Gelecek hafta, 10 Kasımda Atatürk’ü anacağız. Onun fikirlerini bir daha düşündük, yaptıklarını bir kez daha gözden geçirdik. Bütün bunlar doğal olarak gülleri düşünmemizi engellemiyor. Son yazımızda, güllerin dikiminden bahsetmiştik. İsterseniz kaldığımız yerden devam edelim. Unutmayın, çeliklerden elde edilen güller, aşılı güllerden daha uzun yaşarlar. Güllerin yaşam süreleri de ayrıca bir yazı konusu olabilir.
Geçen hafta da bahsetmiştik. Satın aldığınız bir gül fidanı ya bir saksıda büyütülmüştür, ya topraktan yetiştirildikten sonra çıkartılarak çıplak köklü halde satışa sunulmuştur, ya da çıplak köklü olanlar kökleri kurumaması için daha yenı sakasılara dikilmiştir. Hemen belirtelim, çıplak köklü bitkiler her zaman daha ucuza satılırlar. Geçen hafta, ayrıca dikim zamanlamalarını da konuşmuştuk.
Gelin, bu hafta da dikim yöntemlerini konuşalım. Saksıda büyütülmüş bir gül fidanını kabından çıkarttığınız zaman kök sistemi toprağın dibine kadar gelmiş ya da neredeyse saksının her köşesini kaplamışsa kökleri ve toprak kütlesini 1 ya da 2 cm kadar kısaltmanız yerinde olacaktır. Beraberinde elinizle de kökleri biraz çözebilirsiniz. Bu işlem köklerin kendi etrafında dönerek kök ağının daha sık oluşmasını ve dolayısı ile de fidanın erken ölümünü önler.
Diğer durumlarda dikim işlemini nasıl yapacağız? Dikim öncesi kesin olarak çıplak köklü gülleri ve yeni saksıya dikilmiş fidanları, en az 2 saat suyun içinde tutmak gerekir. Genel olarak yeni dikilmiş fidanların toprağı kısmen ya da tamamen suyun içine akıp gidebilir. Dolayısı ile, yeni dikilmiş bitkilere de, çıplak köklü fidan muamelesi yapabiliriz.
Bazı bölgelerde, gülleri bir gece suyun içinde bıraktıklarını göz önünde tutarsak gülün toprağının akıp gitmesini olağan karşılamak gerekecek. Fransızlar gülleri beklettiğiniz suya, 2 ya da 3 avuç killi toprak atıp, bu suyu iyice karıştırdıktan sonra gül fidanlarını burada dinlendirildiklerinde çok daha dayanıklı olduklarını iddia ediyorlar.
Fidanlarımız suyun içinde dinlenedursunlar.biz dikim çukurunu hazırlayalım. En önce toprağı hazırlamamız gerekecek. Toprağı bir az kazarak elinize gelen kalın ve büyük taşları çıkarın. Daha sonra 40 cm x 40 cm boyutlarında bir çukur açın. Büyük taşları çıkarmanız gerekse de, ufak taşları yerinde bırakmanız kanımızca toprağın geçirgenliğini artırır diye düşünüyoruz.
Açtığınız çukurun şekli “V” biçiminde olmamalıdır. Bunun yanında, çukurun duvarları yere dik olmalıdır. Diğer bir deyişle “U” biçiminde olmalıdır. Çukurun dibindeki toprak, iyice kazılarak tam anlamıyla un ufak edilmelidir. Çukurumuzun olması gereken en az derinliğini şöyle hesaplayabiliriz.Dikimden sonra, bitkimizin kökleri ile çukurun dibi arasında en az 5 cm.’lik bir ara olmalıdır. Bunu yapmak için, çukurun üst kısmına bir sopa yerleştiriniz, sonra dikeceğiniz fidanı bu sopaya bağlayınız bundan sonra çukurun içini bol besleyici ve geçirgen bir toprakla doldurabilirsiniz. Fidanı tutabilecek bir arkadaşınız varsa ne ala; tabii ki fidanınızı daha rahat dikebileceksiniz.
En sonunda ayakla fidanın toprağını hava kalmayacak biçimde iyice bastırarak sıkılaştırın. Sıkılaştırma için, toprağa bastırırken hafifçe çepeçevre derin olmayan hendek haline getirin ki vereceğiniz can suyu etrafa akıp gitmesin. Ayrıca, fidanınızın hemen yanına bağlamak için bir sırık dikmeniz size kalmış bir ayrıntı. Bir çok bahçe dergisinde gül dikerken iğsi mantarlardan alıp buraya koymanızı öneriyorlar.
İğsi mantarların ne kadar önemli olduğunu bir yazımızda bahsetmiştik. Yalnız parayla satın alacak kadar da değil. Biliyorsunuz toprak üstüne geniş tahta parçaları bıraktığınızda, iğsi mantarlar (mycorrhizal fungi) hemen bir kaç ay içinde ortaya çıkıyorlar.
Yazıyı sonlandırmadan tarihsel gelişimleri sırasında gülleri 3 ana sınıfa ayırabileceğimizi söyleyelim. Önümüzdeki haftalarda, bunlardan daha derinlemesine bahsedebiliriz. Bu sınıflardan ilki “kadim güller” denebilecek, doğada yüzyıllardan beri yaşayagelen güllerdir. Bunlar hiçbir ayıklanmaya, ya da hibritleme uygulaması ile karşı karşıya kalmamıştır.
İkinci önemli sınıf ise “eski güller”dir. Bu güller çok eski çağlardan beri insanlar tarafından hibritleştirilerek çoğaltılmışlardır. En son sınıfta ise, “çağdaş” ya da “modern güller” bulunur. Bunlar, gül dünyasında hayat doğal akışında giderken, birdenbire Çin’den çay balyaları ile 1876 yılında yeni fidanlar getirilerek oluşturulan hibritlerdir. Bunlara önümüzdeki yazılarda daha derince değinmeye çalışacağız.
Bu haftaki internet gazetemizde, açılan dikim çukuru üzerine, size gösterebilmek için bir kürek sopası yerleştirdik. Altında, kadim güllerden bir Alp Gülü (Rosa pendulina) görülüyor. Beraberinde gazeteye de basılacak olan. modern güllerden, uzun sapı ve gösterişli çiçeği ile kırmızı bir çay hibriti. Çay hibritleri bu gösterişlerine rağmen kokuları ya çok hafif oluyor ya da bildiğiniz ot gibi kokuyorlar. Son olarak güller ile ilgisi yok ama Okşan Kurç kardeşimiz bize göz alıcı kadife çiçekleri (Tagetes erecta) yollamış. Kendisine teşekkür ediyoruz.
Keyifli Bahçeler…