Faizlerin yüksek olmasının ileri dönemde para girişlerini getirebileceğini söyleyen Prof. Dr. Kozanoğlu: Küçük yatırımcılar beklenen sıçrama gerçekleşmeyince bayram öncesi satışa geçebilirler
Yerel seçimler sonrası finansal piyasalar sakin bir seyir izlemeye devam ediyor. Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, seçim sonrası döviz kurunda korkulan sıçrama olmamasını, Cumhurbaşkanı’nın balkon konuşmasında Orta Vadeli Program’a ve 12. Kalkınma Planı’na referansla, Mehmet Şimşek’in uyguladığı kemer sıkma programının devam edeceğini ima etmesine bağladı.
Başta bankalar gibi büyük oyuncuların bu senaryoyu onayladığını öne süren Prof. Dr. Kozanoğlu, “Bilindiği gibi dezenflasyon programının ana halkası, yabancı sermaye girişlerinin hızlanması, böylelikle TL’nin değer kaybının enflasyonun altında kalması. Türkiye’de faizlerin yüksek düzeyi önümüzdeki dönemde para girişlerini getirebilir. Seçim öncesi 100 euro, 150 dolar gibi mütevazi alımlarla döviz büfelerine koşan küçük yatırımcılar ise beklenen sıçrama gerçekleşmeyince bayram öncesi satışa dahi geçebilirler” değerlendirmelerini yaptı.
“Stagflasyon süreci kaçınılmaz”
Enflasyon ile durgunluğun bir arada yaşandığı bir ‘stagflasyon’ sürecine girilmesinin kaçınılmaz olduğuna işaret eden Prof. Dr. Kozanoğlu, “İlk 3 ayın enflasyonunun yüzde 15’i bulması da yıl sonu yüzde 36 enflasyon hedefinin tutturulamayacağını gösteriyor” dedi. Böyle bir ortamın Ekonomi yönetimine yönelik tepkileri derinleştirebileceğini belirten Prof. Dr. Kozanoğlu, “Sade yurttaş bu programın uzaması halinde iyice yoksullaşır. Mevcut borçlarını da ödeyemez hale düşer” diye konuştu.
31 Mart Yerel Seçimlerine yüzde 70’lere dayanan bir tüketici enflasyonuyla girildiğini hatırlatan Prof. Dr. Kozanoğlu, uzun süredir ekonomide gelir ve servet dağılımının bozulduğunu kaydetti. Kamudaki israfın ve belli kesimlerin aşırı zenginleşmesinin tepki toplamasına rağmen ortalama yurttaşın bu tepkilerini oy tercihine dönüştürmesi için satın alma gücünde zayıflama, yaşam standartlarında düşüş olması gerekliliğini vurguladı. Kozanoğlu’na göre, bu yoksullaşma son bir yılda yaşandı. Başta emekliler olmak üzere geniş halk kesimleri bu şikayetlerini sandıkta gösterdi.
“Yüzde 63 ticari kredi faizi, ani bir durgunluğun habercisi”
Seçim sonrası ekonomi görünümünü değerlendiren Kozanoğlu, mart ayı enflasyonunun yüksek gelmesi, üç aylık enflasyonun 15’e dayanmasının ekonomi de işleri güçleştirdiğini dile getirdi. O nedenle beklenen sıkılaştırma adımlarının biraz ertelense de önümüzdeki aylarda atılacağını belirten Kozanoğlu, “Ticari ve bireysel kredilerde aylık artış hızının yüzde 2’ye çekilmesi, zorunlu karşılıklara blokaj konulması, nakit çekim aylık faizinin yüzde 5’e yükseltilmesi ekonomiyi soğutmaya yeterliydi. 22 Mart haftası ihtiyaç kredisi faizinin yüzde 82’ye, ticari kredi faizinin yüzde 63’e çıkması ekonomide ani bir durgunluğun habercisi” dedi.
Döviz kurunu tutmanın çarkların birden durması tehlikesi yaratığını dile getiren Kozanoğlu, bunun da manşet işsizliğin sonbahara doğru yüzde 14-15’e, atıl işgücü oranının ise yüzde 35’e tırmanma olasılığını güçlendirdiğini anlattı.
“Ekonomi yönetiminin önünde iki zorlu karar var”
Kemer sıkma programında ısrarlı olan ekonomi yönetimini iki zor kararın beklediğini ifade eden Prof. Dr. Kozanoğlu, “Birincisi, sermaye kesimine ilişkin. Sıkı para politikasının KOBİ’leri de olumsuz etkileyecek. Krediye ulaşmanın zorluğu yanında, soğuyan ekonomiyle birlikte ciroların düşmesi de derin sorunlara yol açacak. Buna karşın piyasada ‘doğru yoldayız, tavizsiz istikrar programını uygulayalım’ söylemini sürdürecek” dedi.
İkinci zor kararın ise geniş emekçi kesime ilişkin olduğunu dile getiren Kozanoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Temmuz ayında emeklilere ve kamu çalışanlarına yönelik maaş ayarlamalarının bir süreliğine tepkileri azaltabilir. Ancak asıl düğüm noktası asgari ücret. Özel sektörde özellikle perakende, gıda, inşaat, mobilya, tekstil gibi işkollarında çalışanların yüzde 70-80’i asgari ücretli. Asgari ücrete temmuzda yeterli bir zam yapılmaması halinde toplumsal tepkiler şiddetlenir, eylemlere dönüşür. Böyle bir ayarlamanın yapılması ise istikrar programını zedeler, zaten yüksek faizden şikâyetçi sermaye kesimlerinin aşırı reaksiyonunu tetikler.”