En büyük suçları işlemek için ya çok vicdansız, ya da çok dindar olmak gerekir
Bir önceki yazıdan devam…
Bilindiği üzere, çiplerin ve sunucuların çabuk eskidiği göz önüne alınırsa 3 yıllık bir ömür oldukça iyi bir öngörü olacaktır. Böylece 3 yılın her birinde yaklaşık 1 trilyon USD seviyesinde bir artımlı amortisman ve itfa gideri hesaplanması söz konusudur. Bu durumda tüm teknoloji sektörünün 12 ayda yaklaşık 784 milyar USD düzeyinde net gelir elde etmesi öngörülebilmektedir. Görünen panoramada, yapay zekâ yapısında bir büyük şirket 50 milyar USD harcıyorsa, diğerleri de bu harcamayı yapmak zorunda kalmaktadırlar. Böylece rekabet olmamakta ve hiçbir şirketin bir diğerinin önüne geçmesi gerçekleşmemektedir. Massachusetts Instıtute of Technology (MIT) yapmış olduğu son çalışmada 2024 yılında yapay zekâ yatırımlarında % 95 oranındaki şirketlerin sıfır kâr elde ettiği izlenmektedir. AMAZON, META PLATFORMS, MICROSOFT ve ALPHABET şirketleri 2025 yılında yapay zekâ alt yapısına 360 milyar USD harcama yapmayı beklemektedirler. Bu şirketlerin ortalama kâr marjı % 30 civarındadır. İşte bunun için 1 trilyon USD iş yaratmaları gereklidir. Bu 4 şirketin 12 ayda elde ettiği toplam gelir 1.5 trilyon USD seviyesindedir. Bu gelişme ise, aniden ortaya çıkması gereken %70 düzeyindeki bir gelir artışına ihtiyaç duydukları anlamına gelmektedir. Yine herkes harcamaya devam ettiği için bunun hızlı olması da gerekmektedir. Tüm bunların yanı sıra, yapay zeka alt yapısında aşırı arz olması da ihtimaller dahilinde olduğu unutulmamalıdır.
Küresel ekonomi iki güçlü mega trend tarafından kökten yeniden yapılandırılmaktadır. Ekonominin kitlesel elektriklenmesi ve yapay zekâ devrimi beraberce, elektrik tüketiminde çok ciddi bir artışa neden olmaktadır. Unutmamak gerekir ki, ulaşım ve sanayi üretim sektörlerinin elektriklenmesinde veri merkezlerinin çalıştırılmasına kadar, dünyanın elektriğe doymak bilmeyen iştahı enerji talebinde kalıcı bir adım değişikliğini güncelleştirmektedir. Günümüzde elektrik enerjisinin ekonomik olarak elde edilmesinin bir yolunun da nükleer santrallar olduğu teknolojik bir gerçektir. Her nükleer reaktör uranyuma ihtiyaç duymaktadır. Dünyanın en büyük batılı uranyum üreticilerinden birisi 1988 yılında kurulmuş olan CAMECO CORPORATION şirketidir. Merkezi Kanada’nın Saskatchewan eyaletine bağlı Saskatoon şehrinde bulunup tamamen halka açık bir kuruluş olup 2015 yılındaki uranyum üretimi, dünya kapasitesinin % 18 düzeyini teşkil etmektedir. Bu şirketin ABD tarafından Rusya üretimi uranyuma getirdiği yasaklamanın enerji güvenliği arayan kamu hizmetleri için hayati bir önem taşıdığı için borsadaki değeri artış trendi izlemektedir. Bilindiği üzere piyasa kuralları çerçevesinde talebin arzı aştığı dönemlerde CAMECO CORPORATION kuruluşunun çok daha kazanç sağlayacağı açıktır. Borsa verilerine bakıldığında ise CAMECO CORPORATION hisselerinin 89.55 veya 90.00 USD ile favori gösterildiği izlenmektedir.
Bunun yanı sıra, ABD içindeki en büyük nükleer santral işletmecisi olan CONSTELLATION ENERGY CORPORATION kuruluşunun hisselerinin de üç yıl içinde %525 değer kazandığını not etmek gereklidir. Dünya genelindeki bu enerji talebinin devamlı artması göz önüne alınarak, uranyum yakıt döngüsüne yatırım yapılmasını fizibilite açısından verimli olacağı görülmektedir. Amerikan enerji enformasyon idaresi (EIA) tarafından elde ettiğim verilere göre, ABD 2024 yılında kendi ülkesinde 677.000 pound uranyum üretmesine karşılık, yurt dışından 50.000.000 pound uranyum ithal etmiştir. Yapay zekâ yarışını kazanmak, nükleer enerji olmadan imkânsızdır. Unutmamak gerekir ki, bir yapay zekâ veri merkezi, bir nükleer santralın tüm çıktısını tüketebilir. ABD, yıllık uranyum ihtiyacının % 95 miktarını ithal etmektedir. Bunun yanı sıra, zenginleştirmenin %25 oranındaki bölümünü ise Rusya’dan sağlamaktadır. Güncel olarak ülkede 93 tane nükleer reaktör mevcuttur.
Trump’ın politikalarında, kritik mineral tedarik zincirlerini yeniden inşa etmek çok önem taşımaktadır. Güncel olarak ele alındığında ABD’nin %80 ihtiyacı olan kritik mineraller yurt dışından ithal edilmektedir. Dünya genelinde ise, bu nadir toprak elementleri yaklaşık %90 seviyesinde Çin tarafından kontrol edilmektedir. Bu durum karşısında, Trump, Japonya başbakanı Sanae Takaichi ile kritik mineraller konusunda işbirliği yapmak üzere anlaşmışlardır. Trump Erdoğan’ın ABD gezisinde kendisinden nadir bulunan toprak mineral ve metallerini talep ettiği konusu, gerek medya gerekse siyaset organlarında, birçok kaynak tarafından gündeme getirilmiştir. Bu durum Türkiye’deki ana muhalefet partisi CHP tarafından her hafta yapılan, meclis grup toplantısında açıklanmış ve tutanaklara geçmiştir.
ABD içinde önemli bir işletme olan VAN ECK, titanyum ve molibden gibi nadir toprak ve stratejik metaller üreten, rafine eden ve geri dönüştüren bir şirkettir. Bu metaller mıknatıslardan pillere, güneş enerjisi (GES) sistemlerinde kullanılmaktadır. Bu sektörde çalışan şirketin 2025 yılındaki borsa getirileri %74 seviyesinin üzerindedir. Bu kuruluşun birçok defa Beyaz Saray tarafından desteklendiği bilinmektedir. ABD yönetiminde Trump ile ekonominin üretim bacağında Amerikan topraklarında önemli faaliyetleri bulunan yerli yarı iletken üreticileri için güçlü bir destek beyaz saray tarafından sağlanmaktadır. Bu hususta, yarı iletken üreticisi olan, GLOBAL FOUNDRIES INC kuruluşunun da öne çıktığı izlenmektedir. Bu şirketin, toplam öz sermayesi 10.8 milyar USD, 2024 yılındaki geliri ise, 6.75 milyar USD düzeyinde olup, %82 hissesine Birleşik Arap Emirliklerinin MUBADALA varlık fonu sahip bulunmaktadır. Trump yönetimi MP MATERIALS şirketinin %15 hissesini satın almasından itibaren nadir toprak elementleri ve kritik metallerin hisselerinin fiyatları %150 oranında artmıştır. Bunun yanı sıra LITHIUM AMERICAS şirketinin de devlet desteği aldığı açıklandıktan sonra 30 gün içerisinde hisselerin % 180 seviyesinde artış kaydettiği görülmektedir.
Trump politikalarının neticesinde, ABD dolarının değer kaybetmesi, enflasyon ve gümrük vergileri gibi unsurlar nedeniyle, yatırımcılar, daha ziyade kripto paralara yönelmektedirler. Rakamlar ve istatistikler dikkate alındığında, ABD doları on yıllık bir yükseliş trendinin sonu 2025 yılının ilk yarısında başlıca para birimlerine karşı %11 değer kaybetmiştir. 2012 yılında Brian Armstrong ve Fred Ehrsam tarafından kurulan, sermayesi 10.3 milyar USD ve 2024 yılındaki toplam varlıkları 22.5 milyar USD olan, COINBASE GLOBAL INC 85 milyar USD piyasa değeri ile dünyanın en büyük kripto para borsalarından birini işletmektedir. Yüz milyondan fazla kullanıcısı olup, 2024 yılı itibariyle 100 ülkede faaliyet göstermektedir. Bu kuruluş aynı zamanda dünyanın en büyük bitcoin saklama kuruluşudur.
Amerikan Temsilciler Meclisi 17 Temmuz 2025 tarihinde GENIUS yasasını onaylamıştır. Ancak temsilci, MAJORIE TAYLOR GREEN ise, bu yasanın nakitten dijital paraya geçiş için tüm düzenlemeleri ve alt yapıyı içerdiğini uzun bir konuşma ile açıklamıştır. Unutmamak gerekir ki, parayı kontrol eden sizi de kontrol eder diyerek konuşmasını sonlandırmıştır. Trump tarafından planlanan GENIUS yasası finans dünyasında sonsuza kadar devrim yaratacaktır. GENIUS yasasına göre, artık yasal dijital para birimi olarak kabul edilen PAY PAL dan bile daha fazla trilyonlarca işlem gerçekleştiren stablecoin’lerin yükselmesine dikkat etmek gerekir. BLACK ROCK, FIDELITY, VISA ve J.P MORGAN gibi finans devlerinin de bu kervana katıldığı izlenmektedir. VISA dünyanın en büyük ödeme işlem ağıdır. Şirket küresel ağında paranın hareket etme şeklini genişletebilmek için 4 stablecoin kripto paraya desteklemeyi planladığını ilan etmiştir. Önce VISA sonra MASTERCARD ile WESTERN UNION kripto parayı benimseyenler olarak öne çıkmaktadırlar. Bu durumda, geleneksel finans, dijital finans ile buluşmuş olmaktadır. ABD başkan yardımcısı J.D. VANCE, önümüzdeki on yıl için bitcoin’in ABD için stratejik bir varlık olacağını ifade etmiştir. 2025 sonrasında kripto para pazarında bir patlama görülecektir. Bazı analistler değerlendirmelerinde %12.807 oranında bir artış görülebilir demektedirler. Hazine bakanı SCOTT BESSERT bu oran, %949 daha artabilir diyerek olaya dikkat çekmiş bulunmaktadır.
Günümüzde Michael Saylor gibi analistler ile yaptığım görüşmelerde altının satılıp bitcoin alınmasını önermesi başlı başına önemli bir olguyu işaret etmektedir. Unutmamak gerekir ki, varlığa dayalı dijital tokenler sıfırlamayı sağlayabilecek seviyeye getirilebilir. Günümüzdeki gelişmelere bakıldığında, yapay zeka ve varlık destekli dijital tokenlerin güçlendirilmesine çalışılmaktadır. Amerika’da yerleşik ve borsada işlem gören INTELLISTAKE TECHNIOLOGIES CORP adlı şirket, 90 milyar dolarlık varlığı yöneten 250 milyar dolarlık değerlemeye ulaşan bir kuluçka portföyüne sahip İsviçre lisanslı bir dijital varlık platformu olan SINGULARITY VENTURE HUB firmasını satın almak için sözleşme imzalamış bulunmaktadır. Bu platform 10 trilyon dolardan fazla işlem için güvenilen FIREBLOCKS tarafından güvence altına alınmıştır.
Amerikan medyasına bakıldığında başkan Trump’ın televizyonda Elon Musk’a çok yüklenerek onun aklını kaçırdığını bile ifade etmiştir. Bunun yanı sıra, Musk’ın kendisine hediye ettiği kırmızı tesla arabayı bile satacağını gündem getirmiştir. Tüm bunların yanı sıra, görevinden ayrılırken Trump ile birlikte inşasına yardımcı olduğu DOGE programı hala ödemeler yapmaya devam etmektedir. Unutmamak gerekir ki, bu paralar Washington elitlerine değil sıradan Amerikan vatandaşlarına gitmektedir. DOGE programı, TRUMP tarafından tesis edilmiş hükümet verimliliği bakanlığıdır. Amacı bilgi teknolojisinin modernize etmek, üretkenliği en üst düzeye çıkarmak, federal hükümet içindeki aşırı düzenlemeleri ve harcamaları azaltmaktır. 2024 yılında Elon Musk tarafından önerildiği bilinmektedir. 20.01.2025 tarihinde uygulamaya konmuş ve logosu de dolar işareti olarak benimsenmiştir. Bu kuruluş tamamen AMY GLEASON tarafından vekâleten yönetilmektedir, unutmamak gerekir ki, bu bakanlık, tamamen Trump’ın otoriter yönetimine ayak uydurmak için tesis edilmiştir. DOGE uygulamalarına bakılırsa;
Toplu işten çıkarmaların olması
Sözleşmeleri tek taraflı fesih edilmesi
Kurumların ve hükümet tarafından finanse edilen kuruluşların dağılması
Göçmenlik baskılarına yardımcı olması gibi eylemlerin gerçekleşmesinin yanı sıra, 205 milyar USD tasarruf sağlandığı iddia edilmiştir. DOGE statüsü belirsizdir ki, bu uygulamayı bir darbe olarak gören eleştirmen ve senatörlerin oranının hiç te az olmadığını belirtmek yanlış olmayacaktır. Bu gelişmeler çerçevesinde, bir federal yargıcın ise, Musk’ın DOGE’in fiili lideri olduğuna karar vermesi de dikkate alınmalıdır. Eleştirileri gerçekleştiren bazı senatörleri ise, DOGE dış yardım programlarındaki kesintiler nedeniyle, 300.000 çocuğun ölümüne de neden olduğu olayın bir başka boyutunu işaret etmektedir. Bu programı öneren Elon Musk’ın Trump’ın seçiminde 290 milyon USD harcama yaptığı da rakamlarla ifade edilmektedir.
Devamı edecek…