Çarşamba, Ekim 30, 2024
spot_img

Yönelimler

İnsan hayatının zaman mekan boyutunda gerçek yaşanmışlıkları: bütünü ile kendisinin sonra akıp giden zamanın içerisinde anı olarak kalacak ortak ilişkilerin toplamda özgün tarihidir. Fotoğraflar, tespit edildikleri zamanı donduran; belgeler, taşıdıkları tarih itibarı ile malumat yansıtan özelliklere sahip olup, herbiri zaman akışındaki devamlılığın kayıtlı azalarıdır.

Bir insan hayatına karşıdan bakıldığında öncesi ve sonrasını irdelemeden sadece belgelere tek tek bakarak sağlıklı bir değerlendirme yapmak ne denli zor ise aynısı tarihi olaylar için de fazlası ile geçerlidir. Tarih denilince onu masalsı bir hikayeler dizininden ayıracak yegane sıfat, nüvesindeki izahı kabil ya da değil sebep- netice münasebetlerinin yansımaları ve çok yönlü anlaşılması olmalıdır.

Basitten karmaşığa genel bir devinim, düzen halinden kaos’a, denge durumundan dengesizliğe, tükenişden yeniden başlamaya kadar ortaya çıkan çok yönlü bunalım, çatışmalar vb. görünen amilleri kadar görünmeyenler de dahil olmak üzere “çaresizlik” baskısından kaynaklanmıştır.

İnsanoğlu doğumundan itibaren ölümüne kadar kendisini bağımlı bulunduğu doğal hususiyetlere hayatı süresince eklenen sosyal formatlar ile yaşama karşı kendi güç mücadelesinin merkezinde varsayarak geçip gider. 

Tarihi  güç mücadelesini ilelebet yaşanacak bir almanak gibi algılamanın seçkin bir anlayışın ürünü olduğu noktasından ve insanın bu noktada kendisine yer açmasından, güce hegemonik değer atfetmenin de bir nevi “çaresizlik” momentumundan kaynaklandığını kabul edebiliriz.

Keza pek çok açıdan olduğu üzere bilim dünyasının genel bilgi dağarcığına armağan ettiği buluşların “ilmi değeri” ihmal edilerek, “üretim- tüketim” ekseninde ticari ve rant kaygılarının objesi haline getirilmesini de “güç” ile “tüketim” arasındaki rabıtayı ortaya koyan manidar bir misaldir. Burada güç ile tüketici unsurlar katiyetle iktisadi açıdan farklı tarafları sembolize ederler.

Sosyal kültür ve gelenekler açısından yaygın kitleleri biteviye “tüketici” kalıbına dökmek zor sanattır. İnsanlar kadim statülerini, gelişmek, gösteriş, müreffeh ya da zengin olmak, modaya uymak vb. reklamatik vaadler ile bozmak istemeyebilirler, dünya’da yaygın örnekleri vardır.

Uzun yıllar tasarruf-tüketim ikilisinin iktisadi vazgeçilmezler olarak kabul gördüğü paradigmanın temelde aynı mali ve parasal anlayışa bağlı mahşerin atlıları olduğu, kapitalizm’in cazibe merkezi haline getirilmesi indinde dünya halk’larını bu “tüketim” kulübüne seçmek yolu, üye plantasyonu metodolojisinin önünü açmak çabalarıdır.

Nesillerarası eşgüdüm, insan tabiatındaki unutmaya eğilimli karakteristiğin önlenmesi, tarihi olayları az çok kesintisiz sürdürebilme kabiliyeti açısından finans-kapital’in tasvip etmeyeceği bir model olup, bu yolla mezkür potansiyellere haiz coğrafya ve kitleler çeşitli etkisizleştirme usullerine maruz kalabilmektedirler.

Nihayet hegemonik davranış tarzı; kontroldışı kabul ettiği her türlü zuhuratın kaynağını boğmak adına, kontrol edilebilir benzeşir fikri, zikri vb. argümanları alternatif usüller olarak, ellerindeki küresel araçlar vasıtaları ile algı yöntemleri üzerinden kitlelere servis edebilmektedirler.

Demir Uzun

Diğer Yazarlar