2025 senesi oldukça hareketli başladı. Geçen 40 günün dünya gündeminin manşetlerine taşındığı dikkate değer başlıklar bir tarafı ile küreselleşmenin vatansız kalabileceği! işaretlerini fazlasıyla veriyor.
Yakınlaşma olmasa da, etkileşmenin giderek küresel nitelikler taşır hale gelmesi, alışkanlığın bu(küresel)tarafını, muhafazakar ve korumacı yanı ile etki-tepki psikolojisinde çevrelemiştir. Bu cümleden olarak içinde bulunulan süreçte ortaya çıkan itirafların ve tespitlerin dökümü merkezi hegemon yapıdaki bir bağırsak temizliği ve hesaplaşmayı işaret ediyor.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Johannesburg G20 zirvesine katılmayacağını beyan etti;
Güney Afrika çok kötü şeyler yapıyor. Özel mülklere el koyuyor. G20’yi “dayanışma, eşitlik ve sürdürülebilirliği” teşvik etmek için kullanıyor. Başka bir deyişle: DEI ve iklim değişikliği.
Benim görevim Amerika’nın ulusal çıkarlarını ilerletmektir, vergi ödeyenlerin parasını israf etmek veya Amerikan karşıtlığını şımartmak değil.
Bu sene 21-24 Ocak’ta düzenlenen Davos’ta
WEF tarafından bu yıl 55’incisi düzenlenen zirve, “Akıl Çağında İşbirliği” temasıyla çıktı.Küresel ekonomide paradigma değişikliğinin yaşandığı bu dönemde, toplantıda büyümenin nasıl yeniden sağlanabileceği, yeni teknolojilerden nasıl yararlanılacağı, sosyal ve ekonomik dayanıklılığı güçlendirme yolları tartışıldı. Dünyada büyük belirsizliklerin yaşandığını kaydeden Schwab, “Buna rağmen bu yılki toplantı, önümüzdeki Akıl Çağı’nı daha sürdürülebilir ve kapsayıcı bir şekilde şekillendirmek amacıyla işbirliği ruhunu ve yapıcı iyimserliği teşvik edecektir.” değerlendirmesinde bulundu.
Sadece yukarıdaki iki haberin muhtevası dahi alıcı gözle bakıldığında iç içe geçmiş yerel ve küresel nitelikli kompozisyon arasında bir uyuşmazlığın, iki büyük harpten sonra kurulmuş ve yaklaşık seksen yıl süregelmiş bir sürecin yol ayrımına çoktan gelindiğini gösteriyor. Denilebilir ki tarih boyunca büyük hakimiyet unsurları belirli sürelerde güçlerine bağlı olarak insanlığı adeta nöbetleşe etkilemişlerdir.
Mesela George Soros’un USAID’den 260 milyon dolar apartarak kendisinin olmayan bu parayı Amerika Birleşik Devletleri adalet sistemini tahrip etmek için kullandığı; FBI eski başkanının, 11 Eylül’ün ABD hükümeti tarafından en üst düzeyde organize edildiğini doğrulaması; OklahomaCity bombalaması, John F Kennedy, Robert F Kennedy, Martin Luther King suikastleri, CIA ve politikacıların içinde yer aldığı bir çok parasal, yolsuzluk, şeffaf olmayan skandal olaylara atıflar; Biden’in, Ukrayna oğlunun şirketini soruşturan savcıyı kovmazsa 1 milyar dolarlık USAID kredi garantisini askıya almakla tehdit etmesi; Victoria Nuland, Ukrayna darbesini USAID parası ile finanse ettiği; USAID Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşın merkezinde yer aldığı iddiaları sadece bir kısmı.
19. yy’ın ‘üzerinde güneş batmayan’ tabirinin iki büyük harp sonucunda nöbeti devrettiği ‘yeni dünya’ tabiri üzerinden oyunun devamı yaklaşık 2/3 asırlık süreye erişti. Münasebetlerin çağların devamınca zamanın ruhuna uygun sürdürülebilmesi, bireysel-kurumsal temel kurguda döngüler ile olacağınca devam ede geldi. “Devlet”unsurunun bürokratik, diplomatik, hukuksal hakimiyet anlayışı onun ticari, teknolojik, siyasi araçları kullanarak kurumsal dünya ile bireysel-kitlesel dünya arasındaki dengeleri temini giderek zor görünüyor. Bu yetersizliğin devletler arası münasebetleri curcunaya çevirirken, bireyciliğin her kafadan bir ses çıktığı satha yayılması; yerel, bölgesel, küresel olsun dünya düzenini parçaları kaybolmuş bir bulmacaya(puzzle) çeviriyor.