TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi Süper Lig’in marka değerinin yükselmesi için çare arıyor. Eylül’ün son günlerinde gazetelerde okuduğum bulduğu, ortaya attığı çareler şunlar:
1) Yayın geliri dışında finansal açıdan yaratılacak ve kulüplere ilave gelir sağlayacak bir ekosistem oluşturulması.
2) Naklen gelirinin artışı ve marka değerinin yükselmesi mevcut lig sistemiyle yürümek yerine play-off sistemi veya başka bir şey ikame edilmesi.
3) Süper Lig için Şampiyonlar Ligi gibi bir logo yapılması ve marş bestelenmesi (Marş, Garo Mafyan’a ısmarlanmış).
Süper Lig mi, İstanbul Ligi mi?
İyi niyetli ama makyaj denebilecek logo, marş gibi çareler bir yana, ligin marka değerinin yükselmesi için öncelikle ligdeki futbol kalitesinin yükselmesi ve ligin adeta “İstanbul ligi” olmaktan çıkarılması gerekiyor.
Süper Lig’de tam 8 İstanbul takımı top koşturuyor: BJK, GS, FB, Başakşehir, Kasımpaşa, F. Karagümrük, İstanbulspor, Pendikspor. Üç Büyükler dışındaki takımların taraftarı bile yok denecek kadar az. Başakşehir, İstanbulspor kaç kişiye oynuyor? 5 takımın ortalama seyirci sayısı tribüne bakıldığında ne kadar az, görmek mümkün.
Söz konusu 8 takım dışında Trakya’dan ve bütün Marmara bölgesinden başka takım yok. Türkiye’de ilk kez futbol oynanan İzmir’den Süper Lig’de takım yok. Ankara’dan tek takım, Ankaragücü. Bütün doğu ve güneydoğudan tek takım Gaziantep FK. Orta Anadolu’yu Sivasspor, Konyaspor, Kayserispor temsil ediyor. Akdeniz bölgesinden ise Antalyaspor, Alanyaspor, Hatayspor, Adana Demirspor var. Karadeniz ise Trabzonspor, Rizespor ve Samsunspor ile temsil ediliyor.
Bölgesel Liglere Dönüş Tartışılmalı
Büyükekşi’nin “play-off”tan kastı, ligde örneğin ilk dört sırayı alan takımın play-off oynaması ve şampiyonun bu şekilde belli olması. “Başka bir şey”i bendeniz öneriyorum: Gelin, Türkiye Ligi’nin başladığı 1959-60 sezonundan önceki bölgesel liglere dönelim. Yani her bölge kendi arasında oynasın, bölge şampiyonları da Türkiye şampiyonluğu için play-off oynasın veya iki devreli final ligi oynasın.
Bu bölgeler; Marmara, Karadeniz, Ege, Akdeniz, Orta Anadolu ile Doğu ve Güneydoğu olmak üzere 6 bölge olabilir. Böylelikle 6 birinci birbiriyle play-off ya da ikişer maç oynayarak şampiyonu, ikinci ve üçüncüyü belli eder. Böylelikle Süper Lig’de daha fazla takım temsil edilir.
Her grupta 8 takım olabilir. Belki o zaman güçleşen mali koşullardan dolayı 2. ve 3. Lig’de de 1. Lig gibi tek grup olur takım sayısı artırılarak. 1. Lig takımları ve bazı 2.lig ile 3. Lig takımları bölge ligine dağılabilir. 3. Lig ve 2. Lig’den birçok takım da 1. Lig’e çıkar veya 2.Lig’i tamamlar. Bunu futbol kamuoyunun tartışmasına sunuyorum bir kez daha.
Yabancı ve Genç Kuralı Değişmeli
Süper Lig’in marka değerini yükseltecek başka adımlar da var atılması gereken. Alt liglerde yabancı oyuncuyu kaldırmak gerekir. Süper Lig’de ise ilk 11’de 6, kulübede 2 yabancı oyuncu sınırı getirilmelidir. Bu oyuncuların da ilk transferinde en fazla 29 yaşında olması ve kendi ülkelerinin Ümit ve A Milli Takımlarında en az 25 kez forma giymesi şart koşulmalıdır. Bu çerçeve tek atımda gerçekleşmezse üç sezona yayılarak gerçekleştirilmelidir.
Yabancı oyuncu kuralının yanında yerli genç oyuncuları da vitrine çıkaracak adımlar atılmalıdır. İlk 11’de 21 yaş altı en az 1 oyuncu, kulübede 2 oyuncu olmalı, oyuncu değişikliğinde 5 oyuncudan birisi de 21 yaş altı olmalıdır.
Bir de Bunu Deneyelim
Özetle, gelin Süper Lig’in marka değerinin yükselmesi için bölgesel ligleri masaya yatıralım, yabancı kuralını ve genç oyuncu kuralını gözden geçirelim. Bir de bunu deneyelim, bakalım nasıl oluyor. Başka türlü bir şey yapmak gerek.
Bakın GS-İstanbulspor maçında İcardi-Kerem ikilisinin dünyada da az görülen, ülkemiz yeşil sahalarında ilk kez gördüğümüz penaltı atışı nasıl da manşete çıktı. Onca konuşuldu. Çünkü başka türlü, sıra dışı bir şeydi yapılan. TFF de sıra dışı adımlarla Süper Lig’in marka değerini yükseltebilir, kalitesini artırabilir. Avrupa’nın altıncı büyük ligi yoksa daha aşağıya inebilir. Aynı yerde çok uzun süre kalamazsınız, büyüme hedefi koymazsanız küçülürsünüz, değeriniz düşer.