Toplu nüfus hareketlerinin tarih içerisinde iklim şartları, kıtlık, savaşlar, coğrafi keşifler vb nedenlerden kaynaklandığı görülür. Son iki asır bu nedenlerin kontrollü biçimde siyasi, ekonomik ve sosyal niteliğe fazlası ile büründüğü de bir gerçektir.
Bilhassa 20.asır’da anlaşmalar ile çizilmiş coğrafi sınırları belirleyen irade kolonyal şartların ilgili coğrafyalarda kurulan devletler üzerinde tesis edilen sosyal, iktisadi vb. menfaatlerinin geleceğini korumak adına alınmış önlemlerin gereğidir. Ayrıca o günlere kadar temerküz etmiş topluluklar henüz kültürel ve iktisadi yönden ihmal edilebilir biçimde hatta ideolojiler araçsallaştırarak ‘ulus devlet’ müesseselerine tevdi edilmiştir.
Süreç içinde nüfusun çoğalması, kırsal kesim nüfusunun kentsel yerleşime akması; yerleşik hayat tarzı kontrolün altyapısını teşkil eder hale gelince sosyal kümelerin hususiyetleri resmî kurallara uymak ile uymamak arasında devletler hukukundan doğan cebri usullere tabi olma keyfiyeti ile karşılaşmıştır.
Günümüzde metropol ve kentsel yaşam tarzı kitleleri doğanın atmosferini an be an hissederek yaşama alışkanlığından mahrum kılacak biçimde alarak, modern olarak nitelenen adeta doğadan izole bir tarza kilitlemiştir.
İnsan hayatının geleneksel alışkanlıklarının sanayi sonrası ve teknolojinin gelişmesine paralel olarak üretim ve tüketim unsurları üzerinden değerlendirilmesi insani gelişmeyi eğitimden kültüre, emekten kapital’e devletler nezdinde ekonomik büyümenin esas alındığı bir sosyal, siyasi rekabet tahtında yaşam türdeşliğine doğru itti.
Bütün bu gelişmeler yaşanırken mükemmel addedilen hakim karar mekanizmalarının krizler üreten sistemi ve krizlere çözüm modelleri, kitleler için 21 asır itibarı ile türdeşleşmenin yanına şimdi de yabancılaşma ile yönlendiriliyor. Bu yöntem çok taraflı amaç ve araçları kullanan ve faydalanan tarzı eyleme koyarken kontrollü biçimde Küreselleşme olgusunu da tahkim ediyor. Dünyanın tepesindeki kavga ‘devleti’ ve yaygın kitleleri küresel sermayenin çıkarlarına alet ederken işleyiş biçiminin büyük eşitsizlikler yarattığı, gezegenin geleceğini ipotek altına aldığı çizgidedir.
Dünya Ekonomik Forumu Kurucu Başkanı Klaus Schwab, “2008-2009 krizi sistemin çıkmazda olduğunun bir işaretiydi fakat gerçeklerle yüzleşmek ve sistemden yararlananların işine gelmedi. Çıkmazdaki sistem sınırsız miktarda paraya boğularak ayakta tutuldu. Pandemi sonrasında zenginlerden yoksullara, sermaye sahiplerinden emekçi kesime büyük bir kaynak transferi yaşanacak. Şu anda iki dev sorunla karşı karşıyayız. Birincisi zenginlerle yoksullar arasındaki uçurumun giderek derinleşmesi, ikincisi iklim krizi”.
Bu iki ana başlığa ek olarak salgın eklenince mevcut hal daha ağırlaştı. Mevcut sistemin gelir eşitsizliğini körükleyen yanı farklı coğrafyalarda yaşayan çok geniş kitlelerin giderek sayısını artarak, küresel yaşamın dayatması onları türdeşleştiriyor, diğer taraftan iklim sorunları ve ona tabi olunan yaşam biçimindeki gelişmeler kitlelerin doğa ile olan kadim münasebetlerine ve uzak yakın sosyal hayatlarını yabancılaştırdı.
Son Suudi Arabistan- Katar ziyaretinde Suudi-ABD Yatırım Forumunda söz alan Başkan Trump, “Modern Ortadoğu’nun doğuşu, bu bölgenin insanları tarafından gerçekleştirildi; burada olan insanlar, hayatları boyunca burada yaşamış, kendi egemen ülkelerini geliştiren, kendi özgün vizyonlarını izleyen ve kendi kaderlerini kendi yollarından çizen insanlar tarafından. Gelip size nasıl yapılacağını anlatmaya kalktılar ama kendileri nasıl yapacaklarını bilmiyorlardı”.
“Sözde ulus inşa ediciler, inşa ettiklerinden daha çok ulusu mahvetti ve müdahaleciler kendilerinin bile anlamadığı karmaşık toplumlara karışmaya kalktılar”. sözleriyle şimdilik, Neoconlara ve küresel politikalara dair güncel mesajlar verdi.
Şimdi manzara, Soğuk Savaşın bitiminin üzerinden 35 yıl geçmesine ve bu süre içinde liberal sivil toplum ve liberal kültür ihracının kaynak ülkelerinin kendi aralarında meydana gelen tefrikaya ve giderek tehlikeye dönüştüğünü açıkça gösteriyor. Bu şekilde hem kendi içerilerinde, hem de küresel bazda bu kadar hasım celbi kolay değildir.