Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu tarafından, 30 Ekim 2020’de de Sisam Adası’nın kuzeyi olan 6.9 büyüklüğündeki depremin İzmir’de yol açtığı afete ilişkin açıklamada bulunuldu. Depremin, en büyük yıkıcı etkisini, merkez üssüne yaklaşık 70 km uzaklıkta, İzmir’in Bayraklı ve Bornova ilçelerinde gösterdiği belirtilen açıklamada, 117 yurttaşın yitirildiği aktarıldı. Açıklamada, “30 Ekim 2020’nin doğanın bir uyarısı olduğunu bir kez daha anımsatmak isteriz. Jeoloji mühendisleri odasının ısrarla üzerinde durduğu fay yasasının bir an önce çıkarılması, tarım alanlarının imara açılmaması ve etkin efektif kamucu denetim anlayışı ile tüm yapıların, ilgili tüm meslek disiplinlerinin içinde olduğu yeni bir denetim sistemi ile denetlenmesine şiddetle ihtiyaç vardır” ifadesine yer verildi.
İzmir’i etkileyecek, sessizliğini koruyan faylar hatılanmalı
Depremin yıkım yaptığı bölge kalın, suya doygun ve gevşek güncel akarsu çökellerinin bulunduğu hatılatılan açıklamada, “Meles Deltası’nın arkasındaki ova bölümüdür. Deprem büyütmesinin ve sıvılaşma riskinin en yüksek olduğu bu bölgede, çok düşük ivme değerlerine bile karşı koyamayacak ölçüde dayanıksız binaların bulunması, depremi ciddi bir afete dönüştü. 30 Ekim 2020’nin doğanın bir uyarısı olduğunu bir kez daha anımsatmak isteriz. Ayrıca, İzmir Metropolitan alanını etkileyecek uzun zamandır sessizliğini koruyan fayların her an yıkıcı bir deprem üretebileceği bilim insanlarınca vurgulanmakta. Bu fayların kırılması durumunda olabilecek bir deprem Bostanlı, Mavişehir, Karşıyaka, Bayraklı, Bornova Alsancak gibi alüvyon üzerinde yerleşimi olan semt ve mahalleleri ciddi biçimde etkileyecek. Özellikle, sahile yakın, suya doygun zeminler üzerinde inşa edilmiş, dayanım ömrünü tamamlamış yüzlerce binanın temel elemanları ve betonları, korozyon nedeni ile mühendislik özelliklerini neredeyse tamamen yitirdikleri biliniyor” sözlerinde bulundu.
“Yıkılmadan planlı kentsel değişime ihtiyacımız var”
Bunun yanında, Bostanlı, Mavişehir ve İnciraltı gibi suya doygun akarsu çökellerinin yeraldığı bölgelerde yeni imar alanlarının oluşturulmaya çalışıldığını kaygı ile izledikleri vurgulanan açıklamada, “Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak uyarıyoruz; ülkemizin, yıkıldıktan sonra dönüşüm gibi akıl dışı uygulamalar yerine, yıkılmadan planlı kentsel değişime ve öncelikli yerleşim alanlarının belirlenmesine şiddetle ihtiyacı var. Kentsel nüfus yoğunluğunun azaltılması, göçün önlenmesi, insanların doğdukları ve yaşadıkları yerlerde insanca yaşayacakları koşulların oluşturulması gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.