Perşembe, Ekim 24, 2024

Fosil yakıtlardan vazgeçilmesi için kararlı adımlar bekleniyor

Zorlu Yenilenebilir Enerji halka arz

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 21 Ekim 2024 tarihinde yaptığı açıklama ile Türkiye’nin 2035’te yenilenebilir enerjide güneş ve rüzgarın kurulu gücünün bugüne göre 4 kat artarak 120 GW’a ulaşacağını belirtti. Yol haritasındaki temel üç unsur arz güvenliği, dışa bağımlılığı azaltmak ve 2053 Net Sıfır emisyon olmak. İklim ve enerji alanında çalışan Sivil Toplum Kuruluşları da (STK) ‘Yenilenebilir Enerji 2035 Yol Haritası’nı değerlendirdi. STK’lar yenilenebilir enerjinin yaygınlaşmasına yönelik bu adımı önemli bulurken, enerji dönüşümünün kapsayıcı bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekti. İklim ve enerji alanında çalışan uzmanlar, fosil yakıtlardan vazgeçilmesi yönünde daha kararlı adımlar atılmasını beklerken, enerji dönüşümünün doğa, türler ve geçim kaynakları üzerindeki olumsuz etkilerini artırmaması gerektiğini vurguluyor.

Uzmanlar, fosil yakıt kullanımını azaltmayan bir enerji politikasının yol haritasındaki üç unsurdan ikisini, dışa bağımlılığı azaltmayı ve 2053 Net Sıfır emisyon olmayı karşılamaktan uzak olduğu görüşünde.


2030’da kömürden çıkışın maliyeti daha uygun olacak

İklim ve enerji konusunda çalışan sivil toplum ve düşünce kuruluşları, Türkiye’nin Paris Anlaşması’na taraf olmasıyla birlikte ülkenin 2053’te Net Sıfır olması amacıyla uygulanabilir, güvenli, kesintisiz ve karbonsuz bir ekonomik dönüşümün olasılıklarını araştırıyor. Bu kapsamda 2021 yılında yapılan bilimsel çalışmalardan biri olan Kömürden Çıkış 2030 Raporun’nun temel bulgusu, 2030’da kömürden çıkışın maliyetinin ekonomik olarak yönetilebilir ve yenilenebilir enerji yatırımlarının teşviksiz dahi fosil yakıtlardan daha uygun maliyetli olduğuydu. Uzmanlar, Bakanlığın açıkladığı 2035’te 120 GW’lık kurulu rüzgar ve güneş gücüne ulaşılması durumunda yine, kömür ve nükleer enerjiyi kullanmadan tahmin edilen 510 TWh’lık talebin karşılanabileceğini düşünüyor.

Uzmanlar, yenilenebilir kapasitenin artırılması için yapılan izin süreçlerinin, ormanlar, tarım alanları ve zeytinlikler gibi doğal varlıklarımızın tahribine yol açmaması gerektiğini vurguluyor. İklim değişikliğinin türler, yaşam alanları ve geçim kaynakları üzerinde halihazırda büyük bir baskı kurmuş durumda olduğunu belirten sivil toplum kuruluşları, enerji dönüşümü için gerçekleşmesi beklenen yatırımların bu baskıyı artırmayacak şekilde olması gerektiğini ifade ediyor.


Özenç: Yeni taahhüte imza atmaya çağırıyoruz

Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) Direktörü Bengisu Özenç, “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar tarafından 2035 yenilenebilir enerji hedeflerini içeren açıklaması, özellikle güneş ve rüzgar alanında yükselen eğilimi göstermesi açısından oldukça çarpıcı. Yalnızca iki yıl önce yayımlanan Ulusal Enerji Planı 2035’e kadar rüzgar ve güneş kurulu kapasitesinin 82,5 GW’a ulaşacağını söylüyordu. Açıklamalar ise hedeflerin 2 yıl gibi kısa bir süre içinde yaklaşık yüzde 50 oranında arttırıldığını ve yeni hedefin 120 GW olduğunu gösteriyor. Bu durum elektrik arzının karbonsuzlaşmasına imkan sağlaması açısından oldukça önemli bir gelişme. Geçen sene Dubai’de düzenlenen COP28’de imzaya açılan ve bugüne kadar 133 ülkenin imzalamış olduğu, 2030 yılına kadar küresel yenilenebilir kapasitesini 3 katına, enerji verimliliğini ise iki katına çıkarma taahhüdüne Türkiye imza atmamıştı” diye konuştu.

Özenç, “Enerji Bakanlığının 2035 yılında kadar rüzgar ve güneş kapasitesini 4 katına çıkaracağını söylediği yeni hedefleri bu taahhüte imza atmakta daha fazla geç kalınmaması gerektiğini de gösteriyor. Türkiye’yi bu taahhütün açık bir tarafı haline gelmeye, bu taahhüdün bir alt hedefi olarak ortaya çıkan ve Türkiye’nin içinde bulunduğu Akdeniz coğrafyasında 2030’a kadar 1TWh güneş ve rüzgar kapasite kurulumunu destekleyen yeni taahhüte imza atmaya çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.


Katısöz: 2035 iklim taahhütleri için kritik bir dönüm noktası

Avrupa İklim Eylem Ağı Türkiye Koordinatörü Özlem Katısöz, “2035 rüzgar ve güneş enerjisi kapasite hedefi Türkiye’nin iklim taahhütleri için kritik bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından açıklanan 120 GW güneş ve rüzgar enerjisi hedefi, Türkiye’nin elektrik sistemini karbonsuzlaştırmak adına atılmış önemli bir adım. 2021 yılında Kömürden Çıkış 2030 çalışması ile iklim STK’ları olarak benzer bir vizyonu biz de ortaya koymuştuk. 120 GW hedefinin gerçek anlamda iklime ve topluma fayda sağlaması, ancak kömürden çıkış ve nükleer enerjisiz bir senaryo ile mümkün olacak. Bu kapasite hedefi, Türkiye’nin önümüzdeki yıl sunacağı 2035 iklim hedeflerinin mutlak emisyon azaltımını öngörmesi için gerekli koşulları oluşturuyor. Bundan sonraki süreçte ihtiyaç duyulan tek şey, bu hedef doğrultusunda güçlü bir siyasi iradenin ortaya konması ve uygulamaya yönelik olarak yol haritasının katılımcı, bilimsel temellere dayalı olarak hazırlanmasıdır. Bu adımların atılması, Türkiye’nin Paris Anlaşması’na uygun bir şekilde 1,5°C hedefine katkıda bulunmasına önemli bir katkı sağlayacak” dedi.


Gürbüz: Nükleer enerji ülkenin güvenliğini tehdit eden bir tercih

Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Gürbüz, “Eğer Türkiye dışa bağımlılığı azaltmak, iklim kriziyle mücadele etmek ve güvenilir bir kaynaktan elektrik üretmek istiyorsa, aradığı yanıtın adresi nükleer enerji olamaz. Nükleer enerji dışa bağımlı, radyoaktif atık üreten, kaza ve hedef alınma riskiyle ülkenin güvenliğini tehdit eden bir tercih. İklim krizini durdurma konusunda ise hem yavaş hem de yenilenebilir enerji kadar etkili değil. Yenilenebilir enerjiye göre 3-4 kat daha pahalı olması nedeniyle de cari açığı büyütmeye aday. Türkiye, 2053 net sıfır hedefinde ciddiyse, önce seragazı emisyonlarını artıran kömürlü termik santralleri kapatacağı tarihi açıklamalı. Talebi yönetmeyi planlamalı ve daha sonra yenilenebilir enerji planları yapmalı. Hükümet, nükleer enerjiyi yenilenebilir enerjinin ardına saklayarak gerçek niyetini gizliyor” diye konuştu.


Sabuncu: Doğal alanlar enerji projelerine açılmamalı

WWF-Türkiye Kıdemli İklim ve Enerji Programı Müdürü Tanyeli Sabuncu, “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının rüzgar ve güneş enerji kapasitesinin önümüzdeki 10 yılda 4 katına çıkmasını öngören bu yeni hedefi, ülkemizin enerji dönüşümü için son derece iddialı bir gelişme. Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefiyle uyumlu bir enerji sistemi için bir sonraki adım başta kömür olmak üzere fosil yakıtlardan uzaklaşmak olmalı. Yenilenebilir enerji kurulu gücünde böylesi bir artış elektrik üretiminde kömürden çıkışın planlanmasını da mümkün kılabilir. 2021 yılı sonunda yayınladığımız ‘Karbon Nötr Türkiye Yolunda İlk Adım: Kömürden Çıkış 2030’ başlıklı raporumuzda ortaya konan öngörüler de bu senaryoyu ortaya koyuyor.  Öte yandan, adil ve doğa pozitif bir enerji geçişi için yer seçiminin kritik olduğunu ve doğadan taviz verilemeyeceği unutulmamalı. Bu noktada kısaltılacağı söylenen çevresel etki değerlendirme süreçleri önemli doğal alanların enerji projelerine açılmasına yol açmamalı” ifadelerini kullandı.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM