Gel elimi tut… Uzatılan eli tuttu… Çağrılar çok olumlu, fakat eylemler ters. Sana terörist olarak el veremeyiz, haydi bakalım seni görevden aldık, haydi eve veya hapse…
İktidarın bu yönetimi uzun süredir kullandığını herkes biliyor. Yine de barış çağrısına hayır demek zor. Ancak haydi barışa derken, bazılarına sana barış yaraşmaz sana hapis yakışır yaklaşımı da insanımız üzerinde olumsuz yansıma yaratıyor. Kuşkusuz terörist gruplara karşı tavır almayanların varlığı da bir gerçek.
Türkiye’de güçlü olanlar siyasette etkin oluyor. Güçlü olmak demek sadece insan gücü olarak sayısal fazlalık sahibi olmak demek değildir, sırtını yasladığı yer de önemlidir. Burada ulusal çapta etkisi olabilecek inanç gruplarını ve örgütleri sayabiliriz. Bazıları için “derin devlet” de sırtını yaslayacak önemli bir dayanaktır. Kimdir derin devlet, bağlantısı nedir, desteği kimedir diye sorsak, buna yanıt vermek zor.
Geçtiğimiz on gün içinde yaşananların, söylemlerin ve eylemlerin tamamen ters gittiğini söylemek yanlış sayılmaz. Söylediğinin tersini yapana nasıl güvenilir ki?
Gel beraber yürüyelim dedikten sonra, tuttuğu ele kelepçe takmak ne kadar gerçekçi?
Ülkemiz dünyanın en güzel yerleri arasında. Arada sırada gerilimler ve ayaklanmalar yaşanmakla birlikte, binlerce yıldır bu toprak üzerinde birbiriyle uyum içinde yaşayan kitleler var. Millet, aşiret, boy, grup ne derseniz deyin, kendilerine ne derlerse desinler binlerce yıl böyle geçti. Atatürk de bunu, Türkiye devletini kuranlara Türk denir diye sentezledi.
Bu söyleme itiraz edenler var mı, var. Karşı çıkanların dayanağı tam da tutarlı değil. Bu kadar güzel bir ülkede, binlerce yıldır beraber yaşayan güzel insanları birbirine düşürmek kime yarar ki?
Muhsin Yazıcıoğlu’nun “üşüyorum” adlı şiirinin son bölümü şöyle:
“Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum”
İnsanlarımızı yemyeşil dağlarda, güvercinlerin uçtuğu ortamda mutlu kılmak gerek.
Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının mutluluğu hak ettiğine inanıyorum.
Mutluluğu güç ve parada arayanlara bunun bir gelecek yaratmadığını nasıl anlatmalı?. Gerginlik yaratarak insanımızın içini üşütmemek gerek.