Cumartesi, Aralık 21, 2024

İktidar Muhalefet Elele Filistin Davası Milli Mesele -V

Vatan yaratmak için bir diğer bağımsız ülkenin topraklarını işgal etmek insanlık suçudur


Sevgili okurlarım

El Fetihten önceki örgütlerin kurumsal yapıda bir organizasyon kurmamaları çok ciddi bir hatadır. Yine aynı şekilde, EL FETİH’TEN öncekiler sağlam yapılı milli duygularla özdeşleşmiş, ülke menfaatlerini önceleyen sağlam yapılı bir örgüt kurmayı becerememişlerdir. Ayrıca, Yahudi halkının bir bölümünü, ulusal kurtuluş hareketinin içine dahil etmemeleri ise, daha büyük bir yanlış olarak değerlendirilmektedir.

Direnişin bir dönem başlıca yöneticisi kabul edilen Kudüs müftüsü HACI EL HÜSEYNİ Araplar arasındaki her türlü din ayrılığını ortadan kaldırma başarısını da göstermiştir. Ancak onun da bir NAZİ olduğu söylentilerinin yayılması ise yine İngiliz istihbarat kaynaklarının bir çalışmasıdır. Bir diğer taraftan ise, NASIR’IN bu kişiyi sevmediği de bilinmesine rağmen Mısır devletinin ona sığınma hakkı tanımış olması ise, farklı bir yaklaşımdır. Ancak bu hakkı kullanırken hiçbir faaliyette bulunamayacağı da karara bağlanmıştır.

EBU İYAD Filistin direnişi bünyesinde, EL FETİH’in kurucularından, EBU ANMAR kod adıyla tanınan YASER ARAFAT’ın ile beraber kurmuş oldukları örgütün en yüksek karar organı olan merkez komitesinin içinde yer almasının yanı sıra, aynı zamanda Filistin Kurtuluş Örgütü ( FKÖ ) gizli servislerini yöneten en yetkili kişidir. Bu görev çerçevesinde, fedai örgütünün çeşitli gruplarınca farklı kaynaklardan açık veya gizli olarak temin edinilen bilgileri bir merkezde toplamakta ve düzenlemektedir. İşte böylece örgütün gizli servisi aşamalar halinde arşiviyle beraber, kurulmuş olmaktadır.

EBU İYAD, Israil gizli servisleri MOSSAD, ŞİN BET ve CIA tarafından “ KARA EYLÜL “ örgütünün başkanı olarak da gösterilmekte olup, bir diğer taraftan ise, bir dönemin en kanlı terör eylemlerinden birisi olan “1972 MÜNİH OLİMPİYATLARI“ baskınını planlayan ve yöneten kişi olarak, istihbarat birimlerinin kayıtlarında ve arşivlerinde yer almıştır. Bu yapılan baskının yıl dönümünün de bu günlere rastlamış olması nedeniyle, yaşanmış olayı hatırlanması amacıyla, hafızalarınıza not etmeden geçmek istemedim.

1959 ile 1964 yılları arasında, İsrail devletinin çevresinde, Şeria’nın batı yakasında, Gazze’de, mülteci kamplarında, Afrika’da, Avrupa’da, Amerika’da, Güney Amerika’da Filistinliler arasında, yüzlerce gizli hücreler kurmuşlardır. Her hücre üç kişiden oluşmaktadır. Mutlak gizlilik sistemin ana unsuru olarak herkes tarafından kabul görmüştür. Hücrelerde yer alan kişilerin, devamlı surette takma adlarının değişmesi gözden uzak tutulmamıştır. Hücreler arasındaki haberleşmenin, sadece yüz yüze birebir konuşarak yapılması ise esas olarak kurallara bağlanmıştır.

El Fetih üyeleri çalıştıkları yerlerden almış oldukları maaş veya ödemelerin yarısını EL FETİH kasasına yatırmaktadırlar. Böylelikle örgütün finansman sorunu, önemli ölçüde çözüme kavuşmuş olmaktadır. Tüm bunların yanı sıra, kurulmuş olan halk komiteleri vasıtasıyla da para toplanması yapılmaktadır. Ayrıca, Filistinli zenginlerin yurt dışında yaşamalarına rağmen çok bonkörce yardımlar yapmış olduğu gerçeği de önemini muhafaza etmektedir.

Filistin kurtuluş örgütüne ilk silah yardımı sadece CEZAYİR ülkesinden General HAFIZ ESAT aracılığı ile sağlanmıştır. O dönemde, hava kuvvetleri komutanı olan HAFIZ ESAT kendi hükümetinin haberi olmadan CEZAYİR’den hava yolu iler gelen silahları, teslim alarak, gizlilik içinde, FKÖ yöneticilerine teslim etmiştir. Bu operasyondan ne hükümetin ne de BAAS’ın haberi vardır. Bu dönem içinde, Suriye rejimini Filistin’e düşman olduğu gerçeği gözden uzak tutulmamalıdır. Bu gelişmelerin yanı sıra, BAAS içinde Filistin’e yardım edenler az olsa bile mevcuttur. Askeri istihbaratın başında olan General AHMET EL SUVEYDANİ de ayrıca FKÖ yöneticilerine yardım etmektedir.

1965 yılında kurulan ilk FİLİSTİN KURTULUŞ ORDUSU ( FKO ) komutanı VAGİH EL MADANİ olup, şu tesadüfe bakın ki kendisi altı gün savaşlarının İsrailli komutanı MOŞE DAYAN’ın İngiliz askeri okulundan sınıf arkadaşıdır.

El Fetih hazırlıklarını tamamladıktan sonra saldırı hedeflerini belirleyip harekete geçme kararı almıştır. İlk silahlı eylemin 31 Aralık 1964 tarihinde yapılması planlanmış bulunmaktadır. İki aylık bir hazırlık, değerlendirme ve planlama aşamasından sonra iki ayrı komando timi hazırlanarak saldırı başlatılması kararı alınmıştır. Bir kısım komandolar Gazze ve Şeria’dan hareket edecek, diğer ikinci grup komandolar ise Lübnan’dan sızacaklardır. Her iki gruba da Yahudilerin sadece askeri hedeflerinin imha edilmesi, sivillere dokunulmaması talimatı verilmiştir.

Eylem gününden bir hafta önce BAAS eğilimli, askeri eğitimli, istihbarat ajanları, YUSUF EL ORABİ ile MUHAMMET HİKMET birinci komando grubunun arasına sızmayı başararak eylem gününden bir hafta önce, hepsinin tutuklanması EL MUHABERAT tarafından sağlanmıştır. Ancak bu kişilerin hain oldukları örgüt tarafından anlaşılarak EL FETİH yöneticileri tarafından tabanca ile vurularak öldürülmüşlerdir.

Bu ilk saldırıda diğer ikinci grup ise gizliliği tamamen sağladığı için başarılı olmuş ve Yahudilere ait 10 hedef imha edilmiştir. Bu saldırının İsrail üzerinde çok ciddi moral çöküntüsü yarattığı görülmektedir. Şaşkın bir halde ne yapacağını bilmez duruma düşen İsrailli yöneticiler sağa sola rast gele saldırmaya başlamışlardır.

Bu gelişmelerden sonra, Arap ülkelerinden Filistinliler üzerine baskıların arttığı izlenmektedir. Yakaladıkları Filistinlileri hapse atmaktan çekinmeyen Arap rejimleri adeta İsrail’in bile yapmadığı baskıyı gerçekleştirmektedirler. El Fetih baskınları arttırırken ilk şehidin AHMET MUSA olduğu ve Ürdün askerleri tarafından vurulduğuna dikkat çekmek gereklidir.

El Fetih fedaileri, İLHAN üssünde askeri eğitim verilmektedir. Burada toplam 500 fedainin eğitilmesi yapılmaktadır.

Bu çalışmaların semeresini alan EL FETİH örgütü, 200 tane farklı operasyon yapmış ve İsraillileri çok korkutarak onların daha da saldırgan olmasının yolunu açmıştır.

Muhtelif konuşmalarımızdan anladığım üzere, EBU İYAD’IN gözünde propagandanın her çeşidinin “ YETERSİZ “ olduğundan, Filistinlilerin kendilerine bile tatsız ya da acı gelmesine rağmen, olabildiği ölçüde sadece gerçekleri kamuoyuna ifade etmeyi kendisine bir görev addediyordu. EBU İYAD fedailerin doktrinini ve eylemlerini çözümlerken kıyasıya bir eleştiri ve özeleştiriye girmekten hiçbir zaman çekinmediği için, bu işi de “direniş ‘in menfaatleri“ kapsamında yaptığını, hemen her fırsatta gündeme getirmektedir. Tanıdığım kadarıyla, bu onun en önemli özelliklerinden birisi olup karakterinin de bir parçasıdır.

İstihbarat doktrin ve öğretilerinde yer almamasına karşın, orta boylu, tıknaz, cüsselice ve göbekli, genellikle kötü dikilmiş takım elbiseleri, öteki fedailerin simgesi olan savaşçı parkalarına tercih eden bir adamdır EBU İYAD. Dış görünüşü, yaşamını militanlığa adamadan önceki felsefe hocalığının görüntüsüne daha iyi uymaktadır. Yüzü yuvarlak ve dolgundur, kapkara kalın kaşların altındaki gözler zekâ pırıltıları saçmakta, seyrek, şakaklarda kırlaşan saçlar, tepesindeki kelliği ZAR ZOR gizlemektedir.

Kişiliği çok yönlü ve karışık olan bu felsefe hocası, dünya genelinde ses getiren, yüzlerce silahlı eylem planlamış olmasına rağmen, hiçbir zaman yapılan baskın ve terör olaylarında bilfiil yer almamıştır. Silah kullanmasını bile doğru dürüst bilmeyen EBU İYAD, Filistin’e ve direniş davasına ihanet edenlere, ölüm emri vermesine rağmen, kendisinin kan tutan biri olması oldukça enteresan bir durumdur. Olaylar ve belki de kader onu başka mecralara itmese, hiç kuşkusuz yazar olurdu diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Ben bu makalemde, onun hayatına farklı kesitlerde değinerek EBU İYAD kişiliğinin Filistin Kurtuluş Örgütü için ne anlama geldiğinin değerlendirmesini ise, sizlere bırakacağım.

Bu vatansız Filistinli, kendi görüşleri ve edindiği gizli bilgiler kapsamında, Filistin davasının ve direnişinin Arap rejimlerinin tümü için, İsrail’den daha büyük bir tehlike oluşturduğunu hemen her konuşmasında gündeme getirirdi. EBU İYAD’IN bu anlayışının ve söylevinin ne kadar doğru olduğunu, ben ÜRDÜN’deki olaylarla değerlendirmiştim. Bir dönem içinde Kral Hüseyin ile Filistin Kurtuluş Örgütü arasında belli bir güç savaşı gündeme gelmiştir. Bu birbirlerine karşı, yapılan güç gösterisindeki dengenin, Filistin Kurtuluş Örgütünün lehine dönmesiyle Ürdün’de çok ciddi iç savaşın başladığını görmek beni şaşırtmamıştır.

O dönemdeki gelişmelere bakıldığında, silahlı FKÖ militanları, devletin belli başlı noktalarını ele geçirmişler ve AMMAN’ın yani başkentin kontrolünü ele almışlardı. Bunun yanı sıra, Filistinli yöneticiler de kendi iç siyasetleri açısından, prim yapmak amacıyla, politik konuşmalar yapmaya başlayınca olay çığırından çıkarak, Kral HÜSEYİN’İN kendi başkenti olan AMMAN’ı top ateşine tutmasına kadar varmıştır. Tüm bu gelişmelere karşın EBU İYAD ise, Filistinli yöneticilerin yarattığı iyimser havaya iştirak etmeyip fedailerin çok ciddi zarar göreceğini realist bir biçimde ortaya atmıştır.

EBU İYAD, 1969 yılının Ekim ayında direniş hareketinin “STRATEJİK HEDEFİNİ “, çok dikkat çekici bir şekilde açıklayan ilk EL FETİH üst düzey yöneticisidir. Bu vatansız Filistinli, Filistin içinde Yahudilerin, Hristiyanların ve Müslümanların eşit yurttaşlar olarak yaşayacakları bir “ DEMOKRATİK DEVLET” haline dönüştürülmesini istiyordu. Ancak yine aynı EBU İYAD, 1974 yılına gelindiğinde ise, şubat ayında gelişen konjonktüre bağlı olarak, İsrail devletinin yanında bir de ufak FİLİSTİN devletinin kurulmasını da öne sürebilmiştir.


Tayfun Gözüm

Diğer Yazarlar