önümüzdeki yıl makroekonomik koşullardaki olumlu gelişmelerin sektöre de yansımasını bekliyoruz. ABD’de beklenen faiz indirimleri, inşaat ve konut sektöründe bir rahatlama yaratacak. Büyük bir çıkış olmasa da ABD pazarında pozitif bir tüketim trendi oluşacağını düşünüyoruz. Bu istikrar, küresel çimento ticareti için de önemli bir gösterge olacak. Öte yandan gelecek yıl, doların küresel piyasalardaki değerinin düşmesiyle beraber dolar karşısında değer kazanan diğer emtialar gibi hem küresel piyasalarda hem de Türkiye’de klinker ve çimento fiyatlarının artmasını bekliyoruz. Kaldı ki bu yıl içerisinde spot satışlarda klinkerde yüzde 30, çimentoda ise yüzde 20’lik artış yaşandı. Çünkü jeopolitik riskler, piyasa dinamikleri ve tedarik zincirindeki zorluklar fiyatları yukarı yönlü baskılıyor ve bu trendin devam etmesi muhtemel görünüyor. Türkiye’nin 2026 yılı ihracat performansı içinse beklentilerimiz oldukça iyimser. Afrika’daki talebin artışı ve Avrupa’daki ekonomik toparlanma ile birlikte ABD’deki istikrarın da etkisiyle Türkiye’nin ihracatında yüzde 10 gibi belirgin bir büyüme bekliyoruz” dedi.