İnanç, uzun dönemler boyunca insanoğlunu hem bireysel hem de toplumsal alanda etkileyebilmiş sosyolojik ve tarihin en kapsamlı hadisesidir.
Böyle olmasının ardında insanlık tarihi sürecinde dini kronolojinin temelde birbirine eklemlenerek ilerlemesi, ancak kitlelere mal olurken sosyal ve siyasi münasebetler ile alabildiğine çeşitlenen kurumsallığıdır.
Miladi takvim öncesinden gelen inanışlar sonrasında Ortadoğu’dan neşet eden semavi dinlerin toplumları etkileyen varlığı günümüzde süregelen etkin ve önemli bir fenomendir.
Eski çağların inanç esasları; tabiatın bağrındaki insan tecrübelerinden şekillenen dolaysız ülküler iken, tek tanrılı dinler; beşeri ilişkiler ve duygu, düşünce kalıplarının şekillendirdiği dolaylı idealler biçiminde tezahür etmiştir.
İnsanlık tarihindeki kültürel, siyasi, sosyal, münasebetlerde Yahudilik, Hristiyanlık, Müslümanlığın farklı zamanlarda da olsa ortaya çıkış mahalleri çok yakın ve iktisadi nitelikleri de haizdir.
Bilahare Haçlı Seferleri, Viyana Kuşatması, Amerika’nın Keşfi, Fransız İhtilali, Rönesans, 1.ve 2. Dünya Savaşları, Soğuk Savaş, Terörizm, Afganistan , Irak, Ukrayna, Gazze vb. coğrafi düzenlemelere bağlı bir nevi taktik gelişmelerdir.
İkinci Dünya Savaşı’nın evveliyatındaki sahnede iki, üç eski kıtadaki bütün geri çekilişlerin veya ileri çıkışların sonrasında ve ötesinde Pasifik, Güneydoğu Asya, Uzakdoğu’yu “havuz”un içine alacak şekilde biçimlendirilmesi stratejisini işaret eder.
Günümüzde Dünya’daki gelişmelere bakıldığında görünen; pek çok alandaki ihtilaflar ve bunlara bağlı krizler, harpler vb neticelerinin ekserisinin semavi dinlerin coğrafi yaşam bölgelerinde cereyan ediyor olduğu gerçeğidir.
Hemen her kültürün korunmasında vazgeçilmez özellik olan kimlik faktörü; bayrak, sınıf, ideoloji vb. unsurları ihmal etmeksizin, mümkün olduğunca gerilere giden tarihi bilgiye malik olmanın etiketidir.
Tarihte; kimlik ile din münasebetlerinin toplumsal kültür açısından çakıştığını ileri sürmek güçtür. Statüko bunu görerek kendisinin herhangi biçimde sürdürülebilirliğinin hatta tahkiminin gereğini yapar. Nirengi noktası ise, onca çelişkilere, jeokültürel ve konjonktürel jeopolitik güç faktörlerini teğellemekten ibarettir.