Son yazım hiç ummadığım kadar çok okundu ve eleştiriler aldım. Biraz taraftarlık duygusu ile Fenerbahçe Başkanı Sayın Ali Koç’a “şiddet” kavramı altında yüklenince, Fenerbahçeliler “ayıp ettin!”, Galatasaraylılar “az söylemişsin!” diye eleştirilerini sıraladılar. Sonuçta çıkardığım ders, Sayın Ali Koç ile ilgili bir olguyu ön plana çıkartınca, okuyanım bol oluyor. Bu durumda da Sayın Koç’un önce CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i, ardından da özellikle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ziyaretleri bu haftaki yazımın girizgahını oluşturdu.
İroniyi bir tarafa bırakırsak ve son olarak Sayın Erdoğan’ın Alpay Özalan’ı savunan laflarına karşı, Sayın Özel’in, Özalan’I “organizma” olarak sıfatlandırmasının beraberinde getireceği yeni polemikleri ve şifreleri bu haftanın konusu olarak değerlendireceğimizi kayıt altına alırsak, esas şifreler geçtiğimiz hafta sayın Bahçeli’nin kabul salonundaki pili alınmış saati ile verildi.
Malum 9/15 şifresi, bir zamanlar Sayın Erdoğan’ı muhalif ceketi ile acımasızca eleştiren Bahçeli’nin, büyük ortağına gönderdiği yeni bir mesaj olarak değerlendirilmekte gecikmedi. Hoş hemen ertesinde sayın Bahçeli’nin Cumhur ittifakına bağlılığını beyan etmesi, mesajın yerini bulduğunu düşünmemize yol açtı. Herhalde verilen “ayar” yerini bulmuş olsa ki; şifrenin üstü hemen örtüldü.
Tabi bu arada Sayın Koç’un esas itibarı ile MHP sempatizanı olduğu fısıltıları da yayıldı. Bu sempatizanlık bu sene Fenerbahçe’yi şampiyonluk yolunda nasıl etkiler? Bilemiyoruz.
Hepimiz şifreler ve şifrelerin ardındaki mesajlarla kafamızı yorarken (ve aslında çok yorulduk), çiftçi eylemlerini de bir yandan izlemeye devam ettik. Yollara dökülen domatesler, tarlada kilosu 1 TL’ye alıcı bulamayan domatesin, bizim sofraya kilosu minimum 35TL’ye nasıl geldiğine anlam veremedik.
Daha önceki yazılarımızda, özellikle AB’nin tarım politikası ile ilgili eleştirilerimizi kaleme alırken dikkat çektiğimiz olgu, AB’nin eski AET’den gelen gelenekle çok yüksek alım fiyatları uyguladığı tarım politikası yüzünden tereyağı dağları, süt göllerine yol açtığının altını çizmiş, bu politikadan her geri adım atmaya kalkıldığında çiftçi ayaklanmalarına neden olduğunu vurgulamıştık. Esasen AB’deki aşırı sağın yükselişinin nedenlerinden bir tanesinin de, son dönemde azalan tarım desteklerinin olduğunu da ifade etmiştik.
Peki, irrasyonel olarak adlandırılabilecek bu politikanın arkasındaki temel saik neydi? Bir yanda Fransa’yı AET konusundaki çekincelerini kaldırmaya ikna etmek, son analizde Alman sanayicisine Fransız çiftçisini finanse ettirmek esas siyasi motif olarak düşünülebilir. Ama kağıt üstüne yazılan ana gerekçe, savaş zamanlarındaki esas beka sorununun gıda güvenliği ile ilgili olduğuydu. O günün AET çatısı altında bir araya gelen ülkeler, gelişmeler ne olursa olsun çiftçiye yüksek gelir temin etmek yoluyla açlık riskini bertaraf etmek niyetlerini ortaya koymuşlardı.
Peki tarlasındaki domatesin kilosunu 1 TL’ye satamayan Türk çiftçisi, hele iki sene süreyle tarlasını süremezse elindeki mülkünden de olmak riski ile karşı karşıyayken ve ülkemizin çevresi savaş tamtamlarıyla kuşatılmışken, kendi kendisine yeterli tarım ülkesi olma vasfını hızla yitiren ülkemizin beka sorunu sizce nedir? Sayın iktidar sahiplerinin bedeli ne olursa olsun iktidarlarını sürdürmeleri mi? Yoksa ülkede yaşayanların koşullar ne olursa olsun gıda güvenlerinin teminat altına alınması mı?
Tarımın dışında küçük bir beka sorununu da Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in olası istifa haberleri üstüne yaşadık.
Sayın Şimşek’in izlediği politikaları beğenmeyebilirsiniz. Benim de çok beğendiğim söylenemez. İnsani boyutu olmayan, düşük kur yüksek faiz üstüne kurgulanmış bir sıcak parayı çekme para politikasının orta ve uzun vadede sürdürülebilirliği yok.
Türkiye gerçek anlamda demokrasi ve hukukun üstünlüğüne saygılı bir devlet görünümüne dönüş yapmadığı sürece ne yazık ki bu politikadan vaz geçilebilir değil. Sayın Şimşek mevcut politikanın sürdürülebilirliği için dış dünyaya yönelik bir teminat unsuru. Kendisinden vaz geçmeye kalktığınız anda sizce kur nereye gider? Merkez Bankasının rezervleri ne olur? Vs.
Türkiye’nin çok ciddi beka sorunu demokrasi ve hukukun üstünlüğüne saygılı devlet algısına bir an önce dönmesidir. Yoksa ne şifreler, ne şifrelerin altında gizlenen mesajlar beka sorununu çözmeye yetmeyecek.
Umutlarımızı yitirmediğimiz, yetişmiş insan gücümüzü ihraç etmediğimiz güzel günlere uyanmak dileği ile…