6 Şubat’ta meydana gelen ve 11 şehri etkileyen depremde 48 bin 448 kişi hayatını kaybetti. Yaklaşık 14 milyon insan etkilendi. Yıkık ve acil yıkılacak (ağır hasarlı) bina sayısı 232 bin 632. Yıkılan bina sayısındaki artış nedeniyle deprem bölgelerinde hava kirliliği seviyeleri artış gösterdi. Hatay’da yaşanan depremin ardından yapılan ölçümlerde hava kirliliğinin limit değerlerinin üzerinde olduğu ortaya çıktı. Temiz Hava Hakkı Platformu ve Türk Tabipleri Birliği Hatay Tabip Odası’nın Hatay Antakya şehir merkezindeki ofisinde yaptığı ölçümlere göre, Hatay’daki hava kirliliği limit değerlerin çok üzerinde.
Türk Tabipleri Birliği ve Temiz Hava Hakkı Platformu’nun açıklamasına göre, Antakya kent merkezinde bulunan ve depremin ilk günü olan 6 Şubat’tan itibaren devre dışı kalan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın resmi hava kalitesi izleme istasyonunda altı aydır hiçbir hava kalitesi ölçümü yapılmıyor. Bölgedeki hava kirliliğinin halk sağlığını yaşamsal düzeyde tehdit ettiğini belirten kuruluşlar, AirBeam adlı sensörlü portatif hava kalitesi ölçüm cihazı ile, 7 Haziran – 23 Ağustos 2023 tarihleri arasında ince partikül madde PM2.5 ölçümü yaptı. Ölçüm sonucunda sadece 24 saatlik ölçüme en yakın süre boyunca yapılan ölçümler bile dikkate alındığında, DSÖ’nün yılda 3-4 günden fazla aşılmaması gerektiğini belirttiği PM2.5 kirliliğinin yukarıda bahsi geçen 3 günde de aşıldığı aktarıldı.
DSÖ, limitlerinin sürekli aşıldığını vurguladı
Açıklamada, haziran ayında farklı sürelerde ölçüm yapılan ölçümlerde 16 günün tamamında, temmuz ayında ise ölçüm yapılabilen 7 gün boyunca Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) limitlerinin sürekli aşıldığı vurgulandı. Ölçüm yapılan 3 aylık süre içinde Antakya merkezde sıkça yaşanan elektrik ve internet kesintileri nedeniyle düzenli ölçüm yapılamadığı, ancak elde edilen kısıtlı verilerle bile kentteki hava kalitesine dair bir ön değerlendirme yapılabileceği beli Ölçümlerin kesintisiz yapılması durumunda limit değer aşımının da çok daha fazla tekrarlanma riski olduğunu belirtildi.
Açıklamanın devamında deprem bölgesinde ağır hasarlı ve hasarlı evlerin insanlardan uzak şekilde yapılması, ve insanların moloz tozuna maaruz bırakılmaması gerektiğini belirtiyor. Aynı zamanda bu havayı soluyan insanların kanser riskine yakalanma oranın da oldukça yüksek olduğu vurgulanıyor.
“Halkın kanser riskine maruz kaldığı bilimsel bir gerçekliktir”
Türk Tabipler Birliği Halk Sağlığı Kolu Başkanı ve THHP temsilcisi Prof. Dr. Gamze Varol “Bölgedeki yoğun yıkım çalışmaları sonucu ortaya çıkan partikül madde kirliliği başta akut ve kronik solunum yolu hastalıkları olmak üzere pek çok sağlık sorununa yol açıyor. Bölgede yıkım çalışmalarında görev alan işçiler başta olmak üzere, sürekli yıkım tozuna maruz kalan halkın kanser riskine maruz kaldığı bilimsel bir gerçekliktir” dedi. Prof. Dr. Varol “Partikül madde kirliliğini önlemek için alınacak önlemler TTB ve ilgili meslek örgütleri tarafından daha önce de birçok kez kamuoyu ve yetkililerle paylaşılmış olmasına rağmen, hızlı, plansız ve önlemsiz yıkım çalışmaları devam ediyor, bölge halkı sistematik bir sağlık hakkı ihlaline maruz bırakılıyor” ifadesine yer verdi.