Birbirini belli belirsiz aralıklarla takip eden bazı olayların bir süre sonra gelinen noktadan geriye doğru bakıldığında, bağlantıları ya da ilişkilerinin ihtimal dahilinde olabileceğine dair örneklerine sık rastlanabiliyor. Uluslararası ve küresel arenada bu gibi pozisyonların daha çok güncel karar ve tercih yetkisine sahip hükümetler, icraat tarafında yer bulmasının yanında genellikle sabık, eski, geçmiş kadroların demeçleri de olayları hayli renklendiren bilgiler, tablolar, bilhassa çelişkileri ortaya döküyor.
Geçtiğimiz günler içinde, Birleşik Kırallık eski Başbakanı(2019-2022) Boris Johnson’ın, bir tv programında Saddam rejiminin devrilmesi sırasında, Anglo-Amerikan koalisyon ittifakının Irak ve Afganistan’da yaptıkları harekatlar konusunda belirsizlik, tutarsızlık serdeden politikalarının bizzat görüştüğü yetkililerle konuşmalarının sonuçlarından edindiği kanaate göre ana nedenleri; yaşanan tüm kayıpların, trajik sorunların bilfiil amili oldukları konusu idi. Ne var ki 2003 yılından 2022 Şubat’ına uzanan takvimde aynı zat, Ukrayna-Rusya arasında anlaşmaya doğru yol alan İstanbul Barış görüşmelerinin bizzat kendi çabaları ile sonuçsuz bırakıldığı müdahalelerinde heyetlerarası tedirginliğin ortasına düşmüş ‘savaş çığırtkanlığı kararlılığını’ unutmuş görünüyordu.
ABD Ulusal Güvenlik eski Danışmanı Flynn, Ukrayna’daki çatışmanın Demokrat Joe Biden’ın ABD Başkanı olmasından çok önce başladığını belirtti. Michael Flynn, ‘insanlar sık sık unutuyor savaş 2014’te başladı’. ABD ve Müttefiklerinin diplomaside yalan söylemeyi bırakması gerektiğinin altını çizdi. ABD eski Başkanı Barack Obama yönetimi 2014’teki olaylarda kilit rol oynadı ve akabinde bu olaylar Ukrayna’da Volodimir Zelensky’nin iktidara gelmesine yol açtı. Açıklamasında, o dönemde ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Yardımcı Bakanı Victoria Nuland ve dönemin CIA Direktörü John Brennan’ın ABD tarafından kışkırtılan darbe ile ilgili alınan kararların ‘doğrudan parçası’ olduklarını dile getirdi.
Bir dönem ‘savunma’ kelimesinin öne çıktığı zamanlardan sonra, hemen her savunmanın bir saldırısı vardır farkındalığı dünya üzerinde giderek artan çatışmaların etkilerinde görülüyor. Bir zamanlar ‘üzerinde güneş batmayan imparatorluğun’ iki büyük dünya savaşları dönemlerinde kabinelerinde yer alan ‘savaş bakanlıkları’, Birleşik Devletler için de tekrarlanıyor.
İşte Birleşik Devletler Savaş Bakanı Peter Hegseth yaptığı açıklamada, Pentagondaki aşırı bürokrasinin ülke güvenliği için geçmişteki Sovyetler Birliği’nden veya günümüzdeki Çin’den daha büyük bir tehdit haline geldiğini söyledi. Yeniliklerin önündeki en büyük engelin kurumsal atalet olduğu, tehdit oluşturan bu düşmanın dünyadaki merkezi planlamanın son kalelerinden biri olarak beş yıllık planlar üzerine kurulu bir diktatörlük tarafından yönetildiğini ekledi.
Yakın geçmişte aldığı kararlarla uluslararası gündem de yer eden Uluslararası Ceza Mahkemesi(UCM) başta olmak üzere büyük uluslararası kuruluşların Avrupa merkezci, Küresel Kuzey’e eğimli olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bunun en önemli nedenlerinden biri, uluslararası hukukun Küresel Kuzey’in bakış açısıyla ve her şeyden önce Avrupa tarihinin perspektifi ile inşa edilmiş olmasıdır. ABD’ndeki Ambra Üniversitesi’nde uluslararası hukuk profesörü olan Priscila Caneparo, UCM’nin yüksek nitelikli hakim ve savcılardan oluşmasına rağmen, mahkemenin ele aldığı davalarda siyasi bir etki olduğunu belirterek UCM’nin bağımsız hareket etmek yeteneği olmadığını davalarda hegemon devletlerin çizdiği sınırlar içinde kalmak zorunda bulunduğunu kaydetti.