Cumartesi, Eylül 27, 2025

“Asbest denetimi zorunlu olsun”

Bina yıkımı ve gemi sökümü gibi durumlarda ortaya çıkan asbest mineraline karşı uzmanlar uyarıyor. İnsan vücuduna hastalık kazandıran asbest maddesi, nadir görülen ve ölümcül olabilen akciğer zarı kanseri olarak bilinen mezotelyomaya sebep olabiliyor. Hastalık saatler süren uzun ameliyatlar sonrası tedavi edilebiliyor. Geç fark edilen bir kanser türü olan mezotelyoma, Türkiye’de özellikle Kapadokya ve İç Anadolu’da görülüyor. Asbest maddesi; kentsel dönüşüm ile hızlanan kontrolsüz bina yıkımları, depremden sonra yıkılan yapılar, sanayideki bilinçsiz kullanım ve gemi söküm tesisleri dolayısıyla ortaya çıkıyor. Sağlığa zararlı olan bu maddenin kontrolünün bir zorunluluğu ve risk haritalarının oluşturulması talep ediliyor.


“Risk haritaları oluşturulmalı”

Uzmanlar konuyla ilgili önlem alınması gerektiğini söylerken, denetimlerin artmasının önemini vurguluyor. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ise yaptığı açıklamada yıkım öncesi yapılan asbest denetimlerinin zorunlu hale getirilmesi, Türkiye çapında güncellenmiş asbest risk haritaların oluşturulması ve bu haritaların kentsel dönüşüm projeleriyle ilişkilendirilmesinin önem arz ettiğini dile getirdi. İzmir Afet Bilinci, Çevre ve İklim Farkındalığı Derneği’nin (İZ-AFED) paylaştığına göre asbest, dünyada 2005 yılında, Türkiye’de ise 2010 yılında kullanımının yasaklanmasına rağmen inşaat sektöründe stoklarda var olmaya devam ediyor. Kolorektal Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cem Terzi, bu hastalığın uzun ve karmaşık ameliyatlarla tedavi edilebildiğini fakat en etkili yöntemin asbestten uzak durmak olduğunu dile getirdi.


Tedbirsiz yıkım halk sağlığını tehdit ediyor

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi tarafından yapılan yazılı açıklamada İzmir’de devam eden kentsel dönüşüm faaliyetlerinde yapılan yıkımların halk sağlığını tehdit etmesinin endişe yarattığı paylaşıldı. Şehrin çoğu bölgesinde yıkılan binalardan ortaya çıkan tozlarla alakalı hiçbir teknik sağlık tedbiri alınmadığı ifade edilen açıklamada, akşam saatlerinde etkisini gösteren rüzgârın, tehlikeli maddeleri ortaya çıkararak halk sağlığını riske attığı belirtildi.


Asbestin insan sağlığına etkisi vurgulandı

Başta olası asbest içerikli olmak üzere, yıkım sırasında havaya salınan toksik tozlar ve kimyasallar, özellikle çevre sakinleri için büyük bir sağlık tehlikesi oluşturduğu ifade edilen açıklamada şu cümlelere yer verildi: “Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, tüm asbest türleri insanlarda kanserojen (IARC Grup 1) olarak sınıflandırılmaktadır. Asbestin, akciğer kanseri, larinks kanseri, over kanseri ve mezotelyoma (pleura ve periton zarı kanseri) gibi ciddi sağlık sorunlarıyla ilişkilendirildiği belirtilmektedir. Ayrıca, asbestin kronik solunum hastalıklarına da yol açabileceği vurgulanmaktadır” 

Türk Tabipleri Birliği raporunda, asbestle ilgili hastalıkların 10-50 yıl sonra ortaya çıkabileceğinin ve asbest için herhangi bir güvenli limit değerinin bulunmadığının ifade edildiği açıklamada bu durumun, özellikle yıkım sırasında asbestin havaya yayılmasının oluşturduğu tehlikenin uzun vadeli etkilerini gözler önüne serdiği açıklandı. 

Yıkım faaliyetlerinin çevreye ve halk sağlığına zarar vermemesi adına, 13 Ekim 2021’de Resmî Gazete’de yayımlanan “Binaların Yıkılması Hakkında Yönetmelik”te yer alan hükümlere uyulması gerektiği paylaşıldı. Açıklamada çözüm önerisi olarak, “Yıkım öncesinde yapılan asbest denetimlerinin zorunlu hale getirilmesi, Türkiye çapında güncellenmiş asbest risk haritalarının oluşturulması ve bu haritaların kentsel dönüşüm projeleriyle ilişkilendirilmesi önemlidir” ifadelerine yer verildi.


“Asbest raporsuz yıkım izni verilmemeli

Çalışanların bu tehlikelerden korunması için iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin titizlikle uygulanması gerektiği de vurgulanan açıklamada, yıkım işlerinde kullanılan tekniklerin ve ekipmanların, tehlikeli maddelerin yayılmasını engelleyecek şekilde düzenlenmesi zorunlu olması gerektiği hatırlatıldı. Bu tehlikenin önüne geçmek adına, yerel yönetimlerin yıkım izinlerini asbest raporu olmadan vermemesi ve gerekli denetimlerin eksiksiz bir şekilde yapılması için çalışmaların olmasının önemine vurgu yapıldı.


Halk sağlığına sahip çıkmaya davet 

İZ-AFED’in açıklamasında asbestin, dünyada 2005 yılında, Türkiye’de ise 2010 yılında kullanımının yasaklandığı, fakat inşaat sektöründe stoklarda var olmaya devam etmesi sebebiyle 2020’ye kadar kullanıldığı şeklinde endişelerin mevcut olduğu ifade edildi. İzmir depremi sonrası yaklaşık 2 bin binanın yıktırıldığı hatırlatılan açıklamada, bina yıkımlarının çevre ve halk sağlığı tedbirleri alınmadan ve yönetmeliklerde yazılan şartlara uyulmadan yapıldığını açıkladı. Kentsel dönüşüme değil, ama kentsel dönüşümün kansere dönüşmesine karşı oldukları belirtilen açıklamada bina yıkımlarının ruhsatını düzenleyen belediyeler başta olmak üzere, meslek odaları ve ilgili kurumları bina yıkımlarını denetlemeye, çevre ve halk sağlığına sahip çıkmaya çağırdıkları duyuruldu.


Türkiye’de çok sık görülüyor

Kolorektal Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cem Terzi, dünyada milyonda bir oranında görülen bu kansere Türkiye’de her yıl 500 kişinin yakalandığını ve Türkiye de söz konusu hastalığın sık görüldüğü ülkelerden biri olduğunu söyledi. Türkiye’de mezotelyomanın temel sebebinin aktoprak, beyaz toprak, çelpek ve höllük olarak bilinen maddenin bilinçsizce kullanılması olduğunu sözlerine ekleyen Prof. Dr. Terzi, “Ülkemizde 1983–2010 yılları arasında yaklaşık 500 bin ton asbest kullanıldı. 2010’da yasaklansa da bu malzemeler hâlâ binalarda ve çatılarda bulunuyor. Deprem, kentsel dönüşüm ve gemi sökümü gibi süreçlerde asbest liflerinin solunması yeni riskler doğuruyor” dedi.

İLGİLİ HABERLER

GÜNDEM