Cumartesi, Temmuz 19, 2025

Tarımda verimliliğin kaynağı; hibrit tohum

Melezlemeyle elde edilen hibrit tohumun sağlığa zararı bulunmazken, yüksek verim sebebiyle üreticilerin tercihi oluyor

ESLEM TÜRKOĞLU

Gıda ihtiyacını karşılayan ürünlerin temeli olan tohum, insanlar için vazgeçilmezler arasında yer alıyor. Dünyada son yıllarda yaşanan gelişmelerle tarım sektöründe kullanılan teknolojinin gelişmesi, tohum sektörünü de etkiledi. Atalık, sertifikasyon gibi tohum türlerinin yanında kendisine yer bulan hibrit tohum, teknolojinin gıda sektöründeki devriminin bir örneği olarak yer alıyor. İnsanların genellikle ismine aşina olmadığı hibrit tohum hakkında birçok yanlış bilgi de mevcut. TİCARET Gazetesi’ne konuşan Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tohum Teknolojisi Araştırma ve Uygulama Merkezi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Adem Gökçöl, melezleme ile elde edilen hibrit tohumun sağlığa zarar vermediğini aksine hibrit tohumdan yüksek verim elde edildiğini belirtti. Hibrit tohum olmazsa verimin binde bir oranına düştüğünü vurgulayan Dr. Gökçöl, aynı zamanda verim düşüşünün fiyat artışına neden olabileceğini ifade etti. Dr. Gökçöl, hibrit tohumun bir tek handikabının olduğunu kaydederek, “Hibrit tohumu ilk aldığınızda üstün verim elde ettiniz. Fakat elde ettiğiniz ürünün bir kısmını alıp, önümüzdeki yıl bir daha ekeyim dediğinizde bu üstün verime ulaşamıyorsunuz” dedi.

Hibrit tohumun tehlikeli bir şey olmadığını söyleyen Dr. Gökçöl, hibrit tohumun dünyada anne ve babası aynı tür olan ama farklı özellik gösteren iki tane tohumun melezlenmesiyle elde edilen bir tohum çeşidi olduğunu dile getirdi. Mısır üzerinden örnek veren Dr. Gökçöl, “Üstün özellikli bir mısır tohumuyla üstün özellikli ama özellikleri farklı olan bir başka mısır tohumu tozlaştırılıyor ve melezleniyor. Bu şekilde hem anneden hem de babadan gelen üstün özellikler tek bir tohum grubunda birleştirilmiş oluyor. Birden fazla farklı özellikler bir araya geldiği için melezlenen tohumlarda üstün hibrit dediğimiz bir durum söz konusu” diye konuştu.


Bir sonraki yıl verim kaybı yaşanıyor

Normal çeşide göre hibrit tohumdan daha çok verim alındığını kaydeden Dr. Gökçöl, “Ancak hibrit tohumun handikabı var. Hibrit tohumu ilk aldığınızda üstün verim elde ettiniz. Fakat elde ettiğiniz ürünün bir kısmını alıp, önümüzdeki yıl bir daha ekeyim dediğinizde bu üstün verime ulaşamıyorsunuz. Çünkü hem anneden hem de babadan gelen üstün özellikler var ama baskılanmış pek çok kötü özellik de var. Bu yüzden önümüzdeki yıl tekrar gidip bir daha hibrit tohum satın alacaksınız” ifadelerini kullandı. Hibrit tohumun ticari bir tohum çeşidi olduğunu vurgulayan Dr. Gökçöl, hibrit tohumdaki asıl olan şeyin daha çok verim ve kaliteli ürün elde etmek olduğunun altını çizdi.

Hibrit tohumun uzun yıllar yapılan, sıkı bir çalışmayla elde edildiğini ifade eden Dr. Gökçöl, şunları söyledi: “5-6 yıl sürüyor anne baba hatlarının elde edilmesi hibrit tohumda. Hibrit tohumu elde ettiğinizde üstün özellikleri koruyamıyorsunuz. Bu genetiği koruyamama sebebiniz herhangi bir mekanizma değil. Zaten doğada var olan bir mekanizma. Siz tohumu aldığınızda bir sonraki jenerasyonda mutlaka birçok özellik olacak. Güzel özelliği ön plana çıkarmak için bir sürü kötü özelliği baskılıyorsunuz. Ondan tohum aldığınızda bir sonraki sene ektiğinizde ise o istediğiniz güzel özelliklerin yanında kötü birçok özelliği olan bitkiler elde ediyorsunuz.” Böylece bir sonraki jenerasyon tohumla arazide bitki veriminin düşeceğini kaydeden Dr. Gökçöl, üreticinin bunu istemediğini belirtti.

Türkiye’deki bütün ürün gamında hibrit tohum olduğuna dikkat çeken Dr. Gökçöl, bunun nedeninin rekabet olduğunu vurguladı. Her çiftçinin birim alandan maksimum verim almak istediğini söyleyen Dr. Gökçöl, hibrit tohumun fiyatlarının yüksek olduğunu da belirtti. Dr. Gökçöl, melezlemede anne ve baba hattını elde etmenin uzun yıllar alan çalışmalara dayandığını vurgulayarak, “Bir emek ve maliyet sarf ediliyor. Bu maliyet, en son noktada elde ettiğiniz hibrit tohuma yansıtılıyor” dedi.


Türkiye, tohum ticaretinde dünyada 10. sırada

Türkiye’deki tohum sektörünün büyüdüğünü aktaran Dr. Gökçöl, şöyle konuştu: “2006 yılında çıkartılan 5553 sayılı tohumculuk kanunu var. Bu kanunla beraber özel sektörün tohumculuk içindeki payı arttı. Şu anda Türkiye, tohum ticaretinde dünyada 10. sırada. Dünya tohum ticaretinde yaklaşık 750 milyon dolarlık ticaret hacmimiz var. Türkiye’de ciddi anlamda tohum üretiliyor ve bu tohumların bir kısmı ihraç ediliyor. Tabii ki ithal de ediyoruz. İthalat ürüne göre değişiyor. Önemli olan, buradaki denge.” Türkiye’de ciddi anlamda sanayileşmiş tohum firmaları olduğundan da bahseden Dr. Gökçöl, “Bununla ilgili Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) var. Bu birliğe bağlı alt birlikler mevcut. Bu alt birlik çatısında 2 bini aşkın tohum firmamız yer alıyor. Burada ciddi anlamda çalışmalar yapılıyor. Uluslararası firmalar Türkiye’de şirket kurup, tohum üretiyor” dedi.

Dünya tohumculuk ticaretinin küresel büyüklüğünün 20 milyar dolar olduğunu söyleyen Dr. Gökçöl, “Türkiye’nin tohumculukta küresel ticarette payı 20’de 1’den daha az. Ticarette üst sıralarda olanlar; ABD, Hollanda, Çin. Biz bu uluslararası devlerle rekabet etmeliyiz. Kendimizi rekabet edebilecek hale getirmeliyiz. Bunun yolu da tohumculuk sektöründe teknoloji kullanmaktan geçiyor” dedi.


“Dünya nereye gidiyorsa biz de oraya gideceğiz”

Antalya’da iklim değişikliğine entegre olmak için seralarda topraksız tarıma geçildiğini aktaran Dr. Gökçöl, “İklimler değişmek zorunda bunu kontrol edemezsiniz. Bizim elimizde olan bir şey değil. Yeni gelişen değişime ayak uydurmak zorundayız. Çiftçilerimizi bilinçlendirip, onlara eğitimler vererek buna uyumlanmalıyız. Kuraklığa dayanıklı çeşitleri bulup, geliştirip ıslah etmeliyiz. Bunu çiftçimize sunmalıyız. Belli bölgede ilkim değiştiyse buna uyum sağlamak için eğitim verilmeli. Bunu; vatandaşlar, akademisyenler, devletimiz ve özel sektörümüzün temsilcileri yapmalı” diye konuştu.  

Örneğin topraksız tarım gibi daha az su tüketilen üretim modellerine geçip, salma suyun bırakılması gerektiğini vurgulayan Dr. Gökçöl, şunları söyledi: “Damlama sulama yöntemine geçeceğiz mesela. Dünyada daha az su tüketimi yapacak teknolojiler var. Dünya nereye gidiyorsa biz de oraya gideceğiz. Daha az suyla idare edilecek. Susuz hiçbir canlı yaşayamaz. Buradaki önemli nokta, azlık. Az suyla idare edebilecek ürün gamına geçilmeli. Burada bir numaralı yapılması gereken bu. İkincisi ise ürünleri çeşitlendirmeliyiz. Sürekli aynı ürünü yetiştiren bitki üreticisinin arazisi, o ürün açısından fakirleşir.”


“Hibritin sağlığa zararı yok”

Hibrit tohumun en çok genetiği değiştirilmiş ürün olan GDO ile karıştırıldığına değinen Dr. Gökçöl,  “GDO’ların hayatımıza ya da sağlığımıza ne kadar zarar vereceği soru işareti. Şu an belki bazı ürünlerde GDO’ların zararlı olmadığı lanse ediliyor. Ama ileride ne yapacağını bilmiyoruz. Ama hibritin bu konuyla ilgisi yok. Hibrit, bir teknoloji. Sağlık anlamında hiçbir sıkıntı yok. Bizim ülkemize GDO girmiyor zaten. Vatandaşımız gönül rahatlığıyla hibrit tohumlardan elde edilmiş ürünleri tüketebilir” diye konuştu.

Hibrit tohumun çok önemli olduğunu vurgulayan Dr. Gökçöl, “Hibrit tohum olmazsa aç kalırsınız. Domatesten örnek verelim. Domates, Türk gıdası için önemli. Hibrit tohum yapmayalım, standart çeşit tohum kullanayım derseniz, kimse domates alamaz. Çünkü domatesin, üretim maliyetinden çok domatesin verimi binde bir oranına düşer. Verim elde edemez, domatese ulaşamazsınız. Domates, az ulaşacağınız bir ürün gamına girer. Örnek vereyim; herkesin ulaşamadığı bir ürün; mango. Mangoyu her pazarda bulamazsınız. Domates de bir mango olur” ifadelerini kullandı. Hibrit tohumun beslenmek için elzem olduğunun altını çizen Dr. Gökçöl, “Mutlaka var olması gereken bir ürün tohumu. Hibrit tohum önemli ama atalık, yerel tohumlarımız da önemli. Onları koruyacağız. Onlar, bizim geleceğe aktaracağımız mirasımız. Onları korumak da üniversitelerin, devletimizin görevi” dedi.


“Hibrit teknolojisi artacak”

Nüfus arttığı için hibrit teknolojisinin daha da artacağını söyleyen Dr. Gökçöl, artış olmak zorunda olduğunu kaydetti. Buğdaydan örnek veren Dr. Gökçöl, şöyle konuştu: “Ana vatan olan buğdayımızı ilk atalık haliyle, geliştirilmemiş haliyle üretmeye kalkalım. O buğdayların dekar başına verimi 150-200 kilo. Şu an bizim ticari buğdayların, yani yıllar içinde teknolojiyle ıslah edilmiş buğdayın dekar başına verimi 850-900 kilo. Sulanabilen alanlarda 1 tona çıkıyor. 1 ton nerede, 150 kilo nerede? Sadece buğdayın atalık haline dönsek ekmeğin fiyatı artıyor. Siz üretimi onda bire düşürürseniz, maliyetler aynı kalmak şartıyla, üretici az ürün üretirse pahalıya satacak. Aynı şey organik tarımda da var.”

Bunun arz- talep işi olduğunu vurgulayan Dr. Gökçöl, “Arz azsa, talep çoksa fiyatlar artar. O yüzden verimlilik için hibrit tohum kullanılıyor. Arzı düşürürsek talep hala aynı duracak ve fiyat yükselecek. 

Temel ekonomik parametre bu. Siz verimi düşürürseniz, fiyatları uçurursunuz. O zaman da toplumu besleyemezsiniz. Hibrit tohumda hedef verimi arttırmak. Eğer hibrit tohumun üretim maliyetini düşürürseniz otomatikman üreticiye de daha uyguna tohum satarsınız. Üretim maliyetini düşürmenin yolu da dünya trendlerini yakalamak. Dünya, tarım 4.0 kullanıyor. Dünyada arazilerde drone, ilaçlamada daha az su ve ilaç kullanıyor. Her şeyin üretim maliyetini düşürecek hamlelerde bulunuluyor. Biz de geleneksel yöntemi bırakıp, dünya trendini yakalamalıyız” ifadelerini kullandı.


“Diğer tohumlara göre fiyatı yüksek”

Hibrit tohumun kullanımının yoğun olduğunu söyleyen İzmir Ziraat Odası Başkanı İbrahim Erdallı, “Hibrit tohumda verim artışı var. Çiftçi verim artışı aldığı için hibrit tohum alıyor” dedi. Hibrit tohumun diğer tohumlara göre fiyatının yüksek olduğunu belirten Erdallı, “Diğer tohumlara göre yüzde 100’den yüzde 300’e kadar uzanan fiyat artışları var. Hibrit tohum, iklim değişikliğine karşı dayanıklılık sağlayabilir. Hibrit tohumlar, bazı hastalıklara daha dayanıklı oluyor, yani verim artışı sağlıyor. Hibrit tohumun en büyük sıkıntısı, fiyatlarının yüksek olması. Ama pahalı olsa da hibrit tohum kullanılıyor. Çünkü verim artışı var. Avrupa ülkeleri de hibrit tohum kullanıyor. Onlar, bu konuda daha ileride” diye konuştu.

Türkiye’de hibrit tohum üretilmezse dışa bağımlı olunacağını kaydeden Erdallı, “Hibrit değil de sertifikalı tohum olması lazım. Sertifikalı tohum olduğunda ondan kendi tohumumuzu üretebiliriz. Bizim gen bankalarımız daha zengin olabilir. Sertifikalı tohuma yönelinirse daha iyi olur. Çünkü hibrit tohum, Türkiye’de üretilmediği sürece biz tohumu dışarıdan alırız. Dışarıdan alamadığımız zaman üretim yapamayız. Bunun için de üretimin burada olması lazım. Bunun için de teknoloji gerekiyor” ifadelerini kullandı.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM