Cuma, Eylül 13, 2024

Rüzgarı arkalarına aldılar, türbin bakımında ‘okul’ oldular


Seda Gök Ticaret Gazetesi

Eolit Rüzgar Enerji Sistemleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi Genel Müdürü Hasan Gök: Sektör iş güvenliğinde Avrupa ile yarışacak seviyede

Seda GÖK / TİCARET SOHBETLERİ

Türkiye yenilenebilir enerji yatırımları konusunda atılımlarına devam ediyor. Ülkemiz kara ve denizde toplamda 150 bin megavatlık bir rüzgar enerjisi potansiyeline sahip. Özellikle son 10 yılda işletime açılan ve 2023 yılı mayıs ayı sonunda 11 bin 456 megavata ulaşan rüzgar enerjisi kurulu gücü, karasal rüzgar potansiyelinin yüzde 10’unu kullanılabiliyor.
Gelişen yeni rüzgar türbinleri ile büyüyen kanatlar, yükselen kuleler ve gücü artan jeneratör teknolojileriyle Türkiye’nin rüzgar enerjisi potansiyelinin de artacağı öngörülüyor. Türkiye’de mevcut durumda rüzgar yatırımlarının temas ettiği imalat ve onarım, rüzgar mühendisliği, danışmanlık, proje geliştirme başlığında yaklaşık 25 bin kişi çalışıyor.

Rüzgar enerjisi ekipmanı üretiminde Avrupa’da 5. sırada bulunan Türkiye’den 100’den fazla firmanın katkısıyla 6 kıtada 45 ülkeye rüzgar türbini ve aksamı ihraç ediliyor. Bu sanayi kolunun cirosunun 1 milyar doları aştığı ve son yıllarda şirketlerin ekipman üretiminin yaklaşık yüzde 80’ini ihraç ettiği ifade ediliyor.
Kısacası bugün elektrik üretimindeki payı yüzde 11 seviyesine ulaşan, yaptığı üretimin yüzde 80’ini ihraç eden ve yaklaşık 1,5 milyar euroluk bir ciro ve takriben 1 milyar euro ihracata imza atan bir sektörden bahsediyoruz.

Her yıl en az 3 bin MW’lık yeni kurulu güç gerçekleştirme kabiliyetine sahip bu sektörde halen kapasite tahsisi yapılarak geliştirme ve inşa sürecinde olan yaklaşık 8 bin 500 MW, son dönemde değerlendirme ve ön lisans aşamasına ulaşan da 20 bin MW’a yakın depolamalı rüzgar projesi olmak üzere toplam 28 bin 500 MW’lık yeni rüzgar santral portföyü yatırımların gerçekleştirilmesini bekliyor.
Türkiye’de rüzgar santrallerinin bakım ve denetimi konusunda yaklaşık 15 yıldır hizmet veren Eolit Rüzgar Enerji Sistemleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi Genel Müdürü Hasan Gök ile sektördeki gelişmeleri, bu alanda önümüzdeki döneme ilişkin öngörülerini ve sektöre yönelik hedefleri üzerine konuştuk.


Bu şirketin kuruluş hikayesini dinleyebilir miyiz?

Endüstri mühendisliği eğitimim sonrasında farklı kurumlarda ithalat-ihracat ve satış konusunda profesyonel yönetici olarak görev yaptım. Sektör ile tanışmam o yıllarda ağabeyim Ayhan Gök’ün Nordex Türkiye’nin kurucu genel müdürlüğü görevini üstlenmesi sonrasında gerçekleşti.
Bu sektördeki ilk proje tecrübem 2009 yılında İzmir Mazı 3 sahasında kurulacak 12 türbinlik bir proje idi. Ben bu projede şantiye şefi olarak görev aldım.
Mazı Projesi’ni yürütürken görev tanımımda Almanya’dan gelen elektrik, mekanik veyahut saha süpervizörlerinin Türk ekiplerle koordinasyonunu, organizasyonunu ve uyumunu sağlamaktı.

Kısa bir sürede hatta ağabeyimin de dikkatini çekecek ölçüde sorunsuz bir şekilde kurulumları tamamlayıp sahayı devreye aldık. Bu süreçte inanılmaz bir tecrübe oluştu. Kaldı ki genel olarak iş yaşamımda yürüttüğüm işlerin ortak noktası; mühendislik bilgisi ve altyapısı gerektiren, endüstriyel ürünlerin satış ve pazarlaması idi.
Ancak hep aklımın bir kenarında kendi işimi kurmak, o güne değin edindiğim bilgi ve tecrübelerimi bir anlamda kendi işimde kullanmak vardı.
2009 yılı sonlarında da bu paralelde, geçmiş yıllarda farklı sektörlerde ve sonrasında rüzgar enerjisi alanındaki tecrübelerimi birleştirerek kendi şirketimi kurma kararı aldım.
Şirketi ilk olarak Alman ortağımız ile birlikte kurduk. Bu ortaklık 5 yıl sürdü. Sonrasında yolları ayırıp kendi şirketimiz yoluna devam etti. Sektörde 15. yılımızı geride bıraktık.


Hangi başlıklarda hizmet veriyorsunuz?

Aslında kuruluş amacımız rüzgar türbiniyle ilgili tüm sorunlarda çözüm ortağı olabilmek.
İlk aşamada bu konuda belli alanlara yöneldik. Kanat ve kulelerin bakımı ile tamiratlarında ihtisaslaştık. Ayrıca bunların denetim sürecini yönetiyoruz. Teftişlerin raporlanması ve muayenelerini yapıyoruz.


Bu muayenelerde neler yapılıyor?

Rüzgar türbininin çalışması esnasında kulesinde, kanadında ve nasel dediğimiz bölgesinde çevresel, iklimsel ve işletme koşullarından kaynaklanabilecek (aşınma veya yıldırım kaynaklı hasarlar vs.) durumlar olabilir. Bu gibi ve üretim kaynaklı dahi olabilecek tüm sıkıntıların giderilmesine yönelik çözüm ortağı olarak görev yapıyoruz. Bunların tespit edilmesi, raporlanması ve gerektiğinde de tamir edilmesi yönünde süreç ilerliyor. Bu hizmeti Türkiye genelinde veriyoruz.


Yurtdışında üstlendiğiniz projeler var mı?

Bir dönem Pakistan ve Azerbaycan’da projeler üstlendik. Ancak son dönemde tamamen yurtiçindeki projelere odaklandık. Türkiye’deki tüm santrallerde iş yapabilecek potansiyele sahibiz. Organizasyon yapımız Türkiye genelinde ve potansiyelinde hizmet verebilecek tecrübe ve altyapıya fazlasıyla sahip.


Kaç kişilik bir ekip ile hizmet veriyorsunuz? Sistem nasıl işliyor?

Şu anda 20 kişilik profesyonel bir ekip ile çalışıyoruz. Bütün bölgelerde iş yapıyoruz. Halen 9 ayrı projeyi yürütüyoruz. Bu projeler hava koşullarına, müşterinin taleplerine bağlı olarak zaman içerisinde değişkenlik gösteriyor. Bu projeler süreklilik arz ediyor. “Başladık bitti” değil sürekli takibini yapıyoruz. Hava koşulları çalışma sürelerimiz üzerinde çok etkili oluyor.


15 yıla yakın bir süredir sektörde faaliyet gösteren birisi olarak bu alandaki gelişmeleri nasıl yorumlarsınız? Türkiye rüzgar enerjisi konusunda nasıl bir değişim süreci yaşıyor?

Türkiye bu konuda yıllar itibariyle hızlı bir gelişim gösterdi. Özellikle kanat ve kule üretimi konularında. Ancak farklı teknolojiler, farklı dizaynlar beraberinde farklı sorunları getiriyor. Zaman içinde bütün kanatların ve kulelerin bakımı ve denetlenmesi gerekiyor. Biz de bu konuda profesyonel çözümler sunuyoruz.
Türkiye’de rüzgar enerjisi konusunda, işe başladığımız ilk yıllarda büyük zorluklar vardı. En büyük sorunumuz yetişmiş insan gücü bulmakta çok zorlanıyorduk. Bizim şirketimiz kendi alanında aynı zamanda bir okul olma özelliği de taşıyor. Bizden yetişen birçok arkadaşımız bugün sektörde hizmet veriyor. Bu da sektör içinde üstlendiğimiz bir başka misyondur. Şu anda kendi alanında çeşitli rüzgar sahalarında ve fabrikalarda yetişmiş son derece yetkin, tecrübeli ve uzman bir ekiple çalışıyoruz.

İkinci en büyük sorun da malzeme temini… Tamir ve bakımlar yapılırken kullanılan malzemelerin tamamının yurtiçinde üretimine yönelik çalışmalara ağırlık verilmeli. Bazı malzemeleri ithalat yoluyla karşılamak zorunda kalıyorduk ancak bunların tedariği eskisine nazaran çok çok kolaylaştı. Gene de bu konuda daha yapılacak çok iş var.
Özellikle epoksi/polyester reçinelerin, fiberglas kumaşların, koruma kimyasalları ve boyaların yurt içinde üretimi konusunda eskiye göre geliştik, daha da gelişebiliriz. 200’den fazla alt kalemde malzeme kullanıyoruz. Bu malzemelerde yurtdışına bağımlılığın azaltılması sektörün güçlenmesinde son derece etkili olacaktır.


Firma olarak önümüzdeki döneme ilişkin hedefleriniz hakkında bilgi verir misiniz?

Bu yaptığımız işleri çeşitlendirerek devam etmek istiyoruz. Rüzgar türbini üretiminde dünya çapında söz sahibi olan Nordex&Acciona firması ile 15 yıldır birlikte çalışıyoruz. Amacımız gerek üstlendiğimiz proje sayısını, gerekse çalıştığımız firma sayısını arttırmak… Ayrıca üretici firmalardan daha önce bu yatırımları yapmış ancak garanti sözleşmelerini yenilememiş firmalar ile çalışmak hedeflerimizin arasında yer alıyor. Piyasa dengelerini gözeterek büyümeye odaklandık.


Sektörün geleceğine yönelik öngörülerinizi paylaşır mısınız?

Sürdürülebilirlik kavramını ve sıfır karbon ayak izi başlığını daha fazla konuştuğumuz bu dönemde dünya yenilenebilir enerjiye mahkûm. Yenilenebilir enerji bir lüks değil artık ihtiyaçtır. Pandemide bunun önemini gördük. Önümüzdeki dönemde yenilenebilir enerji başlığını daha fazla konuşacağız. Bunu bir fantezi olarak görmemek gerekiyor. Sektörün daha gideceği çok yol var.
Elden geleni yapmak gerekiyor. Yatırımcının yatırım finansmanına erişimi kolaylaştırılmalı. Bu konuda belli çalışmalar yapılıyor ama bu artırılmalı. Enerjide yurtdışına bağımlılığı en aza indirecek bütün mekanizmaların devreye girmesi gerekiyor.


Ekip arkadaşlarınızı bünyenizde mi yetiştiriyorsunuz?

Biz insan gücüne ciddi yatırım yapan bir firmayız. Ekip arkadaşlarımız kurumiçi eğitimlerimizin yanısıra sürekli yurtiçi ve yurtdışı eğitim programlarına da dahil oluyorlar. Sahalarda da genelde de bir usta bir çırak kombinasyonu ile çalışmayı tercih ediyoruz.


Son dönemde off-shore yatırımları daha fazla duyuyoruz. Bu model Türkiye özelinde ne ölçüde uygulanabilir?

Turizm ülkesi olduğumuz için off-shore uygulaması her yerde olmaz. Ancak hiç olmayacak anlamına gelmez. Bu uygulama için sığ deniz lazım. Birkaç pilot bölgede uygulamalar yapılacak. Bakanlığımız tarafından açıklanmış rakamlar mevcut. Konu ile ilgili gelişmeleri yakından takip ediyoruz.
Ege Bölgesi rüzgar türbinleri konusunda zaten bir üretim üssü haline gelmiş durumda. İzmir bizim işimizin üretim merkezidir. Kanat üretimlerinde Enercon, TPI’ın ve LM fabrikaları burada faaliyet gösteriyor. Ayrıca kule fabrikalarımızın da çoğunluğu burada. Bu bölgede her alandaki kümelenme modeli son derece başarılı bir girişim olur. Buradaki limanların ihtisaslaşması da sektör için büyük avantaj sağlar.
İşimiz gerçekten zor. Zorlu hava ve coğrafi koşullarda çalışıyoruz. Bu iş sadece para kazanmak için değil tutkuyla yapılabilecek bir iş. Çok müthiş bir özveri ve fedakârlık gerektiriyor. Dolayısıyla güvenlik standartlarımız kapsamında iş güvenliği ve iş sağlığı uygulamaları bizim sektörümüzde en üst düzeyde. Gerçekten Türkiye olarak bu konuda Avrupa’yla yarışacak düzeydeyiz. Çok iyi standartlarımız var. Dünya standardının bile üzerindeyiz.


Hizmet alanındaki tecrübenizi üretimde devam ettirmeyi planlıyor musunuz?

Üretebileceğimiz çok şey var. Belli ürün gruplarında üretim de yapmak istiyoruz. En azından hava koşullarından dolayı kışın tamir/bakım yapamadığımız dönemlerde arkadaşlarımız ile üretim odaklı neler yapabiliriz bunun üzerinde fizibilite çalışmalarımız sürüyor.


Rüzgar enerji’sinin yıldızı parlıyor

Türkiye, net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda 2053 yılına gelindiğinde toplam kurulu gücünün yüzde 84’ünü, üretimin yüzde 68’inin yenilenebilir kaynaklardan sağlamayı hedefliyor. Buna nükleer de eklendiğinde üretimin yüzde 91’inin karbonsuz kaynaklardan elde edileceği öngörülüyor. Bu sayede birincil enerjide yüzde 87 yerlilik oranına ulaşılması bekleniyor. Yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimi sayesinde yıllık 80 milyon ton sera gazı emisyonundan kaçınılması sağlanıyor. Türkiye’nin 2053 hedefi, yeşil dönüşümünü tamamlamış, net sıfır emisyonlu bir ekonomi yaratmış, enerji ve tabii kaynaklarda kaynakta ve teknolojide net ihracatçı konumda olmak.

Sanayisi, nüfusu, kentleşme ve mobilite dinamikleri, ekonomik faaliyetleri ve çeşitlenen tüketim alışkanlıkları ile büyümekte olan Türkiye’de enerji talebi sürekli artış gösteriyor. Türkiye’nin 2021 yılı birincil enerji arzı 159,4 MW olarak gerçekleşmiş olup bu arzın sadece yüzde 16,7’si yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanıyor. Türkiye’nin büyüme hedefleri, ekonomik gelişimi, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) nüfus öngörüleri ile birlikte sanayi, mesken, hizmetler, tarım ve ulaştırma sektörlerindeki aktivite gelişimleri ve 2053 yılı net sıfır emisyon hedefleri dikkate alınarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ETKB) tarafından hazırlanan Türkiye Ulusal Enerji Planı’na göre 2035’e kadar birincil enerji arzının 205,3 MW’a yükselmesi ve bu miktarın yüzde 23,7’sinin yenilenebilir kaynaklardan karşılanması öngörülüyor.

Türkiye Ulusal Enerji Planı’na göre; 2035 yılına kadar toplam kurulu gücün 189 bin 700 MW, toplam yenilenebilir kurulu gücün ise 122 bin 700 MW olacağı ve elektrik kurulu gücünde yenilenebilir tesislere ait payın yüzde 64,7’e yükseleceği öngörülüyor.
Planda, yenilenebilir kurulu gücün 2035 yılında kaynaklara göre dağılımına bakıldığında; güneş enerjisinde 52,9 GW’a, rüzgar enerjisinde 29,6 GW’a, nükleer enerjide 7,2 GW’a çıkması bekleniyor. Diğer yenilenebilir enerji kaynakları için kurulu gücün hidroelektrik santrallerinde 35,1 GW’a, jeotermal ve biyokütle enerji santrallerinde 5,1 GW’a yükselmesi öngörülüyor.

Emisyon hedeflerini yakalamada kilit olan rüzgar sektörünün çok daha hızlı yol alabilmesi adına ‘rüzgar stratejik sektör ilan edilmesi istenirken; bunun başarılabilmesi için de uzun vadeli kapasite planlamasından başlayarak rüzgar enerjisi santral yatırımları, rüzgar sanayi yatırımları ve bunlara bağlı konularda rüzgar yatırımlarının karada ve denizde öncelikli olarak değerlendirilmesi ve desteklenmesi gerekiyor.
Gelişen teknolojilerle Türkiye’nin bugün toplam ekonomik rüzgar potansiyelinin 150 bin MW, teknik potansiyelin de 200 bin MW’lar seviyesinde olduğu öngörülüyor.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM