TEMA Vakfı, bu yıl 13-19 Kasım tarihleri arasında kutlanan Erozyonla Mücadele Haftası’nı ‘Türkiye Çöl Olmasın’ sloganıyla karşılıyor. Ülkenin önemli bir bölümünün çölleşme riski altında olduğunu ifade eden TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Çölleşmenin en önemli sebeplerinden biri de erozyon. İklim kriziyle artan şiddetli yağışlarsa erozyonu artırarak topraklarımızı yok ediyor. Ülkemizde her yıl 642 milyon ton toprak erozyona uğruyor” dedi.
“2030 yılından önce su fakiri bir ülke konumuna geleceğimiz öngörülüyor”
İklim krizine dur denilmezse sıcak hava dalgaların sıklığını ve şiddetini artıracağını, buna bağlı olarak su varlıklarının giderek azalacağını belirten Ataç, “Bugün kişi başına düşen bin 347 metreküp su miktarı ile su kıtlığı çeken bir konumda olan ülkemizin, nüfus artışı ve su potansiyelindeki azalma ile birlikte 2030 yılından önce su fakiri bir ülke konumuna geleceği öngörülüyor. Yapılan araştırmalar, 2070 yılına gelindiğinde Akdeniz Havzası’nın en büyük gölü olan Beyşehir Gölü başta olmak üzere ülkemizin birçok su varlığının yok olacağını gösteriyor. Ülkemizin su potansiyelinde 2100 yılına kadar; iyi senaryoda yüzde 15-20, kötü senaryoda ise yüzde 40-45 oranında azalma olacağı düşünülüyor” ifadelerini kullandı.
“Ülkemiz şimdiden ciddi bir kuraklık tehdidi altında”
Artan sıcaklıklar ve azalan yağışlar sonucu yaşanan kuraklıkların, tarımsal üretimi de ciddi boyutta etkilediğine vurgu yapan Ataç, “Ülkemizin birçok bölgesinde şiddetli kuraklık yaşanıyor. Küresel ısınmanın 1,5°C’de sınırlanmaması durumunda, 2050 yılına gelindiğinde tarımsal ürünlerin verimliliği yüzde 45 oranında azalacak. Küresel gıda ihtiyacının yüzde 35-56 oranında artacağı göz önünde bulundurulduğunda, toprak varlığımızı korumanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görüyoruz. Ancak ülkemiz karasal alanının yaklaşık 3/4’ü orta ve yüksek şiddette çölleşme riski altında. Çölleşmenin en önemli sebeplerinden biri de erozyon. İklim kriziyle artan şiddetli yağışlarsa erozyonu artırarak topraklarımızı yok ediyor. Ülkemizde her yıl 642 milyon ton toprak erozyona uğruyor. Bu da en az 500 yıl gibi bir zamanda oluşan 1 cm’lik verimli üst toprağın 16 yıl gibi kısa bir sürede kaybedilmesi anlamına geliyor” sözlerine yer verdi.
“İklim kriziyle mücadele için toprağı korumalıyız”
Ataç, “Toprak; atmosferden karbonu alan bitkilerin yaşam alanı olmasının yanı sıra en büyük karbon deposudur. Bu nedenle iklim krizinin etkilerini azaltan çözümlerin odağında toprağın korunması yer alıyor. İklim kriziyle mücadele için toprağı korumak hepimizin görevi” ifadelerini kullanan Ataç, “Sera gazı salımının 2030 yılına kadar en az yüzde 35 oranında azaltılması, kömür başta olmak üzere fosil yakıt kullanımına son verilmesi ve toprak varlığımızın korunarak çölleşme ile mücadele edilmesi konusundaki çağrımızı yineliyoruz” dedi.